Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
44,0146
Dolar
Arrow
38,8585
İngiliz Sterlini
Arrow
52,1770
Altın
Arrow
4142,0000
BIST
Arrow
9.398

Lütfen yapmayın, şunu bize dinletmeyin!

Geçtiğimiz hafta sonu Kadıköy Tarihçi Kitabevi’nde deneyimli gazeteci Banu Avar’ın Küresel Oyun ve Alaycı Kuşlar başlıklı söyleşisini ilgiyle izledim. Sayın Avar’a göre güncel sorunlarımızın temelinde dış güçler yatıyordu.  Örnekleriyle anlattığı gibi bugünün Büyük Ortadoğu Projesiyle, yani dilimizden düşürmediğimiz o ünlü BOP, yapılmak istenenle Birinci Dünya Savaşı sonrası bizi Sevr antlaşmasına sürükleyen hain dış güçlerin emelleri arasında pek fark yoktu. Bir yerde W. Wilson ne ise D. Trump da oydu. Haksızlık etmeyeyim, konuşmasının son beş dakikasında Kurtuluş Savaşımızı anımsatıp, umutsuzluğa kapılmamızı, bu topraklar halkının zora geldiğinde toparlanıp tüm bu melun dış güçlerin meşum planlarını bozacağımızı belirtti. Sayın Avar, burada, hocası Atilla İlhan’a bir gönderme de yaparak “Anadolu halkı oldukça çilekeştir, sabırla susar, susar ve sonra birden sesini yükseltir.” yönünde bir cümle kurdu.

Söyleşi bitince söz aldım. Çok çeşitli ve kimi örnekte çok derin sorunlarımızın nedenleri olarak dış güçleri öne çıkarmanın yanlış olduğunu toplumca ve ivedi olarak her şeyden önce yapmamız gerekenin dürüst ve kapsamlı bir öz eleştiri olduğunu belirttim. Arkasından da hemen yakın geçmişte 12punto’da çıkan Cerrahpaşa’nın Kaybolan Kitaplıkları (6/5/2025) başlıklı yazımdan söz edip bu kayboluştan da dış güçleri sorumlu tutamayız dedim ve ekledim “Bu yazıdan sonra öğrendim Çapa’nın, kitaplıkları da kayboluyormuş, Hacettepe’de de durum pek iç açıcı değilmiş.” Ancak, itiraf edeyim, bir evvelki yazımın bitiriş cümlesi olan“ Ha, ekleyeyim, kitaptan uzak durmamız nedenini de dış güçlere bağlamaya kalkarsanız kibarca alnınızı karışlarım!”dan o gün Kitapçı’da hiç söz etmedim. 

Okumakta olduğunuz yazının devamını sorunlarımızın temel nedenlerini dış güçlere bağlamanın kanımca ne denli yanlış olduğunu başka örneklerle daha açmaya ayırmıştım. Ancak biraz ara verdim ve haberleri açtım. CHP’nin 19 Mayıs İzmir mitingini veriyordu. Kordon boyunca 19 Mayıs’a layık büyük, coşkulu, bayraklarla bezenmiş bir topluluk vardı. Sevinçle izliyordum ki birden tüm neşem kaçtı. Hep bir ağızdan okunacak İstiklal Marşımızdan evvel araya yine bir Ti sokuşturulmuştu.  

Daha evvel ben de yazdım, geçen yıl sayın Orhan Bursalı da yazdı (Cumhuriyet, 4 Mart 2024.) Kendimden alıntı yaparak Ti’nin ne olduğunu ve neden çok kızdırıcı olduğunu anımsatayım (H Yazıcı, Bir    Aşırma s. 133-4, İletişim Yayınları, 2. Baskı 2024) 

“Yıllar evvel sayın G. Bush eşiyle birlikte Ankara’yı ziyaret etti. Anıtkabir’de hazır ola geçtiler. Ti çaldı. Ti ile beraber Bush’un suratından bir gülümseme geçti gibi geldi bana. Sonra tekrar kendini toparladı. Düşündüm. Anıtkabir’de çaldıkları parça, Montgomery Clift’in yıllar evvel İnsanlar Yaşadıkça filminde boru ile çaldığı o çok güzel müzik parçası.  Hemen Internet’e girdim. Adına TAPS deniyor. Amerikan İç Savaşı sırasında askere ‘yat borusu’ olarak ortaya çıkmış. Yıllar içinde giderek askeri cenaze marşı haline gelmiş ve Amerikalılar için belki ulusal marşları kadar önemli bir parça. Eğer ulusalcı bir Amerikalıya TAPS çalarsanız hemen ayağa kalkıyor, elini göğsüne koyup hazır ola geçiyor.  

Bush Beyaz Saray’da oturuyor. Az ötede Arlington Ulusal Mezarlığı var. Arlington mezarlığında hemen her gün TAPS çalınıyor ve Bush da bunu dinliyor. Manzarayı gözünüzün önüne getirin: Adam Türkiye’ye gelmiş ve Atatürk’ün, en büyük Türk’ün huzurunda, hazır olda. Çalan ise TAPS. Olan bitenin bir acayipliği, tatsızlığı olduğu gibi; çok işlevsel bir tarafı da var. O yıllarda neden korkuyorduk biz Bush’tan? Bizi Ortadoğu’da savaşa sokacak vb. işler yapacak diye. Hadi biraz ulusalcı olalım. Demez mi sayın Bush ‘Bu Türkler ne biçim insanlar. En büyüklerine dahi özgün bir müzik bulamıyorlarsa; ben bunlarla her şeyi yaparım. Değil Irak’a Çin’e bile girebilirim.’ Sağa sola telefon ettim.  Anıtkabir’de görevli bir albaya sordum. Öğrendim ki, hemen hemen Anıtkabir açıldığından beri böyle bu iş. Kimseyi de rahatsız etmiyor!” 

Şimdi siz söyleyin. ABD’nin Ankara’ya yeni atanmış büyükelçisi önce 19 Mayıs’ın ne olduğunu öğrenir, arkasından da ulusal marşımızdan önce, bir Amerikan vatandaşı olarak öz müziği TAPS’i dinlediğimizi görür veya duyarsa hakkımızda ne düşünür dersiniz? Hepsinden önemli, Ti tepemizde her çalındığında başta Mustafa Kemal Atatürk ve Mehmet Akif Ersoy olmak üzere bu toprakları bize vatan kılanların aziz hatıralarına da bir saygısızlık yapmış olabileceğiniz hiç aklınıza gelmiyor mu?   

Lütfen yapmayın, şunu bize dinletmeyin.