Cumhuriyetin Türk Ulusu için taşıdığı anlam, bir yönetim biçimi olmanın çok ötesindedir.
Cumhuriyet, bu topraklarda yaşayanlar için; bir devrin kapanması, Aydınlanmaya giden yolun açılmasıdır.
Bir DEVRİM’dir.
Bir YENİDEN DOĞUŞ’tur.
Ulusun öz kimliği ile buluşması, Ulusal Kimliğin adını alan Türkiye Cumhuriyeti Devletinin doğuşudur.
Bireyin “kul” olmaktan kurtarılması, eşit, saygın ve özgür vatandaş olmasıdır.
Bu nedenle Cumhuriyet ÖZGÜRLÜKTÜR.
Cumhuriyet; Ulusun laikliğe, çağdaş uygarlığa, dogmalardan arınmış bir bilinç yapısına, pozitif hukuka, işgalden kurtarılmış öz kültür ve inancına kısacası İNSANLIK ONURU’na kavuşmasıdır.
Cumhuriyet aynı zamanda KADIN’dır, BİLİM’dir, yurtta ve dünyada BARIŞ’tır.
Herşeyden öte; emperyalizme karşı BAŞKALDIRI ve BAĞIMSIZLIK’TIR.
Milyonların her 29 Ekim’de meydanları, caddeleri doldurarak yaptıkları çoşkun kutlama işte tüm bu değerlere ve ATATÜRK CUMHURİYETİ’ne sahip çıkmanın ifadesidir.
Dünya Devletleri içinde yönetim biçimi Cumhuriyet olmayana pek az rastlanır. Hatta din devletlerinin çoğunun adında da Cumhuriyet vardır.
Tarihe dönüp bakın, sandıktan çıkmamış, totaliter, faşist, teokratik yönetimlerin de azınlıkta olduğunu görürsünüz.
Tarih, demokrasi ve çağdaş uygarlık bilinci gelişmemiş toplumlarda “sandığın” halkı yanıltmaya yönelik bir tuzak olarak kullanıldığının örnekleri ile doludur.
Bu nedenle bizler, bu ülkenin Cumhuriyetçileri, Kemalistleri ;Cumhuriyete sahip çıkarken sadece sandığa ve Meclisle meşruiyet kazandırılmış bir yönetim biçimine sahip çıkmakla yetinmiyor, Cumhuriyetin tüm kazanımlarını ve aydınlanma devrimini de kapsayan Atatürk Cumhuriyetine sahip çıkmanın kararlılığını ifade ediyoruz.
Cumhuriyetin saldırı altında olduğuna duyulan kaygının altında yatan gerekçe de budur.
Bu kaygıların geçerli nedenleri vardır.
1. Neo- Liberalizm ve Cumhuriyet Karşıtlığı:
İnsan hakları, özgürlükler ve demokrasiyi kullanarak Bölücü hareketlere destek veren ve AKP’nin iktidara gelişinde büyük katkıları olan neo-liberallerin yıllardır toplumda yarattıkları algı; Cumhuriyet ve Demokrasi arasında bir zıtlaşma bulunduğudur.
Demokrasiyi Cumhuriyete alternatif olarak sunma projesi, 2. Cumhuriyetçi kuşağın Ulus Devlet ve üniter yapıya açtığı savaşın göstergesi olmuştur. Küresel aktörlerin maşası olan bu kuşak tarafından sunulan paket, laikliği de kapsamına alarak, onu sadece “din ve vicdan özgürlüğü” ile sınırlamayı hedeflemektedir.
Neo-liberaller, toplumun inanç değerlerini kendi amaçları doğrultunda sömürerek yol alırlarken, yok etmek için odaklandıkları tek bir hedef bulunmaktadır. “Kemalizm ve laiklik”.
Büyük Orta Doğu hayalinin misyonerliğine odaklanan ve Sevr’i diriltmek için yanıp tutuşan bu hareketin temsilcileri bölücü örgütle her zaman işbirliğini sürdürmüştür.
2. Bölücü Terör Örgütü
Kemalizm ve Cumhuriyetin en amansız düşmanı olarak yarım yüzyıldır faaliyet gösteren PKK ve uzantıları, günümüzde yeni bir senaryoya sığınmış olarak karşımızda bulunmaktadır.
Demokrasiyi Cumhuriyete karşı kullanmakta ustalaşan bölücü terör ve emperyalist destekçileri, 1994’den başlayarak bu işbirliğine İslamcılığı da katarak yol almayı denemektedirler.
Öcalan’ın 1994 Berlin Kongresine gönderdiği mesaj, günümüzde yaşananların işaret fişeğidir.
“Kemalizm bir Deccal rejimidir. Onunla işbirliği yapan Müslümanlar münafık hatta kafirdir” diyen Öcalan şöyle devam etmektedir.
“ PKK’nın getirdiği açılım kesinlikle İslamidir. Bugün PKK savaşçılarıyla İslam mücahitleri arasında sadece kelime farklılığı vardır. Bizim mücadelemiz sonunda bütün Müslümanların özlediği Asr-ı Saadete yakın bir durum ortaya çıkabilir.
Orta Doğu’da Kürt sorununu çözmek, Kürdistan’ı İslam Enternasyonalizminin beşiği yapmak anlamına gelir. Kürt sorunu en yakıcı İslami sorundur.”
Bugün ise Öcalan, yayınladığı Demokratik Konfederalizm Doktrininde “PKK ile atılacak ilk adım Osmanlı tipi Eyaletler Sistemi olacaktır” diyerek “Ulus Devletin devrinin kapandığını, Demokratik Konfederasyon modelinin Milliyetçiliğin ve Ulus Devletin panzehiri olduğunu” söylemeyi sürdürmektedir.
Yeni Osmanlıcılık hareketine de yeşil ışık yakarak ve iktidarın ağzına bir kaşık bal çalarak yol alınmaktadır.
Öcalan’ı “kurucu önder” olarak adlandıranların ve TBMM’de kurulan o masaya oturanların bu gerçeklere verecek cevaplarının ne olduğu merak konusudur.
İdeolojik ve ilkesel siyasetin terk edilerek salt “oy devşirmeye odaklandığı” bir süreçten kurtulmadan Atatürk Cumhuriyetinin güvence altında olduğunu iddia etmek mümkün değildir.
3. AKP ve örtülü mesajları
• Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, artık 1990’lardaki gibi tedbirsiz ve açık konuşmak yerine sembolik, subliminal mesajlarla yol almayı tercih etmektedir.
Örneğin Cumhuriyetin 100. Yılında donanmayı Vahdettin Köşkünden selamlamıştır.
Düşmanla işbirliği yaparak, vatanı tahtı uğruna işgalcilere peşkeş çeken bir vatan hainini adeta kutsamak, Cumhuriyet değerlerine açıkça bir karşı duruş değil midir?
• Ulusal Bayramların Devlet Töreni ile kutlanmasının 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı ile sınırlandırılması Cumhuriyet tarihine bir karşı duruşun anlatımı sayılmaz mı?
• Vatanın kurtulmasında, özgürlük ve bağımsızlığa kavuşmasında kan döküp, can veren Mehmetçiliğin yuvası olan Türk Ordusunu temsil eden TSK mensuplarının tüm ulusal bayramlarda tören geçişi, çelenk koyma ve tebrikleri kabul protokolünden çıkartılması (2016) bir mesaj değil midir?
• TBMM’nin kuruluş yıldönümü olan 23 Nisan ve Atatürk’ün Samsun’a çıkarak Milli Mücadeleyi başlattığı gün olan 19 Mayıs’ın tören geçişleri ve Devlet kutlama törenlerinin kaldırılması nasıl açıklanabilir?
• Recep Tayyip Erdoğan’ın hiçbir 23 Nisan’da Anıt Kabir’e gitmemesi, TBMM’nin kuruluşuna verdiği bir tepki midir?
Bilindiği gibi Meclisi Mebusan 11 Nisan 1920’de Vahdettin’in iradesi ve Damat Ferit Paşa’nın gayret ve telkinleri ile kapatılmış, TBMM 23 Nisan 1920’de Ankara’da kurulmuş ve Gazi Meclis olarak Kurtuluş Savaşını yönetmişti.
• Bu sembolik mesajlardan daha açık ve somut olan ise 2023’den başlayarak ortaya atılan TÜRKİYE YÜZYILI kavramıdır.
Türkiye Yüzyılı 2. Cumhuriyetin de başlangıcıdır. Cumhuriyet dönemi ile rekabet ateşinin yakıldığı tarihtir.
• Cumhuriyetçi halk kesimlerine karşı muhafazakar çevrenin üstünlüğünü ortaya koyacak olan YENİ BİR KİMLİK İNŞASIDIR.
• Cumhuriyet kültürüne karşı, YENİ VE MUHAFAZAKAR BİR KÜLTÜR VE KİMLİK mesajıdır.
• Muhafazakar Demokrat kimlikle ortaya çıkan AKP, zamanla “demokrat” kimliğinden sıyrılmış, dini merkez alan bir siyaset stratejisine oturmuştur. Yeni kimliğinin inşa sürecinde neo-liberal kalemşörler, “çok kültürlü, çok dilli, çok kimlikli” bir yapının işaretini vererek, AKP’yi bu alanda güçlendirmiştir.
• Erdoğan’ın 2022’de dile getirmeye başladığı “MUHAFAZAKAR DEVRİMCİLİK” söylemine eşlik eden ve bunun bir şahlanış yüzyılı olacağını vurgulayan ifadeleri Türkiye Yüzyılının açılımı olarak kabul edilmektedir. “Muhafazakarlık ve Devrimcilik” gibi iki zıt anlamın neden ve hangi mantıkla birarada kullanıldığının açıklaması elbette Erdoğan’a düşer.
• Ancak kavramın kodlarını Necip Fazıl’ın ünlü “Büyük Doğu” düşüncesinde bulmak mümkündür. Necip Fazıl’a göre bu devrim “İslami Devrimdir.”
• Erdoğan’ın Necip Fazıl referanslarının en bilineni, 4+4+4 yasası öncesinde gençlik kollarına verdiği talimattan anımsanabilir. “Kininin ve dininin davacısı bir gençlik yetiştirmek”… Necip Fazıl’ın Gençliğe Hitabesinden alınan bu satırların hemen ardında ise şunlar yazılıdır: “Halka değil, Hak’ka inanan, meclisin duvarında ‘hakimiyet Hakkındır’ düsturuna hasret çeken” bir gençlik….
• Erdoğan’ın tüm Kongrelerinde okuduğu şiir ise yine Necip Fazıl’ın Müjde şiiridir.
• “ Bir akıl gelecek ki, akıllar delirecek
Bir Devrim gelecek ki, DEVRİMİ DEVİRECEK”
CHP YÜZYILLIK KİNİN SEMBOLÜ MÜ?
Cumhuriyet değerleri ile süre gelen kavganın somutlaşmış pekçok örneğini yaşadık. Eğitimden Diyanete hatta “nas” politikaları ile ekonomiye kadar uzanan saldırılara tanık olduk. Ayasofya’nın ibadete açılışında Atatürk’e lanet okuyan bir Diyanet İşleri Başkanını da tanıdık.
“Laiklik karşıtı eylemlerin odağı olmaktan” hakkında kapatma davası açılan ve bundan kıl payı kurtulan AKP’nin, yasal düzenlemeler ve yargıyı dizayn etme kudretini kullanarak giderek rahatladığına tanıklık ettik.
Cumhuriyetin temel direği ve taşıyıcı kolonu olan Laikliğe yönelik saldırılara sessiz kalan bir Muhalafetle de yüzleştik.
Ancak bugün yaşanan süreç, laikliği ve Cumhuriyet değerlerini alabildiğine yıpratmasına karşılık, AKP ve yöneticilerinin Atatürk Cumhuriyetine yönelik birikmiş kininin ve korkularının aşılamadığını gösteriyor.
Bu korkunun iki temel nedeni var. Birincisi Türk Ulusunun Atatürk ve Cumhuriyete olan bağlılığı. Her Cumhuriyet Bayramında meydanları, sokakları dolduran milyonların kararlı ve çoşkulu duruşu.
İkincisi ise Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu değerlerinin teminatı olan Cumhuriyet Halk Partisi.
Halkın coşkusuna söz geçiremeyenlerin, Atatürk’ün Partisini hedefe oturttuklarının sayısız örneklerini yaşadığımız bir süreçte yol alıyoruz.
CHP, AKP için sadece bir ana muhalefet partisi veya en çok oy alan partisi değil. Onlar için CHP’yi alt etmek, Cumhuriyet Türkiye’sinden, laiklikten ve aydınlanma devriminden öç alma duygularını da beraberinde taşıyor.
Atatürk Cumhuriyetinin bedelini CHP’ye ödetmeye ant içmiş bir zihniyetin temsilcilerinin, “bir devrim gelecek, devrimi devirecek” sözleriyle şahlanışa geçmeleri boşuna değil.
Giderek totaliterleşen yönetim anlayışının, Cumhurbaşkanlığı koltuğunda yaşam boyu oturma kararlılığında, bu idealini gerçekleştirme hedefinin de dikkatlerden kaçmaması gerekiyor.
Bu koşularda açılan davalar ve “mutlak butlan”la Kılıçdaroğlu’nu geri getirme projeleri boşuna değil. Bu dava, Cumhuriyet değerlerinden en büyük tavizlerin verildiği, CHP’nin ideolojik kimliğinden soyutlandığı ve laik Cumhuriyetin sahipsiz bırakıldığı, iktidar partisinin hiçbir yenilgi tatmadığı bir döneme duyulan AKP özleminin bir sonucu.
CHP’ye yönelik imha operasyonunda, parti yönetiminin de gözden kaçırmaması gereken konular var.
Unutulmamalıdır ki CHP’nin kurucu değerlerinden, ideolojik kimliğinden ve tertemiz siyaset geçmişinden verilecek her ödün hem CHP’ye hem de Atatürk Cumhuriyetine rövanş alma duygusu ile yaklaşanların ellerini güçlendirecektir.
CHP, küresel patronlara sadakat koşulu ile kurulmuş, Rand Corporation raporlarıyla dizayn edilmiş bir siyaset geçmişinden gelmemektedir. Savaş meydanlarında tam bağımsız bir Türkiye için canı ve kanı pahasına verilen destansı bir mücadelenin ürünüdür.
CHP’ye gönül verenler, bu ruhun verdiği güçle Atatürk Türkiye’si için mücadeleyi sürdürmekte kararlıdır.
CHP’yi imha etmek için yola çıkanlar, acı bir hezimete giderek yaklaşmaktadır.
Türkiye’nin kurucu partisini korumak, Cumhuriyet değerlerini yeniden ve eksiksiz olarak Ulusumuzla buluşturmanın ve emaneti sahibine, gelecek kuşaklara teslim etmenin sorumluluğunu da kapsamaktadır.
Cumhuriyet Bayramımız Kutlu Olsun!
Çok Okunanlar
Süper Lig'de hakemlerin bahis oynadığı maçlar belli oldu!
Bahis soruşturmalarında adları geçmişti...
Bahis oynadığı tespit edilen 2 hakem belli oldu
Sadece KKTC’ye değil Kerkük’e de dikkat!..
Bahisçi hakem Zorbay Küçük'ün karanlık geçmişi!
AKP kulislerinde operasyon korkusu
Güllü'nün kızının şok mesajları ortaya çıktı
Planlı kalkınan ilk ülke
Cumhuriyet-CHP ve yüzyıllık kin
29 Ekim farzını yerine getirdim