Deprem nedeniyle artık neredeyse herkes öğrendi bu Performans Analizi denen şeyi.
Apartman görevlileri, fakültenin kapısına dayanıyor, “hocam bizim binanın performans analizinin sonuçları çıktı mı?” diye...
Gogıla yazınca şöyle bir açıklama geliyor:
“Performans analizi, yapıların depreme ya da herhangi bir felakete karşı dayanıklılığını ölçmek için yapılan bir testtir. Binaların deprem riski altında olup olmadığı, eğer bir risk durumu söz konusuysa bunun derecesinin belirlenmesi ve alınabilecek önlemlerin neler olduğu, deprem performans analizi sonucunda ortaya çıkmaktadır.”
Bu tanımın ardından, bu riskler belirlenirken, beton dayanımı, demir akma limiti ve miktarı ve projenin statik algoritmasi, yeniden yüklenen yüklerle, binanın maruz kalacağı afetlere dayanıp dayanamayacağı anlaşılır.
Ya da ne kadar hasar alacağı belirlenir.
Türkiye‘nin son 20 yılda başına gelenleri performans analizi deneyine tabii tuttuğumda, çoktan yok olması veya ağır hasarlı bina durumuna düşmesi gerekiyordu.
Şöyle ki,
Başbakanlık ofisine böcek konulmuş,
Tüm bakanlar ve vekiller aplikasyon indirmiş,
Başbakının en yakın dava arkadaşları köstebekliğe soyunmuş,
Koca Mecliste, ilkokul mezunu bir meczuba, çakala methiyeler düzülmüş,
Hainler, stadyumlarda cumhuriyeti yıkmak için naralar atmış,
Kozmik odasına girilmiş,
Ordu komutanı terörden içeri tıkılmış,
Vatansever komutanları kelepçelenmiş,
MİT başkanı tutuklanmak üzere savcılığa çağrılmış.
10 kasım sabıkı cumhurbaşkanı, MİT başkanına 'git ifade ver‘ diye akıl vermiş.
250 binden fazla vatansever memuruna gizlice yurtdışı yasağı konmuş,
Neredeyse tüm mülki amirler gavurun aparatı olmuş,
Üniversitelerinin kadroları sahte sınavlarla yükselmiş akademisyenlere teslim edilmiş,
Önemli stratejik yatırımlarının durdurulması istenmiş.
Tüm sınav soruları servis edilmiş,
Doçentlik jürileri abilere teslim edilmiş,
TÜBİTAK kaynakları abilere aktarılmış,
Dolayısıyla,
Adliyesi
Mülkiyesi
Tıbbiyesi
Harbiyesi
düşmanın eline geçmiş bir ülke çoktan yok olmalıydı.
Tüm bunlara baktığımda `Trandafir G. Djuvara` tarafından yazılan ve İş Bankası‘nın yayımladığı `Türk İmparatorluğunun Paylaşılması Hakkında Yüz Proje(1281-1913)` kitabı aklıma geldi.
101. proje de başarıya ulaşamadı.
Darısı 102. projenin başına diyelim. Ne de olsa topraklarımız ajan ve hain yetiştirme konusunda oldukça verimli. Mareşal Mustafa Fevzi Çakmak‘ın dediği gibi, ülkede `kraliçenin ileri karakolları` her daim iş başında.
Bu sefer olmadı ise bir dahaki sefere deyip, her yüzyılda bir karşımıza çıkmaya ant içmişler.
Neticede, öz evlatlarında kalan tek ve son kurumu`Teşkilat-ı Mahsusası`nı ele geçiremedikleri için hevesleri kursaklarında, emelleri de başka bahara kaldı.
Çok Okunanlar
30 büyükşehirde yapılan ankete İmamoğlu damga vurdu
2025’te memur ve emekli zammı ne kadar olacak?
Sünepe mi, proje mi?
KKTC’yi Cumhurbaşkanlığı binası Türkiye’yi de Yeni Anayasa ile koruruz!
Son genel seçim anketindeki oy farkı ortaya çıktı
İşte sır perdesinin aralanacağı tarih...
Neden toprak reformu yapılmalı?
Helene Kasırgası milyonlarca insanı vurdu
“Siyaseten” Parmak Sallama, Vicdanla, Ülküdaşlık Arasına Sıkışma Hali mi?
Mourinho Amrabat'ı öve öve bitiremedi