Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, dün yine dinci kesimin duygularını kaşıdı.
Diyanet Akademisi Başkanlığı’nın toplantısında “şeriat şakşakçılığı” yaparak “laikliği” ayaklarının altına aldı.
“Şeriata düşmanlık”tan söz ederek halkı bir kez daha bölmeye çalıştı.
Şeriata karşı olmanın, dinin kendisine husumet olduğunu söyledi.
*
Yani laiklikten söz etmeden “laikliği yok etmeye” kalkıştı…
Nasıl mı?
Türk Dil Kurumu’nun Büyük Türkçe Sözlüğü’ne göre, Arapça kökenli “şeriat” sözcüğünün tek bir tanımı var:
“Kuran’daki ayetlere ve Hazreti Muhammed’in sözlerine dayanan İslam Kanunu, İslam Hukuku…”
Bazı ülkeler Allah’a ait olduğu söylenen kurallarla, yani kanunlarla yönetilir.
İnsanlar bu kurallara hiçbir şey ekleyemez, çıkaramaz, yorumlayamaz.
Ne anayasa vardır o ülkelerde ne medeni hukuk, ne ticaret hukuku, ne ululuslararası hukuk, ne de amme hukuku…
Meclis de yoktur!
Çünkü yasa yapmaya gerek de yoktur!
Hayata ve insana dair her türlü düzen, binlerce yıl önce konulan kurallara göre sağlanmaya çalışılır.
Hırsızlık mı yaptı?
Elini kes…
Adam mı öldürdü?
Kellesini kes…
Açık seçik mi giyindi, içki mi içti?
Kırbaçla!
Tecavüz mü etti?
Neresini keseceğini biliyorsun artık!
Bu kararı veren “kadı efendiler”, “Halife’nin emri altında Allah adına” adalet dağıtır. O yüzden o ülkelerin mahkemelerinde ve resmi dairelerinde “Egemenlik Kayıtsız Şartsız Milletindir” yazmaz!
Egemenlik sözüm ona Allah’ındır ama asıl egemenlik kayıtsız şartsız, bu yetkiyi kullanma cüretini kendilerinde bulan halifelerde, padişahlarda, sultanlarda, beylerdedir!
*
Günümüz dünyasında ise bütün çağdaş ülkelerin insan yapısı birer anayasası vardır.
Hayatın her alanını düzenleyen yasalar, bu anayasaya uygun olmak zorundadır.
Hiç kimse…
Ama hiç kimse… (Bu “hiç kimse”lere Recep Tayyip Erdoğanlar da dahildir.)
Yasalara ve anayasaya aykırı hareket edemez.
Örneğin bu ülkenin halen yürürlükte olan Anayasası’nın ikinci maddesi, “Türkiye Cumhuriyeti demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir” dediği halde, bir cumhurbaşkanı çıkıp da “laiklik ilkesine uyulmasını isteyen” vatandaşlarına “şeriat düşmanı” diyemez!
Hedef gösteremez!
Dinci katillerin önüne yem olarak atamaz!
*
Kısacası; şeriat karşıtı olmak, Cumhurbaşkanı aksini söylese de insanların dinlerine, inançlarına karşı olmak değildir.
Devletin, “dini yasalarla ve anayasayla” yönetilmesine karşı olmaktır.
Laikliğin olanaklarıyla yapılan beşeri yasalar sayesinde seçilen bir cumhurbaşkanının, “dini anayasa” istemesi, kendi ayağına sıkmakla eş değerdir.
Anayasa her ne kadar Cumhurbaşkanı’nın yargılanamayacağını öngörse de; aynı zamanda bir siyasi parti lideri olan bu kişinin mutlaka yargılanması ve partisi hakkında kapatma davası açılması şarttır!
Bunu görmeyen ve harekete geçmeyen Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı da elbette bir gün gelir; görevi ihmalden yargılanır!
Çok Okunanlar
Erkam Yıldırım İstanbul Havalimanı'nda gerginlik çıkardı
Tarihi belli oldu: 5 aday arasında karar veremedi!
Besle kargayı oysun Kerkük’ü!..
Süleyman Soylu'dan AKP'li siyasetçilere Özgür Özel uyarısı
Çocuklar Duymasın dizisinin ‘Dar Gömlek Tolga’sı İBB soruşturmasında tutuklanmış
13 anketin ortalaması belli oldu
İktidar, belediyeler için hazırlığa başladı
Türkiye'nin Sosyo-Ekonomik haritası yeniden çiziliyor: Bursa eşiğini koruyor
'Alo Fatih' Mehmet Fatih Saraç’ın dikkat çeken AKP bağlantısı
Ayasofya'nın eski imamı Mehmet Boynukalın'dan skandal 10 Kasım paylaşımı