Siyasette durgunluk yaşadığımızı rahatlıkla söyleyebileceğimiz bir dönemdeyiz.
Herkesin bildiği üzere genel ve yerel seçimler öncesi siyasi parti liderleri meydanlarda, televizyon ekranlarında ve sosyal medyada sürekli sert söylemlerle ortamı geriyordu.
İktidarın değişmeyen dili ve söylemleri, muhalefetin terörle ilişkilendirilmesi, beka sorunu, dış güçler vs.
Ne tuhatır ki seçimler bitince dış güçlerle birlikte, terör ve beka sorunu da ortadan kalkıyor.
Hatta beka sorununun temel unsurlarıyla sıcak ve samimi sayılabilecek ikili görüşmeler yapılıyor. Bu görüşmelerin sonunda yumuşama mesajları veriliyor.
İnsan sormadan edemiyor.
Birkaç ay öncesine kadar terör odaklarıyla anılan, iş birliği yaptığı ileri sürülen siyasi figürler, nasıl oluyor da bir anda görüşülmesi son derece olağan sıradan siyasetçilere evriliyor?
Nasıl oluyor da bir anda ‘siyasette yumuşama’ mesajları veriliyor?
Asıl ilginç olan şaşırtmaya doymayan seçmen kitlesinde…
Kimse sormuyor mu “Sayın asrın lideri ne oldu da terörle ilişkilendirmek için en sert ifadelerle yüklendiğiniz bu isimlerle masaya oturdunuz?" diye…
Cevap basit tabii ki sorulmuyor…
Türkiye’de siyaset böyle bir işte…
OKEY MASASINDA TAŞ ATAN KURNAZ DEDEYİ TANIMAK....
Gelelim siyaset ve siyasetçi profillerimize….
Halkın içine gerçek anlamda dahil olmadan, sokağa inmeden, köylünün, esnafın, öğrencinin, psikolojisini bilmeden siyaset yapmaya kalkışmak kesinlikle mümkün değil.
Ama bu sahada olma durumu, yani halkın hücrelerine kadar inme hali sözde değil gerçekte olmalı.
Kamuoyu araştırmaları belli bir yere kadar siyasilere yol haritası çizebilir ama çoğu zaman güvenilir olmadıklarını ifade edebilirim.
Bunu hakkıyla araştırma yapan şirketleri tenzih ederek söylüyorum.
Araştırma dünyasında algıcılar, yardakçılar, manipülatörler cirit atıyor.
Belki biraz abartılı olacak ama siyasetçi tedbili kıyafet köy kahvehanelerinde vakit geçirip, okey masalarında bağlamsız, bağlantısız sohbet eden ihtiyar köylülerin, emeklilerin konuşmalarına kulak kabartırsa, siyasi geleceği için çok doğru bir strateji belirleyebilir.
Nasıl mı?
Örneğin Türk halkının basit çıkarlarını öncelediğini tespit edebilir. Kurnazlığın ne demek olduğunu ve ne derece yaygın bir karakteristik gerçeklik olduğunu daha iyi anlayabilir.
Aynı anda bir masada hem devletin bekası konuşulurken hem ‘nasıl vergi kaçırılır?’ sorusuna cevap arandığına tanıklık edebilir.
Ve vergi kaçırmak için okey masasında arkadaşından akıl alan kurnaz dedenin cenazelerin artık kefen parası alınmadan kolayca defnedilmesinin ne büyük bir hizmet olduğunu ballandırarak anlatmasına…
TÜRK HALKININ ÖRSELENEN ONURU
Ekonomik krizden söz ediyoruz. Herkes geçim derdinde. Döviz kuru yüksek. İş insanları kaygılı ve dikkatli. Halk yoksullaşmaya devam ederken, iktidara yakın ‘şanslı azınlık’ akıl almaz şekilde zenginleşmeye devam ediyor.
Yoksullaşma sinsi sinsi ama bir o kadar da görünür şekilde ilerlerken her geçen gün değersizleştiğimizi görüyor bu acı gerçekle yüzleşiyoruz.
Bir kez daha 'Nasıl mı?' diye soralım öyleyse?
Mesela bereketli Anadolu topraklarından fışkıran leziz meyvelerimiz Avrupa ülkelerine gönderilirken, biz, emek sömürgeni üç harfli marketlerden alabildiğimiz kiraz kalıntılarıyla idare ediyoruz.
Ne yediğimiz domates domates, ne yediğimiz meyve meyveye benziyor.
Çeşitli nedenlerle yurt dışına gitmek için girişimde bulunan halkımız, vize kuyruklarında rezil kepaze ediliyor. İstenmeyen insanlar ilan ediliyoruz. Akademisyenler, gazeteciler, sanatçılar, uluslararası resmi spor müsabakalarına katılmaya hak kazanmış heyetler ve sporcular dahi vize alamıyor. Reddediliyoruz.
Aynı günlerde AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan vize müjdesi veriyor.
Kime? Romanyalılara…
Artık onlar da özgürce Türkiye’ye giriş yapabilecekler. Peki ya biz Türkler? Hayır bizler Romanya’ya girebilmek için vize kuyruklarında rezil olmaya devam edeceğiz. Onurumuz yine örselenecek.
UCUZ ÇİN MOTOSİKLETLERİ ÜZERİNDE SEYAHAT EDEN TÜRK AİLESİ
Ekonomik kriz peki başka türlü nasıl yansıyor hayatımıza?
Sağımıza solumuza bakıyoruz Çin malı motosikletler üzerinde beş yaşındaki bebeleriyle seyahat eden anne babalar… Kask yok. Bir motosiklet üzerinde 3 bazen 4 kişi.
Sokaklar Çin malı ucuz motosikletlerle dolu. Çünkü kalitelisini alacak para yok. Neden motosiklet kullanımı arttı? Cevap basit çünkü insanlar artık yakıta para yetiştiremiyor.
Bir yandan bir yerlere ulaşma, yetişme telaşında. Çözümü kalitesiz, güvensiz, eften püften üretilmiş motosikletleri kullanmakta buluyor. Ortaya çıkan sahne Hindistanlaşan, Pakistanlaşan, medeniyetten, kurallardan uzaklaşan Türkiye….
Bizi daha zor günler bekliyor…
Sadece söz söylemiş olmayalım.. Veri de aktaralım
Erdoğan, Özgür Özel’den önce Kemal Kılıçdaroğlu ile heyetlerin de eşlik ettiği iki görüşme yaptı. Görüşmelerden biri 2012 yılındaydı diğeri 15 Temmuz..
Schengen vizesindeki ret oranı, geçen yılın tamamında yüzde 21.7’ye dayandı. 2023’te en az 169 bin 514 Türk vatandaşının vize başvurusu reddedildi.
2023 yılında trafiğe kaydı yapılan motosiklet sayısı 528 bine ulaştı. 2023 Temmuz ayı itibarıyla TÜİK verilerine göre Türkiye’de trafiğe kayıtlı motosiklet sayısı 4 milyon 660 bin oldu.
Çok Okunanlar
2025 asgari ücret için işverenin beklentisi ve yeni rakam belli oldu
Gelinim Mutfakta 12 Aralık puan durumu: Çeyrek altını bugün kim aldı?
Fatih Altaylı, Sözcü’deki istifaların perde arkasını anlattı
“Batı Kürdistan” kimin olacak? - II
Suriye’de nasıl bir rejim kurulacağını görmek için Reyhanlı’ya gidin!
Bugün kimin maçı var? 12 Aralık Perşembe Avrupa Ligi’nde bugün hangi maçlar var?
Bugün hangi burçlarda değişim var? 12 Aralık günlük burç yorumları
2024 kamu personeli alım ilanları yayımlandı: KPSS’li ve KPSS’siz başvuru
Cihatçı teröristlerden, “ılımlı İslamcı” çıkar mı?
Malmö-Galatasaray maçı Muhtemel 11'ler! Malmö-Galatasaray ne zaman, saat kaçta?