Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
36,2401
Dolar
Arrow
34,4862
İngiliz Sterlini
Arrow
43,5545
Altın
Arrow
2962,0000
BIST
Arrow
9.462

Başkomutan

Ankara’ya ilerleyen Yunan Ordusunun ayak sesleri, Sakarya boylarında yankılanmaktadır. TBMM’nin Kayseri’ye taşınması konuşulmakta, Mecliste hararetli tartışmalar olmaktadır. Uzun tartışmaların ardından, 5 Ağustos 1921’de, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Mustafa Kemal’i Türk Ordusunun Başkomutanlığına atayan kanun kabul edilecektir. Mustafa Kemal bu kanunla, TBMM Başkanlığına ek olarak, 3 ay süreyle, Meclisin tüm yetkilerine sahip olmak kaydıyla Türk Orduları Başkomutanlığı görevini üstlenmiş olmaktadır.

Anadolu’nun son savunma seddi, Ankara’nın kilidi Sakarya.  Türkler bu seddin çökmemesi, Ankara’nın kilidinin kırılmaması için ölümüne savaşırken, Yunan Ordusu, Milli Mücadele’nin  merkezi Ankara’yı basıp, TBMM’yi dağıtmak, Türk direncini temelli kırmak için son gücüyle yüklenmektedir. 23 Ağustos – 13 Eylül 1921 arası, Ankara’nın yanıbaşında, 22 gün 22 gece süren tarihin en uzun, en kanlı meydan muharebelerinden  biri yaşanacaktır.

Başkomutanın yönettiği Türk Ordusu,22 günün sonunda düşmanı Sakarya’nın batısına atacak, Yunan Ordusu, saldırıdan savunma durumuna geçecek,  Sakarya’dan yüzlerce kilometre geride cephe tutmaya çalışacaktır.

Alptekin Müderrisoğlu’nun Sakarya eseri, o 22 günü, son derece etkileyici bir dille anlatır. Eserin, Zafertepe’de Kurulan Yer Sofrası başlıklı bölümü, bir başkomutanın sahip olması gereken kişilik ve kimliğin ders verici bir örneği olarak kaydedilmelidir:  

“Başkomutan Mustafa Kemal Paşa ile Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa, Duatepe'ye beş tümenle yapılan saldırıyı  Mürettep Kolordu Komutanı Albay Kazım'ın  Zafertepe'deki gözetleme yerinden izlemişti. Uzun süren kanlı muharebenin heyecanıyla kimsenin aklına birşeyler yemek gelmemiş, dün akşamdan bu yana tam 24 saattir ağızlara tek lokma konmamıştı.

Mürettep Kolordu Kurmay Başkanı Yarbay Hayrullah, Duatepe'nin alınması şerefine konuklarına bir akşam yemeği ziyafeti hazırlamıştı. Batarya dürbünü çukurunun hemen  yanındaki düzlüğe yer sofrası kurdurup ortasına bir bakır tepsi koydurmuştu. Tepside kızarmış cılız bir tavuk ile dört beş dilim siyah ekmekten başka bir şey yoktu.

Mustafa Kemal Paşa,İsmet Paşa, Batı Cephesi Kurmay Başkanı Albay Asım ve Albay Kazım, yer sofrasına bağdaş kurup oturdular. Duatepe'nin alınmasının yarattığı sevinç hepsinin  yüzlerinden okunuyordu. On sekiz gündür Sakarya boylarında sürekli savunmada kalan bir ordu, ilk kez plânlı bir saldırı girişiminde bulunmuş ve başarmıştı. Bu bir dönüm noktasıydı. Bundan böyle saldırı sırası Türk Ordusuna gelmişti. Üst komutanların on sekiz gündür gerilen yüz hatları, ilk kez sevinçle gevşemiş, rahatlamıştı.

Sofradakiler, yemeğe başlamak için Başkomutan'ın ilk lokmayı ağzına atmasını bekliyorlardı. Mustafa Kemal Paşa,   ekmeğe uzanırken Albay Kazım'a sordu:

- Erlere yiyecek ne verdiniz?

Albay Kazım şaşırdı, duraladı, biraz ötede ayakta duran Kurmay Başkanına seslendi:

- Hayrullah Bey, erlere ne verebildik?

- Efendim, dün sabah bulduğumuz buğdayı kavurmaları için birliklere dağıtmıştık.

Mustafa Kemal Paşa bir an duraladı. Sonra ayağa kalktı, düşünceli, dalgın adımlarla yürüdü. Ötekiler de tavuğa ve ekmeklere el sürmeden sofradan kalktılar. Mustafa Kemal Paşa'nın ardından yürüdüler.

Mehmetçikler kavrulmuş buğdayla midelerini bastırıp yarı aç yarı tok taarruz ederek Duatepe'yi geri alırken, Başkomutanları cılız bir tavuğu silah arkadaşlarıyla paylaşmayı içine sindirememişti.”

(1)Sakarya/Alptekin Müderrisoğlu