Bu aralar Maymun Çiçeği ve Batı Nil Humması ile pek meşgulüz. Hele Maymun Çiçeği ülkemizde görüldü mü, görülmedi mi tartışması neredeyse kavga çıkaracak. Ha, teslim edeyim, Maymun Çiçeğini M Çiçeği diye kibarca söylemeyi öğrendik. Ancak ülkede var mı yok mu tam bilemiyoruz. Yine, rahmetli İngiliz hocamın benzer durumlarda söyledikleri aklıma geliyor: “Kim sayıyor ki?” Arkasından da hemen eklerdi “Baba (Tanrım), onları bağışla, çünkü ne yaptıklarını bilmiyorlar.”
Fıtratımızda mı var nedir veri ile aramız hep bozuktur. Bu maalesef bir yerde gerçekle de aramızın oldukça limoni olmasından kaynaklanıyor diye düşünürüm. Covid salgının ilk günlerinde de benzer bir durum vardı. Gerçek hasta sayılarına bir türlü ulaşılamıyordu. Hoş Sağlık Bakanlığı bir Bilim Kurulu kurmuştu ancak, maalesef, bu kurulun da veriyle pek muhabbeti yoktu.
İş başa düşmüştü. Daha salgının başlangıcıydı. On binlerce çalışanı olan bir holdingimizin yöneticileriyle iletişime geçip şöyle bir öneride bulundum. Kısaca holding çalışanları arasından rastgele seçilmiş on bin kişilik bir örnek alıp bu örneği zaman içinde dikkatle izleyecektik. Kimseden kan filan da alınmayacaktı. Sadece Covid nedeniyle belirli zaman dilimlerinde işe gelemeyenlerin sayısını titizlikle kaydedecektik. Holding yetkilisi ilgiyle, ancak kavrayabildiğim kadarıyla biraz kös dinliyordu. “Sizinki gibi büyük kuruluşlarda çalışanları zaman içinde izleyerek veri toplamak Batıda iyi bilinen bir yöntemdir. Geçen yüzyılda ABD’nin Eastman Kodak firması, yakın geçmişte ise Almanyanın Boehringer-Ingelheim çalışanları arasında yapılan çalışmalarla özellikle kalp hastalığı konusunda çok kıymetli veri toplanmıştır. Bu arada hemen belirteyim. Holdinginiz çalışanlarının toplumumuza genelde iyi bir örnek oluşturmayacağı, o nedenle de toplayacağımız veri sonuçlarını tüm topluma genellemekte sorunlar çıkacağını düşünebilirsiniz. Bir yerde haklısınız, ancak unutmayın. Size önerdiğim çalışmanın, hem de tümüyle sizin dediğiniz nedenle bir avantajı var. O da çalışma verilerini değerlendirecek olanlara, personelinize ait yaş, cins, eğitim ve gelir düzeyi gibi titizlikle tuttuğunuza emin olduğum veriler, planlanan çalışmanın genel topluma ne derece uygulanabileceği açısından ışık tutacaktır. Bu bilgi de çok kıymetlidir. Doğal olarak ideal bir çalışma tüm toplumdan rastgele bir örnek alıp onları izlemek olur. Ancak sizin benden daha iyi bildiğinizi tahmin ettiğim nedenlerden bunu yapamıyoruz. Son olarak da belirteyim. Holdinginizin böyle bir çalışmaya önayak olması hem kıymetli bir vatan hizmeti olacak hem de holdinginize büyük prestij getirecektir.”
Evet, doğru düşünüyorsunuz. Holding sorumlusu 1- 2 gün sonra beni aradı ve böyle bir çalışmaya katılamayacaklarını bildirdi. Olumsuz yanıtının ana nedeni ise önerdiğim çalışmanın iş mevzuatının gizlilik kurallarına aykırı düşeceğiydi. İki üç yıl sonra konuyu, bu kez başka, yine çok sayıda çalışanı olan bir kuruluşta üst düzey görevli bir hastama açtım. Muzip, muzip güldü. “Hocam” dedi “…dediğiniz holding de biz de bu verileri hep topladık. Ancak topladığımız verileri, yine hep kendimize sakladık.”
Belirtmem gerek, bu arada Covid seyri yolunda önemli bir girişim, belediyelerin mezarlık kayıtları yordamıyla, zaman içinde artan defin sayılarını hesaplamaktı. Söz konusu girişimin verileri uzun süre Bilim Akademisi’nin Sarkaç dergisi web sayfasında düzenli olarak hatta çok yakında da yurt dışında yayımlandı (İ Kayı ve ark. Healthcare, 2024). Bu veriler doğal olarak çok kıymetli ancak öte yandan toplumumuzun gerçeği dile getirebilmekte ne denli zorlandığının da bir göstergesi. Öyle ya, hastalık sıklıkları hakkında ancak vatandaşlarımızı o hastalıktan kaybettikten sonra daha sağlam veri toplayabiliyoruz. Ne diyeceğimi gerçekten bilemiyorum.
Bu arada haklı olarak sorabilirsiniz “Hasan hoca, yıllarca Cerrahpaşa’da çalıştın, öğrenci, hoca yetiştirdin. Bu kaygı ve tasarılarını neden oralarda paylaşmıyorsun?” Bu soru bana çok soruldu ve her sefer aklıma Nazım’ın Şeyh Bedrettin Destanından şu satırları getirdi. “Çarşıda her lonca kesmiş kendi pirinden ümidi, tarumar idi.” Soranlara da hep şu yanıtı verdim veya vermek isteyip de dilimi tuttum: “Cerrahpaşa’yı, Çapa’yı bırakın. Gidin, Kadıköy, Altıyolda ünlü Boğa heykelinin karşısındaki kahvede günün belirli saatleri arasında oturup kahvenizi, çayınızı için. Bu arada da Boğa’nın yanından geçen ambulans sayılarını düzgün kaydedin. Covid sıklığının artması, azalması öyle de izlenebilir. Yeter ki Boğa’nın yeri, ambulansın yolu değişmesin.”
Laf aramızda son günlerde Boğa’nın yanından geçen ambulans sayısı yine artıyor gibi.
Çok Okunanlar
BEDAŞ açıkladı... İstanbul'da elektrik kesintisi
Netenyahu'yu tutuklayacak ülkeler belli oldu!
23 Kasım 2024 günlük burç yorumu
Mauro Icardi’nin Greeicy ile kulis paylaşımı Nara’yı çileden çıkardı
İsmi Fenerbahçe ile anılıyordu: Al Nassr'da flaş Talisca gelişmesi
Yalı Çapkını dizisinde ayrılık
Bankalardan promosyon yarışı
Al-Nassr'da kadroya alınmayan Talisca'nın gitmesine bu formülle izin verecek!
Av. Turan Karakaş hayatını kaybetti
22 Kasım 2024 Cuma yayın akışı: Bugün TV'de neler var?