Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
36,2401
Dolar
Arrow
34,4862
İngiliz Sterlini
Arrow
43,5545
Altın
Arrow
2962,0000
BIST
Arrow
9.549

Mustafa’yı ve Nagihan’ı ibret-i alem için asın!

Sanırım yıl 2001’di. Henüz Vatan Gazetesi’ne geçmemiş, o günlerin muhalif gazetesi Star’da yazıyordum.

Günlerden bir gün bomba gibi bir gelişme yaşandı.

İhlas Finans hakkında, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu tarafından kapatma kararı çıkmıştı.

İki yüz bine yakın İhlaszede, yüzlerce milyon dolar tutarındaki paralarını kurtarabilmek umuduyla tüm yurtta İhlas Finans şubelerinin önüne akın etmişti.

Büyük bir şok yaşanıyordu.

Ancak bu kurumun sahibi Ören Ailesi'nin keyfi yerindeydi.

Suçu profosyonellerin üzerine atmış, sanki hiçbir şey olmamış gibi Türkiye Gazetesi’nden ve TGRT’den kendilerini savunmaya devam ediyorlardı.

*

İhlaszedeler bütün kentlerde olduğu gibi Şanlıurfa’da da İhlas Finans Şubesi’nin önüne koşmuştu. Binanın bulunduğu meydan, alacaklılar yüzünden miting alanına dönmüştü.

Herkes binadaki görevlilerden bir açıklama bekliyordu. Saatler geçiyor ancak o açıklama bir türlü yapılmıyordu. 

Hava kararmıştı. O sırada siyah bir makam ve bir de koruma aracı, arkalarında bir kamyonetle kalabalığı yararak binanın önünde durdu. 

Arabalardan inen kravatlı ve takım elbiseli birkaç adam, telaşla binaya girdi ve gözden kayboldu.

Aradan bir saat bile geçmemişti ki; İhlas Finans Şubesi’ndeki büro malzemeleri, görevliler tarafından kamyonete taşınmaya başlandı. 

Şubedeki koltuklara, sandalyelere varıncaya kadar her şey, araca yüklendi. Sonra kamyonet hızla alanı terk etti.

*  

O gün bütün kanallar ana haber bülteninde bu olayı haberleştirdi. Haberlere göre makam aracından inen kişi dönemin Şanlıurfa Cumhuriyet Başsavcısı’ydı. Arkadaki araçta ise koruma polisleri vardı. 

Öğrendik ki Sayın Başsavcı da sıkı bir İhlas Finans mudisiymiş… Parasını o da diğer vatandaşlar gibi, yüksek faiz (sözüm ona kâr payı) vaat eden İhlas Finans’a yatırmış…

İhlas’ın battığı haberini duyar duymaz da “başsavcılık forsundan yararlanarak” kendi alacağını kurtarmak istemiş ve şubedeki bütün eşyalara haciz kararı aldırmıştı.

Yani diğer mudiler şubenin bulunduğu binadan içeri bile giremezken bu arkadaş, başsavcı olmanın verdiği güçle parasını (en azından önemli bir bölümünü) kurtarmıştı.

*

Ben de bütün televizyon kanallarında yayınlanan bu haberi ertesi günkü köşeme taşıdım ve Sayın Başsavcı’ya tek bir soru sordum:

“Yaptığınız şey hukuki olabilir ama sizce de etik mi? Paranızı kurtarmak için makam gücünüzü, unvanınızı, devletin polisini ve makam aracınızı kullanmanız ne kadar doğru?”

Aradan birkaç ay geçtikten sonra o sırada Küçükçekmece Adliyesi’nde Basın Savcısı olarak görev yapan, daha sonraki yıllarda yakın dostum ve CHP İstanbul 3. Bölge Milletvekili olacak olan Ali Özgündüz beni aradı. 

Hakkımda önemsiz bir şikâyet olduğunu belirerek ifademi almak için makamına davet etti. 

Ben de ertesi günü kalkıp adliyedeki odasına gittim. Çaylarımızı içtikten ve bir süre ülke gündemindeki konuları konuştuktan sonra sadede geldi:

“Mustafa Bey, geçenlerde Şanlıurfa Cumhuriyet Başsavcımız hakkında bir yazı yazmışsınız. Ne yalan söyleyeyim, yazdıklarınızın her satırına, virgülüne kadar katılıyorum. Hatta az bile yazmışsınız. Ancak biliyorsunuz yargı protokolünde, kendisi duayenimiz sayılır. Onun şikâyetini geri çevirmem ayıp olur. Bu nedenle ben hakkınızda inanmaya inanmaya bir dava açacağım ama eminim ki davayı görecek olan Hakime Hanım, sizin ne kadar haklı olduğunuzu anlayacak ve davayı reddedecektir.”

Genç Savcı Ali Özgündüz dediğini yaptı ve davayı açtı. Ancak Hakime Hanım da “Nasıl olsa bu karar Yargıtay’dan döner ama ben Sayın Başsavcı’yı kırmış olmam” diye düşünmüş olmalı ki… Beni, iki buçuk yıl hapis cezasına çarptırdı.

Avukatım kararı temyiz etti.

Ancak Yargıtay’dan da aynı karar çıktı.

Yargıtay üyeleri de başsavcılarına sahip çıktı!

Ve ben…

Sadece “Yaptığınız hukuki olabilir ama etik mi?” dediğim için iki buçuk yıl hapis cezası aldım.

Allah’tan cezamı erteleme lütfunda bulundular da en az iki yılım zindanda geçmedi.

Ancak ben tam beş yılımı, “Bir daha hakaret sayılan bir yazı yazarım da hakkımdaki karar uygulamaya konur” diye stresle geçirdim.

*  

Aradan yıllar geçti. Ali Özgündüz’le, o günlerde milletvekili olduğu CHP’nin Adalet Yürüyüşü’nde karşılaştık… 

O, on-onbeş milletvekiliyle kol kol yürüyordu. 

Önlerine geçip bir yandan geri geri yürümeye, diğer yandan da bu olayı Ali Bey’in yanındaki siyasetçilere ve vatandaşlara anlatmaya başladım.

Sözlerimi de o yürüyüşün sloganı olan “Hak, hukuk, adalet” diye bağırarak bitirdim.

Ali Bey beni gülerek izlemekle yetindi.

*

Dün öğrendim ki… Benzer bir olay, 12punto.com.tr’nin Genel Yayın Yönetmeni Mustafa Büyüksipahi ve Cumhuriyet Gazetesi Muhabiri Nagihan Yılkın’ın başına gelmiş…

Bu iki gazeteci kardeşim hakkında açılan ceza davasının üçüncü duruşması dün İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi’ndeymiş…

Suçları, eski Gaziantep Valisi, şimdiki İstanbul Valisi olan Davut Gül’ün hakkındaki bir suç duyurusunu haberleştirmekmiş…

Bu suç duyurusunda, Vali Gül’ün rüşvet ağına yönelik mücadele etmediği ve personelinin rüşvet almasına izin verdiği iddia ediliyormuş.

Savcı dünkü duruşmada esas hakkındaki mütalaasını tekrar etmiş ve davaya konu haberdeki ifadelerin “Katılanın toplum içindeki saygınlığını zedelemeye yönelik olduğunu, hakaret suçunun yasal unsurlarının oluştuğunu” iddia etmiş…

İki gazetecinin de hakkında hem siyasi yasak konulmasını, hem de 3 aydan 2 yıla kadar hapisle cezalandırılmalarını istemiş…

Mahkeme, duruşmayı 15 Şubat 2024 tarihine ertelemiş...

*

Nasıl; olay, benim başıma gelene ne kadar benziyor değil mi?

Ben Savcı Bey’le, onlar Vali Bey’le ilgili yazmışlar.

Ama makam, yine basın özgürlüğüne galip gelmiş…

Savcı Bey, “Yolsuzluk dururken, yolsuzluk haberi suç olmaz” diyememiş ve davayı yapıştırmış…

*

İki yıl hapis yetmez beyler, Mustafa Büyüksipahi’yi asın! Nagihan Yılkın’ı da çarmıha gerin…

İnsan hiç devletin valisi hakkındaki böyle bir suç duyurusunun haberini yapar mı?

Neden görmezden gelmiyorsun Mustafa?

Neden susmuyorsun Nagihan?

*

Sayın Savcım, Sayın Valim…

Gün gelir devran döner elbette!

Ve bugün yargıladığınız Mustafa ile Nagihan bir gün sizin de karşınıza geçer ve gözlerinizin içine baka baka “Hak, hukuk, adalet” diye bağırır!

Hiç kuşkunuz olmasın!