Koca bir ülke tarihinin en karanlık günlerini yaşıyor

22 yıldır iktidarda olan AKP'nin siyasi manevralarının ne kadar kıvrak olduğunu deneyimlediğimiz yeni bir süreç yaşıyoruz.

Bu öylesine bir kıvraklık ki, AKP tekrar eden aynı stratejilerle varlığını sürdürüp, çıkarlarını koruyabiliyor. 

Tuhaf olan, yaşananlara tepki göstermeyi bırakın hâlâ çeşitli nedenlere bağlı olarak bu kıvraklığı savunan bir kitlenin varlığı... Söz konusu AKP'li seçmen refleksinin hangi parametrelere bağlı olduğunu toplum bilimcilerin incelemesi gerektiğini düşünüyorum. 

Her anda, her şekilde mutlak haklılığın sahibi AKP… 

Ve benzer bir şekilde uç noktada değişiklikleri, akıl almaz kıvraklıkları inanılmaz bir kararlılıkla savunmaya çalışan, savunurken de birtakım çıldırtıcı sebeplere sığınan sosyolojik bir gerçeklik yatıyor karşımızda... 

Seçim öncesi tabloyu değiştirmek için muhalefeti PKK ile ilişkilendiren AKP, seçim sonrası DEM'e el uzatıyor, Erdoğan dokunaklı kardeşlik açıklamaları yapıyor... 

Koca bir ülke tarihinin en karanlık günlerini yaşıyor. 

Milyonlarca sığınmacı ülkemizde, uluslararası suç baronları cirit atıyor. Kadınlar, çocuklar, hayvanlar, erkekler... Her canlı tehlikede.. 

Hatta tarihi dokular, eserler, kültürel birikimiz gibi yaşayan ama yaşamayan kavramlar da tehlikede... 

İrili ufaklı yeni nesil suç çeteleri büyükşehirler başta olmak üzere tüm Türkiye’yi sarmış durumda. 

Siyasal İslamcı iktidarın yarattığı küçük bir kitlenin dışında halk yoksulluğa mahkûm. 

Çocuklar beslenemiyor, gelişemiyor... İntihar oranları arttı... 

Yediğimiz et et değil, içtiğimiz su su değil. 

Eğitim sistemindeki çöküş geleceğimizi tehlikeye atarken, adalet sisteminin yerle yeksan olması toplumdaki çürümeyi hızlandırıyor.. 

Medya organları ise bilinçli olarak gerçekleri aktarmıyor... 

Utanma duygusunun tamamen ortadan kalktığı büyük bir yalancılık ve ikiyüzlülük insanları çıldırtıyor.... 

Örneğin siyasal İslamcı iktidar İsrail’in Filistin’e yönelik bitmek tükenmek bilmeyen saldırılarında, binlerce çocuğun öldürüldüğü gerçeğini dahi avantaja çeviriyor. 

Ama medya, yurt dışında gazeteci Metin Cihan'ın ortaya koyduğu ve belgeleriyle kanıtladığı İsrail ile ticarete dair yazmıyor.... İktidara yakın odaklar ticaretlerini kesintisiz sürdürüyor... 

İçimde bulunduğumuz çarpıklıklar yazmakla bitmez biliyorum .  

Ne tuhaftır ki her biri aylarca, yıllarca konuşulacak konular bırakın konuşmayı iki günde unutuluyor bu ülkede. Sanki sihirli bir el, değnekli bir sihirbaz her şeyi şekillendiriyor.

Öldürülen kadınlar, vahşi cinayetler, katledilen çocuklar birkaç görevli tetikçinin açıklamalarıyla gündemin dışına itiliyor.

Yoksulluğu geçtik, açlığı konuşamaz hale geliyoruz. 

Türkiye’nin yakın tarihinde defalarca tanık olduğumuz, tekrar eden bir sürece şahitlik ediyoruz yine... 

Anayasa'nın hedef alınması, yeni çözüm süreci söylentileri... 

Sona gelirken farkındaysanız muhalefete dair bir vurguda bulunmadım. Çünkü öylesine etkisiz bir muhalefet ki neredeyse yok hükmünde... 

Muhafelet olmasa da gerçekler hayatımızın tam ortasında duruyor... 

Bir içerikte, anlatıda, yazıda mutlak şekilde bazı verilerin, bilimsel gerçekliklerin paylaşılması gerektiğine inanıyorum.. 

Bu bağlamda hüzün ve öfkeyle ifade etmek gerekirse 

2024 yılının başından Ekim ayına kadar Türkiye'de 296 kadın cinayeti işlendi. 10 aylık süreçte toplamda 184 kadın şüpheli şekilde ölü bulundu.

Umut Vakfı'nın araştırma ve raporlarına göre Türkiye'de yaklaşık 4 milyon ruhsatlı, 36 milyon ruhsatsız silah bulunuyor. 

Türkiye'de Eylül 2023’ten Eylül 2024’e işlenen cinayet sayısı 1388. 7 Ekim’i baz aldığımızda son 13 ayda 1455 cinayet işlendi. 

Dört kişilik bir aile için açlık sınırı 19 bin TL’yi, yoksulluk sınırı 67 bin TL’yi, bir kişi için ise yoksulluk sınırı 31 bin TL’yi geçti.

Farkına varmak dileğiyle...