İki konu aynı günlere denk gelince, hatırlatmak istedim. Bir taraftan YAŞ kararları, ordunun parti devleti ordusuna dönüştürülme endişeleri… Diğer taraftan, Meclisteki komisyon…
Terörsüz Türkiye diye bir elma şekeri ortaya çıkardılar. Milli Dayanışma Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu diye fiyakalı bir isim buldular. Aslında olan biten emperyalizm projesi BOP’ta gelinen yeni aşama. Hedefte Lozan ve Türkiye Cumhuriyetinin iki temel özelliği, ulus devlet ve laik devlet yapısı var.
Yeni anayasa teklifinde bulunmayacağız diyorlar ama cümle alem biliyor ki, niyetleri “1921 Anayasasını örnek alalım” diyerek, ulus devlet ve laiklik ilkesini ortadan kaldırmak. Neden 1921… Ayrılıkçı Kürtlere göre 1921 Anayasasında yerel yönetimlerin özerkliği varmış! Siyasal İslamcılar da laiklik vurgusunun olmamasını fırsat biliyorlar.
Önce 1921 Anayasasının ruhunu hatırlayalım, sonra da Türk Silahlı Kuvvetlerinin bugünkü yapısını birlikte değerlendirelim.
“1921 Anayasası, kurulmuş olan bir devletin değil, savaşarak kurulmakta olan bir devletin anayasasıdır. Anayasada 10. Maddede, “Türkiye, coğrafi vaziyet ve iktisadi münasebet nokta-i nazarından vilayetlere, vilayetler kazalara münkasem olup, kazalar da nahiyelerden terekküp eder” denmiştir. Yani, 1921 Anayasası’ndaki yerel yönetim anlayışında, etnik köken ve mezhep temelli ayrım yoktur. Coğrafi vesayet ve iktisadi münasebet vardır. (Prof. Dr. Barış Doster 12 Punto Haber Sitesi 22 Temmuz 2025)
1924 Anayasası ise arkasına İstiklal Savaşı Zaferini ve masada da Lozan Zaferini alarak kurulan yeni Cumhuriyetin, yeni bir devletin anayasasıdır.1921 Anayasasını yapan Meclis, 1921 Anayasasını kaldırmış, yerine 1924 Anayasasını yapmıştır. 1924 Anayasasındaki değişiklikler de önemlidir. Aydınlanma Devrimleri ile birlikte süreç içinde 1928 yılında devletin dini İslamdır maddesi çıkartılmış, 1937’de de laiklik ilkesi, halkçılık, devletçilik, devrimcilik cumhuriyetçilik ilkeleri ile birlikte anayasanın 2. Maddesine eklenmiştir.
20 Ocak 1921’de kabul edilen 21 Anayasasının temeli ve ruhu, Gazi Mustafa Kemal Paşanın 13 Eylül 1920’de Meclise sunduğu Halkçılık Beyannamesine dayanır. O beyannamenin ruhunu daha iyi anlayabilmek için, önce, son YAŞ kararlarına ve Türk Silahlı Kuvvetlerinin imajına kısaca bir göz atalım.
ORDUDA YAPISAL DEĞİŞİM
Her ne kadar 1947-48 yıllarında Truman Doktrini, Marshall Yardımı ve 1952 yılında NATO üyeliği ile Türkiye Cumhuriyeti Ordusunun “tam bağımsız milli kimliği” zedelenmeye başlamış olsa bile, Türk Silahlı Kuvvetleri siyasi iktidarların etkisinden uzak kalabildi, görece de olsa milli kimliğini koruyabildi. (1961, 1971, 1980 ayrı bir konudur.)
1990’lı yıllarda, özellikle Irak işgali sırasında Türk Ordusu, ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesine direndi. ABD büyükelçilerinin ve CIA istasyon şeflerinin, sonradan basına yansıyan yazışmalarından da anlıyoruz ki, o tarihlerden itibaren,ABD, ordunun Atatürkçü damarına kaşı operasyon kararı verdi. Daha önce de yazmıştım. Bu işler yıldırım savaşları gibi aniden yapılmaz. Yavaş Savaş taktikleri ile sinsice yürütülür. (Meraklılar için Yavaş Savaş 12 Temmuz tarihli 12 Punto Haber Sitesi Meriç Köyatası yazısı. )
AKP iktidara gelmeden kısa süre önce, içeride, dönek solcular, sözde demokrat geçinenler, kendilerine aydın diyen kullanışlı aptallar ve siyasal İslamcıların masum gibi görülen yoğun propagandası ile ordu yıpratılmaya başlandı. AKP iktidarı ile birlikte AB tam üyelik sosu ile yıpratmanın dozu artırıldı. Ergenekon, Balyoz, Askeri Casusluk, 28 Şubat gibi kumpas davalarla Türk ordusunun yetişmiş subay kapasitesi yarı yarıya tasfiye edildi. Ordudaki terfi ve atamaları gerçekleştiren Yüksek Askeri Şûranın (YAŞ) yapısı değiştirildi. Atamalarda liyakat ortadan kalktı. 15 Temmuz Darbesini önleyen Atatürkçü subaylar emekliye sevk edildi. Atatürkçü teğmenlerin ihracı ve bu teğmenlerin ihracına direnen komutanların tasfiyesi, kamu vicdanını büyük ölçüde yaraladı.
Toplumda oluşan kanaat, AKP’nin kendi ordusunu kurmaya çalıştığıdır. TSK, bir parti devletinin ya da partinin değil, Türk milletinin ve Türkiye Cumhuriyetinin ordusu olarak kalmalıdır.
Türk Ordusunun yıpratılması, siyasallaşması ve son YAŞ kararlarında Atatürkçü subayların tasfiyesi konusunu burada keselim ve “1921 Anayasasını örnek alalım” diyenlere, 1921 Anayasasının ruhunu oluşturan Halkçılık Beyannamesini hatırlatalım. Artık bu beyannameyi ve ruhunu daha iyi kavrayabiliriz.
HALKÇILIK BEYANNAMESİ
13 Eylül 1920 tarihinde, meclise sunduğu Halkçılık Beyannamesi,Mustafa Kemal Paşa’nın emperyalizme ve kapitalizme bakış açısını ve ordunun varlık nedeni de yansıtır. Ancak nedense Atatürk dönemi sonrasında Halkçılık beyannamesi görmezden gelinmiş, unutturulmaya çalışılmıştır.Halkçılık Beyannamesini, Dr. Serdar Şahinkaya, bir kuyumcu titizliği ile arşivlerden çıkarmış, Mayıs 2022 tarihinde yayınladığı kitapla tekrar kamuoyuna sunmuştur.
Halkçılık Beyannamesi tam anlamıyla antiemperyalisttir. 13 Eylül 1920 tarihinde TBMM Meclis Reisi imzasıyla Meclise sunulur. Mecliste ve komisyonda görüşülür, 18 Kasım 1920 tarihinde ilk dört madde ayrı bir beyanname olarak kabul edilir ve tutanaklara geçer. Özetle…
Türkiye Büyük Millet Meclisi, milletin hayat ve istiklaline suikast eden emperyalist ve kapitalist düşmanların tecavüzatına (saldırılarına) karşı müdafa ve bu maksada münafi hareket tedip (haddini bildirmek) azmi ile kurulmuş bir orduya sahiptir. Emir ve kumanda selahiyeti Büyük Millet Meclisinin şahsiyeti maneviyesindedir.(Dr. Serdar Şahinkaya. Devrime Doğru İlk Adım. Mustafa Kemal Paşa’nın Halkçılık Programı Telgrafhane Yayınları)
Şerdar Şahinkaya’ya göre, ordunun fonksiyonunun, emperyalist ve kapitalist düşmanların saldırılarına karşı savunma olarak tanımlanması beyannamenin can alıcı noktasıdır.
Gazi Mustafa Kemal Paşa, aynı görüşlerini, aşağı yukarı dört ay sonra 29 Ocak 1921’de Londra’ya gönderilecek Tevfik Paşa’ya çektiği telgrafta da tekrarlar.
“Milletimiz asırlardan beri, iki müstebid kuvvetin, iki imhakar kuvvetin taht-ı tazyikinde müteassir ve mütellim olmakta idi. O kuvvetlerden birisi doğrudan doğruya memleket ve milleti idare etmek iddiasında bulunan müstebidler, ikincisi bütün bir emperyalist ve kapitalist alemdir.”(Prof. Dr. Zafer Toprak, Atatürk, Türkiye İş Bankası Yayınları)
Mesajın günümüz Türkçesi ile anlamı şöyledir: Milletimiz uzun süredir, iki imha edici gücün baskısı altındadır. Bunlardan ilki memleket ve milleti idare etmek iddiasında bulunan saltanat, ikincisi bütün bir emperyalist ve kapitalist alemdir.
YENİ ANAYASA İÇİN İLHAM KAYNAĞI
Yapılan değişikliklerle, bugünkü Anayasa hukukçuların deyimi ile ucubeye dönüşmüş durumda. Yeni bir Anayasa şart ama yeni anayasayı kurucu meclisler yapar. Bu meclisin böyle bir yetkisi yok. Yeni anayasadan vazgeçelim, anayasa maddelerinde değişikliğe gidelim derseniz de, bugün halkta karşılığı kalmamış bir meclisin böyle bir anayasa yapması ne kadar kabul edilebilir? Yeni anayasa gerekliliği üzerinde yazılan onca yazı var. Biz bu konuya şimdilik girmeyelim. Ama 1921 Anayasası diye söze girenlere şunu hatırlatalım.
1921 Anayasası, bir devlet anayasası değil savaşarak kurulmakta olan bir devletin anayasasıdır. Kurulmuş bir devlete ilham verecek olan anayasa, 1921 değil 1924 Anayasası ve sonrasında 1937’de yapılan değişikliklerdir.Elimizde ayrıca ilham alınacak 1961 Anayasası vardır. 1921’den ilham alınacak olan şey, istiklal savaşını kazanan ve Cumhuriyeti kuran antiemperyalist ruhtur.
Türkiye bugün de, emperyalistlerin, kapitalistlerin ve yerli işbirlikçilerinin ağır saldırısı altındadır.TBMM’de Milli Dayanışma Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu çalışmaları ve YAŞ kararları gündemdeyken, Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın Mecliste kabul edilen Halkçılık Beyannamesini hatırlatmak istedim.
Görev, Türk milletini emperyalizmin (ve işbirlikçilerinin) zulmünden korumaktır.
Çok Okunanlar

Erdoğan’ın Mektubu... PKK’ya Af!..

Türkiye'de kadın seçmenlerin partisi belli oldu

4 yaşındaki oğlunu öldürdü, cesediyle 8 saat aynı evde kaldı

Polis memurlarının yaralandığı feci kazanın görüntüleri ortaya çıktı

NÜKLEER SİMYACI

Komisyon, YAŞ kararları ve 1921 Anayasası

Florence Nightingale 908

Akşener’den gündeme oturan 'Mehmetçik Vakfı' iddialarına yanıt

Minguzzi cinayeti sanıklarının yeni görüntüleri ortaya çıktı

Avukat Rezan Epözdemir gözaltına alındı!