Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
36,2401
Dolar
Arrow
34,4862
İngiliz Sterlini
Arrow
43,5545
Altın
Arrow
2962,0000
BIST
Arrow
9.549

Bir cümleyi dört yazı ile bile düzeltememek!

“Cumhurbaşkanı Erdoğan Sayıştay’ın 162. kuruluş yıl dönümü programında konuştu ve İmamoğlu’nun “Roma seyahatini” hedef göstererek, “Kimse kusura bakmasın ama milletin cebinden basın mensuplarına özel uçakla Roma turu yaptırmanın hiçbir haklı gerekçesi olamaz” dedi.

*

Yukarıdaki bu bir cümlelik paragrafı dünkü bir haberden kopyalayıp yapıştırdım.

Hani, “Neresini düzeltsem, nereden başlasam?” derler ya; öyle bir cümle bu!

Bir siyasetçi, bir cümlelik konuşmasında bir gazeteciye dört ayrı yazısı konusu çıkarır mı?

Bu siyasetçinin adı Recep Tayyip Erdoğan ise “Evet, çıkarır!”

Gelin başlayalım:

*

YAZI KONUSU BİR 

Bir Cumhurbaşkanı, Sayıştay gibi bir yüksek yargı organı için düzenlenen bir törende “siyaset” yapamaz… Yaparsa o yüksek yargı organını bilerek ve isteyerek “siyasete alet etmiş” olur…

Diyeceksiniz ki, “Canım Cumhurbaşkanı artık zaten bir partinin genel başkanı… Orada konuşmuş, burada konuşmuş ne fark eder?”

Valla, çok şey fark eder. Yüzde 100 bağımsız olması gereken o kurumun bağımsızlığına ve tarafsızlığına gölge düşürür. 

Canın Ekrem İmamoğlu’nu eleştirmek istiyorsa, her yer senin… Neden ille de Sayıştay’ı seçiyorsun? 

Nedenini ben söyleyeyim:

Oradaki hakimlere ve müfettişlere İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ni hedef olarak gösteriyor. 

Açıkça olmasa bile “Gidin, denetleyin ve cezalandırın!” demeye getiriyor! Emir veriyor!

Yargının siyasallaşması ve tarafsızlığını kaybetmesi suçtur.

Demokrasisi gelişmiş ülkelerde yargıyı bu suçu işlemeye teşvik edenler de suçludur. 

Yani Cumhurbaşkanı, İmamoğlu eleştirisini, İBB’yi denetlemekle görevli Sayıştay’da yaparak demokrasi suçu işliyor.

YAZI KONUSU İKİ

Partili Cumhurbaşkanı’na göre “Milletin cebinden basın mensuplarına özel uçakla Roma turu yaptırmanın hiçbir haklı gerekçesi olamaz”mış…

Bunu söyleyen kişi iddia ediyorum ki İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı, Başbakanlık ve Cumhurbaşkanlığı döneminde en çok gazeteciyi, en çok geziye götüren siyasetçi olma özelliğini taşıyor.

Bu 30 yılda çoğu seçim mitingi olmak üzere binden fazla kez yurt içi ve yurt dışı seyahate çıktı.

Bu gezilerin yüzde 80’inden fazlasını devletin uçaklarıyla yaptı.

Ve yine iddia ediyorum ki bu gezilerin tamamına en az “onar kişi” olmak üzere gazeteci heyetleri götürdü.

Yani bugüne kadar Cumhurbaşkanı’nın gezilerine (çoğu zaman aynı kişiler olsa da) on binden fazla “gazeteci” katıldı.

Bunların hiçbirinde hiçbir gazeteciden beş kuruş uçak, otel, yemek parası alınmadı.

Hatta kimi zaman ufak da olsa hediyeler dağıtıldı.

Otel odalarında yapılan “ekstra harcamalar” devlete ödetildi.

Bugünün barasıyla hesaplamaya çalışalım:

Bu on bin gazetecilik eşlikçi kadrosunun her biri için bir seyahatte bugünün parasıyla ortalama 20 bin lira harcanmış olsa…

On bin gazetecinin 30 yıldaki masrafı 200 milyon lirayı bulur; hatta geçer!

Şimdi…

Cumhurbaşkanı ne diyor? 

“Milletin cebinden…”

İyi de senin, çoğu da “siyasi amaçlı” olan gezilerinin masrafı kimin cebinden yapıldı?

Onu da bu millet ödemedi mi?

Halk arasında “Dinime küfreden bari Müslüman olsa” diye bir laf vardır; Erdoğan’ınki tam da bu hesap!

Bu arada söyleyeyim; İmamoğlu ve onu yönlendiren danışmanı Murat Ongun bu seyahate muhalif bazı gazetecileri, kurumlarından beş kuruş bile almadan götürmekle büyük yanlış yaptı.

Gazetecilik etiğini yerin dibine, gazetecileri de zora soktu. 

En azından o gezilere katılan Barış Pehlivan, İsmail Saymaz ve Nevşin Mengü gibi gazetecileri, bir daha asla “Cumhurbaşkanı’nın uçağına binen gazetecileri eleştiremez” hale getirdi.

YAZI KONUSU ÜÇ

Cumhurbaşkanı aynı cümlede “Roma Turu”ndan söz ediyor.

Yani bu seyahatin, eşlikçi gazeteciler açısından “turistik” olduğunu söylüyor.

Hatta birkaç gün önce “şaraplı” olduğunu bile söylemişti; dün en azından bunu tekrarlamadı.  

Hani yukarıda basit bir hesap yaptım ve Erdoğan’ın gezilerine katılan yaklaşık on bin kişiden söz ettim ya...

Acaba onların gezileri “ne turu”ydu?

Fazla söze ve örneğe gerek yok; Erdoğan’ın uçağıyla Suudi Arabistan’a gidip “umre” yapmış ya da “hacı” olmuş gazetecileri saymaya kalksam, bu yazıya sığmaz…

Beleşten umre…

Beleşten hacılık!

Beleşten değil tabii, “milletin parası”yla…

Ya; Allah demez mi adama, “Siz kimi kandırıyorsunuz bre zındıklar!” diye? Hiç mi utanmanız, hiç mi korkmanız yok?

Kısacası beleş turun Roma’sı, Urfa’sı… ABD’si, Mekke’si olmaz…

Beleş gezi beleş gezidir…

Bir siyasetçi bir spor organizasyonunun tanıtımı için kendi yandaşlarını Roma’ya götürme hakkına sahip değilse, bir diğer siyasetçi de değildir.

YAZI KONUSU DÖRT

Cumhurbaşkanı’nın yukarıdaki cümlesinde bir de “özel uçak”tan söz ediliyor.

Yok Sayın Cumhurbaşkanı; onu sizin bakanlarınız yapıyor.

Devlete iş yapan müteahhitlerin özel uçaklarıyla yurt dışındaki resmi toplantılara gidiyor…

İmamoğlu’nu Roma’ya götüren uçak THY’den kiralanan bir “charter” uçağı…

Danışmanlarınız en azından bu somut bilgi yanlışını düzeltseydi.

*

Şimdi ne olacak biliyor musunuz?

Sayıştay, bugünden tezi yok İBB’ye müfettiş gönderecek ve bu seyahati teftiş ettirecek…

Ne de olsa “Cumhurbaşkanı’nın emri…”

Duymazdan gelseler, Cumhurbaşkanı’nın yüzüne nasıl bakacaklar?

Ciddiye alıp müfettiş gönderseler; nerede kaldı yargı bağımsızlığı?

*

Yok arkadaş; bu devirde en iyi iş pazarda limon satmak…

Hiç olmazsa inançlarına, ilkelerine ters düşmen gerekmiyor!