Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
41,1306
Dolar
Arrow
37,9898
İngiliz Sterlini
Arrow
49,1971
Altın
Arrow
3768,0000
BIST
Arrow
9.659

14 Mart Tıp Bayramında TTB’nin başka bir sağlık sistemi önerisi

Yıllardır öğrenerek, öğretmeye çalışarak, kimi kez çok üzülüp, kimi kez de çok sevinerek ve övünerek sürdürdüğüm mesleğimin önde gelen kuruluşu olan Türk Tabipler Birliğiyle (TTB) önemli, hatta yaşamsal, gördüğüm bazı temel konularda anlaşamıyorum. Son anlaşamadığım olay TTB’nin 14 Mart Tıp Bayramı etkinlikleri kapsamında yaptığı bir basın açıklaması. Açıklamaya Başka Bir Sağlık Sistemi Mümkün başlığı altında ulaşılabiliyor (https://www.ttb.org.com) Önemle altını çizeyim. Sorunlar konusunda TTB ile pek ayrışan bir düşüncem yok. Ayrıştığım, sorunların nedenleri ve çözüm yolları.

 Açıklamada katılmadığım yerler arasında önde gelenleri şöyle:

Ülkemiz sağlık sistemi, Yenidoğan Skandalı ve sonrasında ortaya çıkan pek çok örneğin görünür hale getirdiği gibi artık işlemez ve çökmüş durumda. Sağlık sisteminin çökmesine neden olan politikalar, Sağlıkta Dönüşüm Programı (SDP) olarak bilinen ve 1980’li yılların ortalarından itibaren hazırlıkları ve uygulamaları başlatılan, 2012 yılından itibaren kapsamlı olarak uygulamaya giren politikalardır.

Basın açıklamasının bu giriş cümlesine katılıyor, hemen onu izleyene  ise katılmıyorum. Sağlık ve tıp hizmetleri yanında başta yargı düzenimiz ve üniversitelerimiz  olmak üzere çeşitli yaşam alanlarında da gözlediğimiz çok sayıda ve maalesef ötedenberi, temelden olan bozukluklardan hep son yılları sorumlu tutmak kolaycılığından kurtulmamız gerek diye düşünürüm. 

Daha evvel de çok anlattım. 1981 yılında uygulamaya giren YÖK düzeninin esas mimarı 12 Eylül rejimi değildi. 1978 yılında, Ecevit hükümetinin Milli Eğitim Bakanı Necedet Uğur YÖK uygulamasıyla çok örtüşen bir tasarıyı üniversitelere görüş almak üzere göndermişti. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi fakülte kurulu konuyu gündemine almıştı.  Ben de çiçeği burnunda bir genç doçent olarak, taslağın özellikle tıp fakültelerinde oluşacak döner sermayenin nasıl paylaşılacağı  konusunda önerdikleri hakkında ve yine özelllikle iki çocuk babası olarak, görüş bildiriyordum. Dediklerim onu kızdırmış olacak ki kıdemli bir cerrahi hocası söz aldı ve beni kast ederek fakülte kurulunun benim gibi bir yeni yetmenin dediklerine pek kulak asmaması gerektiğini belirtti.  Yerimden fırlayıp cevap verecektim ki, dekan bana söz vermedi ve toplantıyı sona erdirdi. Tam toplantı salonundan çıkacaktım, rahmetli kadın doğum hocam Prof. Yusuf Keçecioğlu’nun herkesin duyacağı şekilde  bağırmasını işittim. “Hasan, sana demin yeni yetme diyen var ya, hafta sonu özel bir hastanede kaçak dalak çıkarıyordu.” Doğru tahmin ettiniz, görüşlerime tahammül edemeyen hoca koyu bir tam gün çalışma ve zinhar muayenehane açmama savunucusuydu. Bu arada haklısınız da.  Yenidoğan Skandalı ile kaçak dalak çıkarmanın ahlak boyutları oldukça farklı. Dile getirmeye çalıştığım genelde ahlak sorunlarımız öyle pek yeni değil. Diğer bir deyişle, şahtık, şahbaz olduk. Düzelmeye nereden başlamalı derseniz, bence her şeyden önce ve kesinlikle yargı düzenimizden.

Akçeli işlerden bahsederken TTB tarafından açıklanan Başka Bir Sağlık Sistemi’nin Amaç ve Temel Unsurları’na bir bakalım. Temel unsurlar’ın giriş paragrafı şöyle diyor: 

“Sağlık Finansmanı: Ülkemizde halen, kişilerin ayrıca cepten katkı payı ödedikleri prime dayalı finansman modeli uygulanmaktadır. Bu model işsizlerin, yoksulların sağlık hizmetine ulaşımında ciddi engellere neden olmaktadır. Başka Bir Sağlık Sistemi’nin tüm hizmetleri merkezi bütçeden finanse edilecektir.” 

Sayın ve sevgili arkadaşlar. Bakın bu yaştan sonra bana yeni yetme de diyemezsiniz. Lütfen söyler misiniz? Önerdiğiniz gerçekten olağanüstü insancıl uygulamayı hangi merkezi bütçeyle yapabileceksiniz?  Bizim bütçeyi bırakın bizden çok daha zengin olup da dediğinizi başarabilmiş bana kaç ülke sayabilirsiniz? 

Başka Bir Sağlık Sistemi Mümkün açıklamasında, özellikle tüm sağlık hizmetlerinin merkezi bütçeden finans edileceği tasarımı ışığında, çok kafa karıştıran aşağıya iki alıntı koyuyorum: 

“……Sağlık emekçilerinin özlük hakları iyileştirilecek, iş güvencesi sağlanacak, sözleşmeli çalışma olmayacaktır. Sağlık çalışanları tam süre çalışacak ve ek iş yapmak zorunda kalmayacaklardır…….”

“Özel hastanelerde hekimler hak ettiği geliri sağlayacak şekilde iş sözleşmeli ve güvenceli çalışacak ciro baskısına maruz kalmayacaktır. Hekimlerin serbest çalışma hakkı kısıtlanmayacak, muayenehanede çalışan hekimlerin özel hastanelerde hastalarını tedavi etmelerinin önüne engel konmayacaktır. Sağlık emekçilerinin özne olduğu, sağlık hizmet üretiminde söz sahibi olduğu mekanizmalar geliştirilecektir.”

Alıntılarda özellikle vurguladığım yerlere dikkat edin. Doğrusu yorumlayamıyorum. Galiba karma, ama karmakarışık, bir çalışma sistemi öneriliyor. 

TTB, önerilen Başka Bir Sağlık Sistemi ile konuyla ilgili kurulmuş ve çalışmalarını tamamlamış uzmanlık kurullarından ek açıklamalar da geleceğini duyuruyor. Merakla bekliyorum.

Beklerken de düşünmeden edemiyorum. Neden sağlık ve tıp hizmetlerinin ayrı şeyler olması, tıp hizmetlerinin sağlık hizmetlerinin ancak bir bölümünü oluşturduğu ve onunla ilgili olarak da hekimlik mesleğinin ana uğraşının topluma değil bireye yönelik olduğu bir türlü anlaşılmaz; yargı düzeni ve özellikle ekonomisi arzu edilenden oldukça uzak bir toplumda ana görevi, esas oluş nedeni hekimlik mesleğini korumak ve kollamak olan bir kuruluş var oluş nedenini yıllardır neden toplum sağlığını düzeltmek gibi algılar diye sormadan duramıyorum.

Ne mutlu bana ki aralarında hatırı sayılır sayıda öğrencimin de bulunduğu tüm hekimlerin 14 Mart Tıp Bayramını kutlar, hocalarımın da büyük bölümünü rahmetle anarım.