Hiç ummadığınız kişilerden de zaman zaman doğru ya da kısmen doğru sözler duyarsınız. Ettiği söz doğrudur ama geçerliliği ( kıymeti harbiyesi) yoktur. Son örnek, Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in açıklamaları… Dedikleri şu:
“Ekiplerin güçlendirilmesiyle organize sanayi bölgeleri ve hallerin giriş ve çıkışlarında kalıcı Maliye ayağı olacak. Öyle arada sırada değil, kalıcı. Ayrıca büyük şehirlerin giriş ve çıkışlarında ve ana arterlerinde de Maliyeciler bulunacak.... Doğrudan vergiyi artırıp dolaylı olanların payını azaltmamız lazım. Bunu vergi oranlarını artırarak yapmamalıyız, tamamen kayıt dışılıkla mücadele ederek yapmalıyız, bu konuda kararlıyız...”
Şimşek’in bu söylediklerini, yıllardır fazlasıyla öneriyoruz. Ancak Şimşek’in niyetinin denk bütçe-sağlam para ilkesi ile enflasyonu önleme politikaları ile ilgisinin olmadığını da tahmin ediyorum. Onun niyeti, enflasyonla mücadelede para politikasının yanına güçlü bir maliye politikası koymak falan değil. Tek derdi ya da tek görevi var. “Sarayın ve yandaşlarının bitmek tükenmek bilmeyen masraflarına para yetiştirmek.”
Önce şunu belirtelim. Enflasyonla yürüttükleri mücadele ve “Programımız çalışıyor” açıklamaları hiçbir zaman doğru bir ifade olmadı. 19 Mart Ekrem İmamoğlu darbesinden önce de program çalışmıyordu, sonrasında da…
Enflasyonla mücadelede sadece para politikası yetmez maliye politikası da gerekli diyoruz ama uyguladıkları para – faiz politikası da enflasyonu önlemeye yarayan bir politika değildi. Konuyu dağıtmamak için, bunun nedeni yazının sonunda bir paragrafla açıklamaya çalışacağım.
Gelelim maliye politikasına… Onun da iki ayrı ayağı var. Bir tanesi vergi kayıp ve kaçağını önleyeceksin, bir diğeri de, toplanan verginin şatafat, saltanat sürmek ve yandaş zengin etmek için değil halka hizmet için harcayacaksın. Denk bütçe yapacaksın.
Ve elbette bütçe yapmak, bütçe harcaması yapmak, etkin bir meclis, yargı ve medya denetimine tabi olmayı gerektirir. Hukukun ve demokrasinin ayaklar altına alındığı bir dönemde denk bütçe de yapsanız (ki yapamazsınız), etkin ve verimli bir bütçeden ve milletin işine yarayan bir bütçeden söz edemezsiniz.
VERGİ KAYIP VE KAÇAĞINI DEVLET TEŞVİK EDİYOR
Mehmet Şimşek’in vergi kayıp ve kaçağı ile uğraşırken hiç denetime girişmeden gelir ve kurumlar vergisini en az 5 kat artıracak önerilerim var. Ben önereyim ama yapmaya siyasal olarak yüreği yeter mi bilemem.
Mehmet Şimşek’in şu sözü çok değerli. “Doğrudan vergiyi artırıp dolaylı olanların payını azaltmamız lazım. Bunu vergi oranlarını artırarak yapmamalıyız, tamamen kayıt dışılıkla mücadele ederek yapmalıyız, bu konuda kararlıyız...”
Daha önce defalarca yazdım. Türkiye’de beyanname yoluyla ödenen Kurumlar Vergisi ve Gelir Vergisinde kayıp ve kaçak miktarı bire 10… İki ayrı yöntemle yaptığım hesaba göre Türkiye’de 2024 yılında 1 trilyon 455 milyar lira kurumlar vergisi ve ücretliler dışı gelir vergisi toplandı. Oysa Türk ekonomisinin doğrudan vergi toplama kapasitesi 11.5 trilyon lira ile 12 trilyon lira arasında bir seviyede. Bir ödüyorlar, 10 kayıp ve kaçak var. Bunun hesabını meraklısı için yazının sonuna ekleyeceğim.
Bu vergi kapasitesinin bir kısmını devlet almıyor, bir kısmını devlet tarikatların toplamasına izin veriyor, bir kısmını da mükellefler kaçırıyor. Yani bir lira vergi ödenirken, 10 lirası uçuyor. Türkiye’de gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerinin yarıya yakını her sene zarar beyan ediyor. Birçoğu da kayıt dışında kalıyor.
TEŞVİKLERDEN KAYIPLAR 1.6 TRİLYON LİRA
Şimdi Mehmet Şimşek’in hatırlaması gereken şey şu… Devlet, 2024’te tam 2.2 trilyon lirayı vergi indirimleri ve teşvikler nedeniyle almaktan vazgeçti. Bunun yaklaşık 600 milyar lirası asgari ücret muafiyeti idi, kalan 1.6 trilyon lirası da teşvikler nedeniyle devletin almaktan vazgeçtiği vergiler.
Sadece bir şirketten örnek vereceğim. Borsada işlem gördüğü için bütün veriler ve bilgiler halka açık. 2024 yılında net karını enflasyondan arındırdıktan sonra, reel olarak yüzde 32 artırmış. 2024 yılında ortaklarına 3 milyar liraya yakın (2.8 milyar lira) kar dağıtacak. Ödeyeceği vergi sıfır.
Vergi mi kaçırıyor? Hayır, devlet güya yeni yatırım, istihdam yaratma gibi değerler karşısında vergi almaktan vazgeçiyor. Ama bu şirket istihdam da sağlayamamış. 2024 yılında taşeronlarla birlikte sadece 463 kişilik istihdam artışı söz konusu.
Türkiye’de geçerli kurumlar vergisi oranı yüzde 25. Ama fiili toplanan kurumlar vergisi (efektif vergi) yüzde 9… Eğer kâğıt üstünde olduğu gibi yüzde 25 toplansaydı, (0.25x890/0.09= 2.472) 890 milyar lira yerine 2 trilyon 472 milyar lira kurumlar vergisi tahsil edilecekti. Yani hiçbir şekilde ekstra vergi denetimi yapmadan kurumlar vergisini 2.7 kat artırabilecektiniz.
TURPUN BÜYÜĞÜ, TARİKATLARIN TOPLADIĞI VERGİ
Ama bitmedi Sayın Mehmet Şimşek. Turpun büyüğü devletin tarikatların toplamasına izin verdiği vergiler… Doğrudan vergi kapasitesi 11 trilyon 400 milyar lira diye hesap ettik. Hiç denetim yapmasanız, mevcut mükelleflerden vergi muafiyetini kaldırsanız, 2.5 trilyona yakın kurumlar vergisi toplayacaktınız. Bunu da çıkaralım. Hala ortada 9 trilyon liralık kayıp ve kaçak var.
Bu 9 trilyon liranın ne kadarını siz Maliye olarak tarikatların toplamasına izin verdiniz, bilmiyoruz. Malum, AKP iktidarı döneminde gıda bankacılığı adı altında hükümetin vergi toplama imtiyazı verdiği tarikat ve cemaat vakıfları var. Diğer vakıf ve derneklere yapılan bağışların yüzde 5’i vergiden muaf iken, bunlara yapılan bağışların yüzde 100’ü vergiden muaf… Birçok dini tarikat liderinin, kızlarının, çocuklarının, damatlarının yüksek fiyatlı araçlarla trafikte cirit attığına şahit oluyoruz. Sebepsiz zenginleşmiş birçok tarikat şeyhi ve müritlerini sokaklarda, gazetelerde, sosyal medyada, televizyonlarda görüyoruz. Sistemin nasıl çalıştığını biliyorsunuz ama yine de hatırlatalım. Tarikatlar paralel vergi dairesi gibi çalışıyor.
Diyelim ki bir anonim şirket ya da gelir vergisi mükellefi, 1 milyar lira vergi ödeyecek. Oranları örnek olarak veriyorum. Bu şirket ya da kişi, tarikat vakıflarına gidiyor. Cami, okul, yurt yaptırma, ya da Gazze’ye yardım adı altında o tarikat vakfına 500 milyon lira ödüyor. Ancak o vakıf da bu şirkete 1 milyar liralık makbuz veriyor. Adam ödeyeceği verginin 500 milyon lirasından kurtuluyor. 500 milyon lirayı tarikat alıyor, içinden 100 milyon lira ilgili iş için, (okul, cami, yurt inşaatı, Gazze’ye yardım, ramazan kolisi gibi işler için) harcıyor, geri kalan 400 milyon lira bir hiyerarşi dahilinde bölünüyor. Bu miktarın ne kadar olduğunu biz bilmiyoruz. Maliye Bakanlığında bir bürokrat, bu miktarın ne boyutta olduğunu sanırım kolayca hesaplayabilir.
9 trilyon liranın yine büyüklüğünü bilmediğimiz kısmı da, kayıt dışı ekonomide ve zarar beyannameleri ile kaçırılıyor.
DOĞRU SORULAR ŞUNLARDIR
Evet, Türkiye’nin vergi kayıp ve kaçağını önlemesi gereklidir. Devlet adına tarikatların vergi toplanmasına son verilecek midir?
Hiçbir işe yaramayan vergi teşvik ve indirimlerinden vazgeçilecek midir?
Sadece bu iki konuda kararlı olunması durumunda, maliye hiçbir ek denetim yapmadan bile topladığı vergileri en az 5 kat artırabilir. Ancak Saraya rağmen, tarikatların ve sermayenin gücüne rağmen, Mehmet Şimşek, bu iki alana el atabilecek midir?
AÇIKLAMALAR VE NOTLAR
PARA POLİTİKASI NEDEN ENFLASYONU DÜŞÜRMEYE FAYDA SAĞLAMADI? Türkiye’de enflasyona neden olan talep, nüfusun en üst gelir grubu yüzde 20’nin tüketiminden kaynaklanıyor. Bu kesimin zaten yüksek geliri var. Bankalardaki mevduatın yüzde 78’i toplam mevduat sahiplerinin sadece yüzde 1’ine ait. Siz bu zengin kesime yüksek faiz verdiniz, onlar da kazandıkları faiz gelirleri ile daha fazla tüketmeye devam ettiler. Yatırım malları ve ara malları ithalatı düşerken tüketim malları ithalatının artışı da bu görüşümüzü teyit ediyor. Ama Maliye Bakanı da Merkez Bankası yönetimi de başta emekliler, işçiler, çiftçiler olmak üzere dar gelirlilerin zaten fiziki olarak düşmüş talebini daha da düşürmek için uğraştılar, enflasyonla mücadelede başarılı olamadılar. Uygulanan yüksek faiz politikası ile sanayi ve üretim daraldı, ekonomi küçüldü. Küçülen ekonominin elbette enflasyonu düşürücü bir etkisi oldu ama hedeflenen enflasyon seviyelerine gelmeye yönelik katkısı olamazdı ve olmadı da…
VERGİ KAYIP E KAÇAĞI 12 TRİLYON LİRA…1 ÖDÜYORLAR 10 KAÇIRIYORLAR…
2024 bütçe sonuçları üzerinden de, 2025 bütçe hedeflerinden de yola çıkarak defalarca yazdım, televizyonlarda anlattım. 2024 bütçe gerçekleşmeleri üzerinden bir kere daha hatırlatalım.
Toplanan Vergi 7 trilyon 305 milyar TL
Doğrudan Vergiler Toplamı (Gelir + Kurumlar Vergisi) 2 trilyon 418 milyar lira ve toplamda payı 33… (Gelir Vergisi 1 trilyon 528 milyar lira + Kurumlar Vergisi 890 milyar lira.)
KDV, ÖTV diğer dolaylı vergiler ve harçlar toplamı 4 trilyon 887 lira ve toplamda payı yüzde 67…
Oysa adil bir vergi düzeninde; dolaylı vergilerin yüzde 30, beyana dayalı doğrudan vergilerin yüzde 70 paya sahip olması gerekir.
2024 yılı sonuçlarından görüyoruz ki, Türk ekonomisi, 4 trilyon 887 milyar lira dolaylı vergi toplayabiliyor. Normal bir vergi düzeni olan bir ekonomide, 4 trilyon 887 milyar liralık dolaylı vergiler yüzde 30 bir paya sahip olmalıydı. 4 trilyon 887 milyar lira yüzde 30 ise yüzde 70’lik doğrudan vergiler ne kadar olmalıydı? (İçler dışlar çarpımı yapalım. 4.887 x 0.70 / 0.30 = 11.403 trilyon lira…)
Kurumlar Vergisi ve ücretler hariç gelir vergisi toplamı ne?
1 trilyon 528 milyar liralık gelir vergisinden işçi ve memur stopajlarını (yüzde 63) çıkarırsak, geriye, kira ve diğer stopaj vergileri olarak 565 milyar lira gelir vergisi kalıyor. 890 milyar lira da kurumlar vergisi... İkisinin toplamı 565+890 = 1 trilyon 455 milyar lira.
Oysa Türk ekonomisinin doğrudan vergi toplama kapasitesi kaçtı? Tam 10 katı. 11 trilyon 403 milyar lira…
Bunun bir kısmı devlet almıyor, bir kısmını devlet tarikatların toplamasına izin veriyor, bir kısmını da mükellefler kaçırıyor. Yani bir lira vergi ödenirken, 10 lirası uçuyor. Türkiye’de gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerinin yarıya yakını her sene zarar beyan ediyor. Birçoğu da kayıt dışında kalıyor.
Bu kapasitenin bir başka yoldan doğrulanması da milli gelir hesaplarından yapılabilir. 2024 yılı Türkiye GSYH büyüklüğü 43 trilyon 411 milyar Türk lirası idi. Genel olarak ABD’de vergilerin milli gelire oranı yüzde 40, Avrupa ülkelerinde de yüzde 45 ile yüzde 55 arasında değişiyor. Bizde 2024’te toplanan vergiler 7 trilyon 305 milyar lira, GSYH’nin sadece yüzde 17’si büyüklüğünde. Oysa bırakın Avrupa’daki gibi yüzde 45-55’i, ABD’deki gibi yüzde 40’ı kadar toplansaydı 17 trilyon lira civarında olacaktı. Buradan 5 trilyon liraya yakın dolaylı vergileri çıkardığımızda da 12 trilyon liralık doğrudan vergi kapasitesi tahmini yapabiliyoruz ve bu tutar da önceki yüzde 30/70 oranı ile bulduğumuz tutarla uyumlu.
Çok Okunanlar

BEDAŞ İstanbul'da bugün elektrik kesintisi yaşanacak ilçeleri sıraladı

Bölücü örgüt PKK kongre kararlarını ne zaman açıklayacak?

Kılıçdaroğlu’nun 'PKK' mesajına AKP'ye yakın isimlerden destek

Çanakkale’de 8 cana sebep olan kazanın raporu ortaya çıktı

11 Mayıs Pazar günlük burç yorumları: Bugün aşkta sürpriz var mı?

İktidarın 'Terörsüz Türkiye' dediği sürecin amacı ne?

Memur alımına yaş sınırı geliyor!

Masadaki 'Bayrağa' dikkat!..

O Ses Türkiye final heyecanı! 2025 O Ses Türkiye finalistleri kim?

KFC ve Pizza Hut Türkiye’ye geri dönüyor