Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
36,2401
Dolar
Arrow
34,4862
İngiliz Sterlini
Arrow
43,5545
Altın
Arrow
2962,0000
BIST
Arrow
9.549

Fil, karınca ve pire!

Resmi verilere göre 53 binden fazla canımızı alan büyük depremin birinci yılının dolmasına sadece bir gün kaldı.

Herkes bir şey söylüyor.

Ama bazıları her zamanki gibi yine “çok fazla şey” söylüyor.

O zat-ı muhteremler diyor ki, “Merkezi yönetimle yerel yönetim el ele vermezse, dayanışma halinde olmazsa; o şehre herhangi bir şey gelmez. Hatay’a geldi mi?”

Bu sözlerin açıklaması şu:

“Eğer Hatay’a hizmet gelmesini istiyorsanız, kentin ayağa kaldırılmasını bekliyorsanız, önümüzdeki seçimlerde oyunuzu bizim partiye vereceksiniz!”

Bu tehdit midir?

Tehdittir…

Şantaj mıdır?

Şantadır…

Ayıp mıdır?

Ayıptır…

Günah mıdır?

Orasını bilemem, “Alo Fetva” hattını arayıp sorun!

*

Ben bugün bunlar hakkında yazmak istemiyorum.

Çünkü yapılanlardan, yaşadıklarımızdan sıtkım sıyrıldı.

Israrla olup bitmeye devam edenler karşısında artık ne tavır almak, ne de tavır koymak istiyorum.

Yaşama enerjimi kaybettim! 

Elbette yine alacağım, yine koyacağım ama; her tavırdan sonra bir de “Allah müstahakınızı versin!” demeyi ihmal etmeyeceğim.

Son günlerde duyduklarımız şaka gibi…

Yok şeriata karşı çıkmak dine karşı çıkmakmış, yok devletin görevini yapması için vatandaşın iktidara oy vermesi şartmış…

Hayattan soğudum.

Her şey anlamsızlaştı.

Dedim ya; bu yüzden siyaset yazmayacağım bugün…

Züccaciye dükkânına giren filden söz edeceğim.

*

Masal bu ya; bir gün bir ülkenin halkı şirin mi şirin bir yavru fili kral yapmış…

Aslan kral çekilmiş köşesine, olup bitenleri izlemeye başlamış.

Küçük fil, kral olur olmaz tüm fillere inanılmaz ayrıcalıklar tanımış…

“Pazar sizin, gezin…

Bulduğunuz her şey sizin, tıksırıncaya kadar yiyin…

Kimseye de hesap vermeyin!

Diklenen, itiraz eden olursa da tutuklayın, hedef gösterin, terörist yaftası vurup mahvedin!

Aç bırakın, su vermeyin!”

*

Aradan yıllar geçmiş; bizim yavru fil büyüdükçe büyümüş, serpildikçe serpilmiş…

Hortumunu sokup su içtiği vazo, küçük gelmeye başlamış.

Eeee, koskoca kral bu; plastik kovadan içecek hali yok ya… İlle de cam olacak!

Yanına diğer fil arkadaşlarını da alıp çarşıya çıkmış…

Ne kadar züccaciye dükkanı varsa girip çıkmaya başlamış…

Daha bizim filler kapıdan içeriye girmeye çalıştıkları anda, her şey yerle bir oluyormuş…

Bütün mallar yerlere düşüp kırılıyor, ortalık savaş yerine dönüyormuş…

Birinci züccaciye, ikinci züccaciye, üçüncü züccaciye derken, çarşıda viraneye dönmeyen dükkan kalmamış…

Hiçbir kural tanımıyormuş bizim fil ve adamları…

İlle de burnuna uygun, uzun ve geniş bir vazoymuş tek derdi.

*.

Günlerce sürmüş bu talan…

Aradığı vazoyu bulamayan fil sinirlendikçe sinirlenmiş; diğer dükkanları da dağıtmaya başlamış…

Ne yasa tanımış, ne gelenek dinlemiş…

Ne utanmış, ne arlanmış!

Çaresiz kalan hayvanlar dünyasının karınca esnafı da toplanıp eski kral aslana gitmiş:

“Aman aslan kral, yaman aslan kral; biz ettik sen etme… Kurtar bizi şu filden! Ayaklarının altında eziliyoruz!”

Aslan kral, yattığı yerden başını kaldırmış, arka bacağıyla kıçını kaşımış, kuyruğunu sağdan sola savurmuş…

Sonra kükremiş:

“Karınca arkadaşlarım. Ben bu yaratıkla artık başa çıkamam. Yavruyken olsa neyse… Ama iyice serpilip gelişti. O kadar büyüdü ki; tek bacağıyla omurgamı kırar. Ama siz gerçekten bu beladan kurtulmak istiyorsanız bir yol gösterebilirim.”

“Haydi göster, göster!”

“Ülkenin bütün pirelerini, bitlerini, kenelerini saraya gönderin. Kral file öyle bir musallat olsunlar ki; kaşınmaktan ölme noktasına getirsinler. Göreceksiniz, o korktuğunuz fil dayanamayıp başka diyarlara kaçacak siz de kurtulacaksınız!”

Hayvanlar dünyasının elemanları eski kralın bu dediğini yapmış ve kral filden kısa zamanda kurtulmuş.

Yani onlar ermiş muradına…

*

Teşbihte hata olmaz der eskiler…

Eğer biz karıncalar, pireler, bitler, omurgalılar, omurgasızlar, kanatlılar, kıl kanatlılar,  yani tüm canlılar, “sen-ben” kavgasını bırakıp birleşirsek…

“Özü başımıza” ya da “hür ve müstakil” diyerek küçüleceğimize, “Ya hep beraber, ya hiç birimiz” diye haykırarak tek vücut olursak… 

Sadece züccaciye dükkanlarını değil, tüm çarşıyı-pazarı kurtarırız.

Yani marifet heybette değil; işlevde…

Yeter ki panikleyip aklımızı, zekamızı buzdolabına koymayalım.

Kimseye emanet vermeyelim.

Kral fili biraz kaşındıralım; yeter…

*

Nasıl?

Demek ki isteyince tek satır siyaset yazmayabiliyormuşum!