Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
34,9385
Dolar
Arrow
32,5064
İngiliz Sterlini
Arrow
40,8451
Altın
Arrow
2441,0000
BIST
Arrow
10.087

Kumpaslar, abiler, hakimler ve alınması gereken dersler!

Yüzlerce yurtsevere kurulan Ergenekon ve Balyoz kumpas davalarını baştan sona kadar izlemeye çalışan gazetecilerden biriyim.

Ergenekon’un ilk duruşmasının görüldüğü 20 Ekim 2008’den itibaren, hastalık ya da acil işler dışında Silivri’den ayrılmadım.

On binlerce sayfalık iddianamenin yaklaşık üç bin sayfalık bölümünü okudum. Hepsini okuyamadım; zaten dönemin hakimleri, savcıları, avukatları ve sanıkları da dahil olmak üzere “Okudum” diyen yalan söyler.

Çünkü; buna teknik olarak imkan yok!

***

Yargılanan gazeteciler başta olmak üzere, öğretim üyeleriyle, siyasetçilerle, hukukçularla, subaylarla, sivil toplum örgütü yöneticileriyle yakın dostluklar kurdum.

Bazen şaşkınlıklarını, sitemlerini, çoğu zaman da isyanlarını yansıttım.

Binlerce kişiyi kapsayan bu davalarda, araya sokuşturulmak istenen “ayrık otları” dışında bir kişinin bile ağlayıp sızlandığını görmedim. 

Çünkü haklıydılar.

Ortada örgüt falan yoktu.

Hatta işlenen suç da yoktu.

Örneğin Balyoz’da ortada sadece gazeteci görünümlü bir şarlatanın eline tutuşturulan uydurma bir bavul ve onun içindeki düzmece evraklar vardı.

Ergenekon ise FETÖ’cü Savcı Zekeriya Öz ve saz arkadaşları tarafından berbatça kurgulanmış bir senaryoydu. 

***

Mahkemeye iddianame olarak sunulan metnin giriş kısmını okumam bile, suçlanan binlerce insanın masum olduğunu anlamama yetti.

Ancak; o duruşmalara bir kez bile gitmeyen, FETÖ’cü Taraf Gazetesi’nin yazdıklarını itirazsız doğru kabul eden bazı “yetmez ama evet”çi sözde aydınlar, kararlarını çoktan vermişti.

Yargılananların hepsi “Kemalist” bir darbe yapmak istiyordu. Yani suçluydu. 

Dolayısıyla hepsi en üst sınırdan cezalara çarptırılmalıydı.

***

Dedim ya; o duruşmaları senelerce izledim.

Kimi zaman mahkeme dışında jandarmalar tarafından itilip kakılanlar; kimi zaman mahkeme salonuna sıkılan biber gazından etkilenler arasındaydım. 

Benim bu davaları böylesine yakından takip edip kamuoyuna aktarmam birilerini rahatsız etti.

O günlerde çalıştığım Vatan Gazetesi’nde köşe sahibi olan rahmetli Okay Gönensin bile sırf bu kararlılığım yüzünden aklınca benimle dalga geçti:

“Yaz bakalım Mustafa… Bakalım senin evine sabahın beşinde baskın yapıldığı haberini ne zaman duyacağız?”

Hiçbir zaman duyamadı…

Ama onun adının aynı davanın iddianamelerinde geçtiğini ben bulup ortaya çıkardım.

Benim Ergenekoncu olduğumu ima eden Gönensin, Ergenekon’la irtibatlı olmakla itham ediliyordu.

***

Sadece Okay Gönensin olsa iyi…

Hukukçu olan ama ne yazık ki okuduğu Taraf Gazetesi’nin etkisinde kalan, bir zamanların sıkı solcusu öz ağabeyim bile beni “postal yalayıcısı” olmakla suçladı.

Bu suçlama yüzünden yıllarca konuşmadım onunla… 

Ne yalan söyleyeyim; o saatten sonra da ilişkimiz asla eskisi gibi olmadı!

*** 

Yargılamaların sonuna doğru bir duruşmada, gazetecilere ayrılan bölümün Mahkeme Başkanı Hasan Hüseyin Özese tarafından kapatıldığını, izleyici sıralarının en arkasına atıldığımızı öğrendik. 

Kapatma sebebi, bizim oturduğumuz sıraların sanıklara yakın olması ve salona girip çıkarken onlarla sohbet etmemizdi.

O günlerde Türkiye Gazeteciler Federasyonu’nun Başkanı olan Atilla Sertel’le birlikte bu kararı avaz avaz bağırarak protesto ettik. 

Mahkeme Başkanı Hasan Hüseyin Özese ise gülerek bizi uyardı:

“İsterseniz sizi de sanıkların arasına alabiliriz!”

***

Kendi Ergenekon maceramı neden mi bu kadar uzun uza diye anlatma ihtiyacı duydum?

Çünkü bu davalara bakan eski hakimlerin yargılandığı davada karar çıktı. 

Yargıtay 8. Ceza Dairesi, Ergenekon davasında görev yapmış eski hakim ve savcılara çeşitli hapis cezaları verildi. 

Davada, sanıklar Mahkeme Başkanı Hasan Hüseyin Özese, üyeler Fatih Mehmet Uslu ve Nihat Topal, toplamda 22 yıl 6’şar ay, Hüsnü Çalmuk ise 21 yıl 3 ay hapis cezasına çarptırıldı.

Suçları terör örgütü üyesi olma, görevi kötüye kullanma ve kişileri hürriyetlerinden yoksun bırakma.

***

Bitmedi; daha bu ekibe katılacak onlarca FETÖ hakimi ve savcısı var. Onların yargılamaları sürüyor.

O gün mensubu bulundukları mesleğe ihanet eden ve koltuklarından aldıkları gücü binlerce onurlu insanın hayatlarından toplamda binlerce sene çalmak için kullanan, yaptıkları haksızlıklara isyan edenlerle dalga geçen bu “adalet hainleri”nin elbet bir gün hak ettikleri cezaya çarptırılacaklarını biliyordum.

Tıpkı bugün bizi yönetenlerin, anayasamızı ve yasaları yok sayanların, sivil darbe yapanların yargılanacaklarına inandığım gibi…

***

O davalar yüzünden hastalanan veya kendilerine yöneltilen kalleşçe suçlamaları onurlarına yediremeyip yaşamlarına son veren…

Türkan Saylan’ı, İlhan Selçuk’u, Cem Aziz Çakmak’ı, Kuddusi Okkır’ı, Muzaffer Tekin’i, Ali Tatar’ı, Mehmet Haşimoğlu’nu, Fahri Aydın’ı, Kaşif Kozinoğlu’nu, Ali Tarık Akça’yı, Nazlıgül Daştanoğlu’nu, Murat Özenalp’i, Berk Erden’i, Özden Örnek’i, Mustafa Kelleci’yi, İzzettin Gürdal’ı ve Soner Polat’ı asla unutmayacağım…

Hephsi benim için birer “onur anıtı!”

***

Sözüm; bugün iktidara yakın olan, Saray’dan ve bakanlıktan gelen talimatları karara dönüştüren, karşılığında terfi ettirilen tüm hakim ve savcılara:

Yargıtay 8. Ceza Dairesi’nin kararı, hepinize ders olsun!

Unutmayın, bugün onlarca yıl hapis cezasına çarptırılan hakimler ve savcılar da bundan 15-16 yıl önce tıpkı sizin gibi afra tafra yapıyordu.

Çünkü iktidar tarafından kollanılıyorlardı.

Altlarına zırhlı otomobiller veriliyordu.

Yedikleri önlerinde, yemedikleri arkalarındaydı.

Güç zehirlenmesi yaşıyorlardı.

Gelin görün ki her şey bir anda tepetaklak oldu; dün hakim olanlar, bugün cezaevine düştü.

Diyorum ki; sakın bugün size bedavadan makam dağıtanlara, sırtınızı sıvazlayıp hakim ve savcı olarak vereceğiniz kararlara müdahale edenlere boyun eğmeyin.

Emin olun; size verdirdikleri haksız kararların cezasını asla kendileri ödemeyecekler!

Kurban tıpkı Hasan Hüseyin Özese, Fatih Mehmet Uslu, Nihat Topal ve Hüsnü Çalmuk gibi siz olacaksınız…

***

Ve son söz…

O günlerde bu davaların birer kumpas davası olduğunu görüp ona göre tavır aldığı için, FETÖ’Taraf Gazetesi’nin gazıyla öz kardeşlerini bile “postal yalayıcısı” olmakla suçlayan bütün abilere:

Azıcık olsun, yüzünüz kızarıyor mu?