Kıymetli ve rahmetli hocam Prof. Orhan Ersanlı’nın odasının kapısına, teslim edeyim biraz özensizce yazdığım Romatoloji Polikliniği levhasını asıp, odasını kullanmadığı zamanlarda, bu küçücük odada hasta görmeme izin verdiği 2-3 yılı da sayarsak Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Romatoloji Bilim Dalı tam yarım yüzyıl evvel kurulmuştu.
Bir hafta evvel telefon çaldı. Arayan bugünlerde orada görevli genç, çalışkan ve kıymetli bir meslektaşımdı. “Hocam bir iki gün evvel size Japonya’dan bir zarf geldi içinden de Japonların İngilizce çıkardığı bir dergi çıktı, “Size, nasıl ileteyim?” Yanıtladım. “Sana zahmet önce dergiye bir göz gezdir. Japon meslektaşlarımdan, özellikle Behçet hastalığıyla ilgilenenler zaman zaman böyle yaparlar. Dergide Behçet’le ilgili bir yazıları çıktıysa, ilgimi bildikleri için, bana da gönderirler. Bir bak. Öyle bir şey varsa bana gönder, yoksa veya karar veremezsen bizim romatoloji kitaplığına koyuver.” Kısa bir sessizlik… “Hocam, bizim poliklinikte artık böyle bir kitaplık yok.”
Kırk yıl kadar evveldi. Romatoloji polikliniğinin hemen yanında kabaca 40 m2 büyüklükte bir odayı, bir kitaplık/toplantı salonuna çevirmiştik. Kitaplığa ilk koyduğumuz, bir yer bulamadığım, 1970 yılından beri her hafta düzenli olarak okuduğum ancak artık evde koyacak yer bulamadığım ünlü New England Journal of Medicine dergisinin eski sayılarıydı. İtiraf edeyim bunları kitaplığa taşırken genç asistanlarıma “Bakın ben daha asistanlığımın ilk yıllarından beri bu ünlü dergiyi izlerim, bakın orada- açın, okuyun, göreceksiniz asistanlığımın daha üçüncü yılında iken bu ünlü dergide çıkan bir makaleyi, yine bu dergide çıkan bir mektubumla nasıl acımasız eleştirmişim!” demek gibi onları bilimsellik yolunda yüreklendirmek gibi bir art niyetim de vardı. Kitaplık odasının diğer ve çok önemli bir işlevi Cerrahpaşa Romatoloji Bilim Dalıyla hem zaman kurduğumuz Behçet Hastalığı Polikliniği’nin haftalık toplantısının yapıldığı yer olmasıydı.
Behçet hastalığı hem çok hafif hem de çok ağır seyredebilen bir hastalıktır. Ağızda, genital organlarda yaralar, deride sivilceler, eklem ağrılarıyla seyretmek yanında tedavi edilmediğinde körlüğe götüren göz tutulumundan, ağır sinir sistemi tutulumu, iltihaplı bağırsak hastalığı ve ölümcül olabilen akciğer kanamalarına kadar çok geniş bir yelpaze içinde hastalık yapabilir. Bu nedenden kurduğumuz poliklinikte sabahları çoğu kez deri polikliniğinden gelen bir arkadaşla iç hastalıkları uzmanları olarak biz görüyor, titizlikle dosyalarını dolduruyor, ondan sonra da hastalarımızı özellikle göz, kimi kez de nöroloji veya sindirim sistemi hastalıkları polikliniklerine sevk ediyorduk. Öğleden sonra da demin saydığım çeşitli yan dallardan arkadaşlar şimdi kaybolan ufak kitaplığımızda toplanıp hastalarımıza ne tedavi uygulayacağımıza karar veriyorduk.
Çalışma düzenlerini kısaca anlattığım bu Behçet Hastalığı Polikliniği doktorları yıllar içinde bir yandan binlerce hastaya şifa verdi bir yandan da bilimsel çalışmalarıyla Behçet hastalığını kesinlikle daha az korkulur bir hastalık haline getirdiler. Tek bir örnek vereyim. Yarım yüzyıl evvel 20 yaşlarında bir erkek (hastalık kadınlarda, şimdiye kadar tam anlayamadığımız nedenlerle, belirgin daha hafif seyreder) Behçet hastalığına yakalandığında er geç kör olmak olasılığı %80 dolayındaydı. Günümüzde bu oran %10’lara inmiştir ve inmeye devam etmektedir.
Öfkemi bastırıp, duygusal olmamaya da gayret ederek devam edeceğim. Bizim kitaplığın, hem de sonradan öğrendiğim kadarıyla galiba içindeki dergiler ve kitaplarla beraber, yok olma müjdesini aldıktan sonra hemen aklıma geldi. Acaba dokuz yıl kadar başkanlığını yaptığım İç Hastalıkları Anabilim dalının kitaplığına ne olmuştu? Hemen, şimdiki başkanı aradım. “Hocam, orası da 4-5 yıl evvel kapandıydı. Şunu da söyleyeyim. Hani adınıza gönderilmiş Japon dergisi var ya, onu da ben merdiven başına bırakılmış buldum. ‘Bunu Hasan hocaya gönderin’ diye romatoloji asistanına ben verdim.”
İçime kurt düşmüştü. Tamam, ülkemizin en büyük ve köklü iç hastalıkları anabilim dallarından olan eski kliniğimin kitaplığı kalmamıştı ama, acaba Cerrahpaşa Tıp Fakültesinin fakülte olarak bir kitaplığı var mıydı? Dekanlığı aradım. İnanın, bakıp döneceğiz dediler. Henüz haber vermediler, ancak bu arada öğrendim. Meğer eski dersliklerden bir tanesinin onun da küçük bir bölümünü kitaplık yapmışlar ve duvarlarda bazı kitaplar varmış. Ama masa, iskemle yokmuş.
Geçenlerde gazeteler yazdı. Bir çalışmaya göre ülkemiz kitap okuma sıralamasında 86. bulunmuş. Utanarak söylüyorum, hiç şaşırmadım. Ha, ekleyeyim, kitaptan uzak durmamız nedenini de dış güçlere bağlamaya kalkarsanız kibarca alnınızı karışlarım!
Çok Okunanlar

'Bu pazar seçim olsa hangi partiye oy verirsiniz?'

Teğmenlerin ihracına 'Evet' diyen Tümgeneral terfi etti

Sivas’ta iki kardeş vahşi şekilde öldürülmüştü

Hakan Çalhanoğlu Şampiyonlar Ligi'nde tarihe geçti

PKK terör örgütü fesih kararı aldı iddiası!

Temmuz'da emekliye sürpriz zam mı geliyor?

TRT Genel Müdürü'nden Aybüke Pusat yorumu

Kulislerde “Ahbap-Çavuş yargısı” konuşuluyor: AKP ve MHP anlaştı

Yılın Haber Sitesi ödülü Atatürk ve Cumhuriyet düşmanlarına gitti

Gelinim Mutfakta 7 Mayıs Çarşamba puan durumu: Bugün çeyrek altını kim aldı?