Demokrasilerin üç ayağı var:
Yasama, yürütme, yargı…
Bugüne kadar yaşadığımız darbeleri hep yürütmeye bağlı silahlı kuvvetler yaptı ya da yapmaya kalkıştı.
Dün ilk kez bir yüksek yargı organının, en tepedeki bir diğer yargı organına yapmaya kalkıştığı darbeye tanık olduk!
***
Düne kadar bu ülkede hukukun olduğuna, hukukun üstünlüğü ilkesinin işlediğine inanıyor muydum?
Hayır!
Yargının bağımsız olmadığını, yürütmenin baskısı altında kaldığını ve siyasallaştığını düşünüyor muydum?
Evet!
Bugün dünden farklı olarak bir yüksek yargı organının resmen ilan ettiği “yargısal savaş” nedeniyle büyük bir karamsarlığa kapılmış durumdayım.
***
Dün yaşananları sıradan bir “hukuk skandalı” olarak tanımlayıp geçemezsiniz.
Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin, Hatay Milletvekili tutuklu Avukat Can Atalay hakkında verdiği son karar resmen, “Biz yüksek yargıçlar olarak hukuk mukuk tanımıyoruz. Kimse de tanımasın”ın ilanıdır!
Yüksek yargıçlar kendileri gibi düşünmeyen “en yüksek yargı organı”nın kararını hayata geçirmek yerine, bu kararı veren üyeler hakkında suç duyurusunda bulundu.
Yani cezalandırılmalarını istedi.
Emin olun bunu yaparken “Anayasa Mahkemesi kapatılsın!” diyen MHP Genel Başkanı’ndan güç aldılar…
“Anasaya Mahkemesi’nin kararlarını tanımıyorum” diyen eski Başbakan’ın, bugünkü Cumhurbaşkanı’nın izinden yürüdüler.
***
Peki; ya bu yeni “eğilim”e vatandaş da uyarsa!
Mahkeme kararını beğenmeyen herkes birbirini cezalandırmaya kalkarsa?
Yazdığı her yazıdan sonra hakkında dava açılmasına alışık bir basın mensubu olarak, bu ülkenin “dikensiz gül bahçesi” olmadığını en iyi bilenlerdenim.
Hakkımda bugüne kadar yüzlerce suç duyurusu yapıldı, onlarca dava açıldı, üç kez de mahkumiyet kararı çıktı.
Darbeler, çatışmalar, işkencelerde ölen arkadaşlar, depremler, seller, patlamalar gördüm.
Ülkemin defalarca yıkımdan döndüğüne tanıklık ettim.
***
Tüm doğru bildiklerim üstüne yemin ediyorum ki; hiç ama hiç bugünkü kadar “umutsuz” olmadım…
Çünkü verilen her yanlış kararın eninde sonunda “Bağdat”tan döneceğine inanıyordum.
O “Bağdat” da kuşkusuz Anayasa Mahkemesi’ydi…
Biliyordum ki Ankara’daki bu yüksek mahkemenin yargıçları büyük bir yanlış yapılmasına izin vermezdi.
O verse bile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi vardı!
İşte; bugünkü korkumun, umutsuzluğumun nedeni bu:
Güvendiğimiz Bağdat yakılıyor, yerle bir ediliyor.
Ülkem “anasayal devlet” olmaktan çıkarılıp “kanun devleti”ne dönüştürülüyor.
Bilirsiniz; “kanunlar her zaman hukuka uygun olmaz…”
Kanunla yönetilen ama hukukun yerle bir edildiği ülkelerde ise kaos yaşanır.
Gücü yetenin borusu öter.
Adalet şaşar, terazi şaşar, beşer şaşar!
Anlaşmazlıklar, adaletsizlikler mahkemelerde çözülemeyince kavga sokağa taşar!
Ekonomi, demokrasi şaşar…
Hak ve hukuk katledilirse o ülke yaşanmaz hale gelir…
***
İşte, umutsuzluğumun nedeni bu…
Bu ülkenin hukukun üstünlüğü ilkesini uygulamakla birinci dereceden görevli yargıçları, en üst yargı kurumunu katletmeye kalktı!
Resmen darbe yaptı, savaş ilan etti…
Peki; biz şimdi kime, neye güveneceğiz, kaderimizi teslim edeceğiz?
Bu yargıya mı?
Ah dostlar, ah…
Yazması zor ama… Görünen köy kılavuz istemez:
Bundan sonrası tufan!
Çok Okunanlar
Gelinim Mutfakta kim elendi? 10 bileziği kim aldı? 22 Kasım 2024 puan durumu
22 Kasım 2024 burç yorumları
Fenerbahçe En-Nesyri için Al-Nassr'den gelen rekor bonservisi reddetti
BEDAŞ 22 Kasım'da İstanbul'da elektrik kesintisi yaşanacak mahalleleri açıkladı
Netenyahu'yu tutuklayacak ülkeler belli oldu!
Lüks araba markası Jaguar logosunu neden değiştirdi? Yeni logosu ne oldu?
Bakan Yusuf Tekin'den Teğmen Ebru Eroğlu ve diğer teğmenleri kurtaracak karar!
21 Kasım 2024 reyting sonuçları: Perşembe günü hangi yapım birinci oldu?
Mauro Icardi’nin Greeicy ile kulis paylaşımı Nara’yı çileden çıkardı
İsmi Fenerbahçe ile anılıyordu: Al Nassr'da flaş Talisca gelişmesi