Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
48,1615
Dolar
Arrow
41,1780
İngiliz Sterlini
Arrow
55,6235
Altın
Arrow
4755,0000
BIST
Arrow
11.288

Kapitalizmin yeni silahı

Önümüzdeki yılda uygulanacağı dillendirilen Temel Vatandaşlık Geliri çöken “sosyal devlet politikalarını ikame edecek, göz boyayıcı yeni bir kavram olarak topluma yedirilmeye çalışılmaktadır. Ne hazindir ki, bu kavramı gündeme taşıyan 1975-2006 yılları arasında ILO’da çalışan Guy Standing adında bir profesördür. Türkiye’de de tartışmaya açılan programa göre, kimler devreye alınacaksa, konum  ya da faaliyetinden bağımsız olarak belirli miktarda kamusal gelir transferine hak kazanacaktır. 

Sosyal hak ya da sosyal destek olarak Batı dünyasında ilkin İngiltere'de 1601 tarihinde çıkarılmış olan Yoksulluk Yasası, Amerika Birleşik Devletleri’nde 1930’da kabul edilen Yeni Sözleşme (New Deal) ve Beveric Raporu (Beveridge Report) sayılabilir. Kapitalizmin kurumsal olarak ilk sosyal politika uygulamasını, Paris Komünü gelişmelerinden ürken Prusya diktatörü Otto von Bismarck’ın geliştirdiği 1889 tarihli yaşlılık ve engelli olma koşuluyla bireye sağlanan sigorta sistemi oluşturur. Sosyal politikaların en köklü ele alınışı ise İkinci Paylaşım Savaşı ertesinde, Sovyetler’in gelişmesinden derin kaygı duyulması üzerine Keynesgil politikaları bağlamında inşa edilen sosyal demokrasi uygulamasıdır.

Günümüzde yaşanan “prekarya” yoksulluğu yanında, devamlı istihdamdaki emekçilerin de giderek maruz kaldıkları kötüleşme emekçi kesimin durumunun ileri dönemlerde çok daha perişan konumlara gerileyeceği de bilinmektedir. Bu süreci emekçi aleyhine daha da koyulaştıran küreselleşmenin yanında hızla gelişen ve yaygınlaşan finansallaşmanın da sermaye kesiminin çıkarları karşısında emekçi kesimin ve düşük gelirli halkın mücadele gücünü sınırladığı görülmektedir. 

Guy Standing temel vatandaşlık geliri kavramını ortaya atarken bazı gerekçeler ileri sürmüştür. Belirtilen temel gerekçeler, giderek karmaşıklaşan yapıda ortaya çıkan idari güçlükler, bazı sosyal harcamaların giderek önemini yitirmesi ve alanının daralması gibi görüşlere dayandırılmıştır. Standing, söz konusu sorunlara sosyal destek sistemi içinde çare aramak yerine, temel vatandaşlık geliri görüşünü geliştirmesi neoliberal mantığın sonucudur. Bu görüşün geliştirildiği dönemler Batı dünyasında kâr hadlerinin gerilediği, sermaye sıkışıklığının yaşandığı neoliberal akımın baş gösterdiği yıllardır. Neoliberal dönemin belirgin özelliği, sıkışan kâr oranları karşısında kısa vadede piyasaları canlandırmak, uzun vadede ise tüm emekçi haklarının ve toplumsal sosyal hakların törpülenmesidir. 

Kısa anlatımda da görüldüğü üzere, çeşitli dönemlerin gerek mücadeleleri gerek sermaye çıkarı doğrultusunda kazanılmış sosyal haklar neoliberal dönemde eritilmektedir. İleriye yönelik yaygınlaşan yapay zeka ve robotlaşma süreçleri de emekçileri ve tüm halkı işsizlik ve yoksulluk tehdidine sürüklemektedir. Bu koşullarda oluşabilecek toplumsal kalkışların yatıştırılması ulusal gelirde günümüzden çok daha yüksek payın refah harcamalarına yönlendirilmesini gerektirmektedir. Oysa, kapitalizm de giderek sıkışırken, söz konusu harcamaların kısılması zaruret halini almaktadır. İleri Batı dünyasında 2050 yılında günümüzdeki sosyal hizmet düzeyine denk hizmet sunulabilmesinin vergi sisteminin ulusal gelirden yaklaşık % 4-6 dolayında daha fazla kaynak çekmesini gerektireceği hesaplanmaktadır. Bugünkü sosyal destek politikalarının ekonomiye yükünün giderek artması karşısında parıltılı bir programın devreye alınması zarureti ortadadır. İşte, Temel Vatandaşlık Geliri giderek gerileyen kapitalist sistemin genel halk aleyhine geliştirdiği parıltılı bir programdır.   

Temel vatandaşlık geliri tartışılırken, bu uygulamanın var olan sosyal güvenlik sistemine ek olarak mı, yoksa tüm sistemi ikame edici olarak mı uygulanacağı net değildir. Birinci durum kapitalist sistemde kaldırılabilir değildir. Bu koşulda, mevcut sosyal sistemin ikamesi olarak tasarlanan temel vatandaşlık geliri yoksulluğa çare olmayacağı gibi, yoksulluk düzeyini daha da yükseltebilir, zira böyle bir uygulamanın kaçınılmaz sonucu ya da sebebi tüm kamu hizmetlerinin piyasaya aktarılması olacaktır. Hal böyle olunca, teknolojinin gelişmesiyle giderek yükselecek yoksulluğun temel vatandaşlık geliri uygulaması ile karşılanması olası olamayacağından, olağanüstü ihtiyaç içine giren bir emekçi ya da vatandaş ya diğer vatandaşa yük olacak ya da köleleşerek her işi sadece boğaz tokluğuna yapmaya razı olacaktır. 

Bu durumda şu sorulmalıdır: var olan sosyal güvenlik sisteminin genişletilerek yaygınlaştırılması mı, yoksa temel vatandaşlık geliri sistemi mi sermaye üzerine göreli olarak daha az yük yıkar? Sermayenin hesabına göre, neoliberalizm ideolojisi çerçevesinde ikinci sistem daha avantajlı görünüyor. Ancak, bugünkü yüklerden kurtulmak ve tüm hizmetlerin piyasaya sürülmesi amacıyla sermayenin hesaplamadığı cehennem ileri bir zamanda bizzat sermayeyi yakabilir. Şöyle ki, temel vatandaşlık gelirinin devamlı yetersizliği, yoksullaşan kitlenin sermayeye karşı kalkışını şiddetlendirebilir. Buna rağmen, daima kısa vadeli getiriler peşinde koşan ve “uzun dönemde hepimiz ölmüş olacağız” körlüğü ile hareket eden sermaye, bugün avantajlı konuma geçmeyi gelecekteki potansiyel mücadelelere yeğliyor gözükmektedir. 

Tarihsel mücadelelerle, tüm yetersizliğine rağmen, dantel gibi örülmüş olan mevcut sosyal güvenlik sistemlerini de çökertici Temel Vatandaşlık Geliri önerisi neoliberal politikalar ailesinin mütemmim cüzüdür.  Bu sistem, bireyin ürettiği üzerinde mutlak tasarruf sahibi olması gerektiği görüşüne dayanan sosyal haklar anlayışı ve çağdaş toplum anlayışı çerçevesinde kabul edilebilir değildir.