Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
48,1615
Dolar
Arrow
41,1780
İngiliz Sterlini
Arrow
55,6235
Altın
Arrow
4755,0000
BIST
Arrow
11.288

'Devlet Politikası' veya 15 yıl sonra teröristbaşının isteklerinin karşılanması!..

Açılımın mimarı MHP Lideri Devlet Bahçeli bu haftaki grup konuşmasında, MHP-AKP-DEM’den üç milletvekilinin “ada”ya gitmesini tarihi bir gelişme olarak nitelendirip teröristbaşının muhatap alınmasını eleştirenlere, “cehalet, dalalet, melanet, seciyesiz, seviyesiz, düzenbaz, fitnebaz, madrabaz, siyaset cambazı, alayının ciğeri beş para etmez” gibi gayet nezih (!) ifadelerle tepki gösterdi ve “terörsüz Türkiye hedefinin en ciddi muhataplarından birisinin İmralı” olduğunu söyledi.

Bu arada Öğretmenler Günü’nü münasebetiyle şehit düşen 192 öğretmenimizi anarken, Erdoğan’ın bile hatırladığı, PKK’nın şehit ettiği Aybüke (Yalçın) ve Necmettin (Yılmaz) öğretmenlerden söz etmedi. Herhalde “kurucu önderlik” üzülmesin istedi!..

Bahçeli aynı konuşmasında; “istikbali, istiklâlimizden zerre kadar taviz vermeden planlayıp hayata geçirmemiz için tarih şuuruna çok ihtiyacımız olduğunu” vurgularken de “muhalefet zihniyetinin tarih şuuru eksikliğinden dolayı, gelişmelerin değerlendirmesini ve sağlıklı analizini yapamadığını” iddia etti.

Mademki “tarih şuuruna” dikkat çekiliyor, öyleyse önceki açılımlardaki bazı gelişmeleri, ama özellikle “devlet politikası” denilen bu sürecin gerçek aktörlerinin kimler olduğunu hatırlatalım.

2010’da İmralı ile görüşüldüğünü ilk açıklayan ve buna tepki gösteren Bahçeli’ydi. O yüzden dönemin Başbakanı Erdoğan’la aralarında “şerefsiz” tartışmaları yaşandı. Bahçeli de şu karşılığı verdi:

Türkiye Cumhuriyeti Devleti ümüğünden tutmuş İmralı'ya koymuş, ama İmralı'daki bir zavallı, Türk hükümetini, Kandil'deki teröristi yönetebilir bir konuma, bir saygınlığa getirilmiş. Bu ne büyük edepsizliktir, bu ne büyük saygısızlıktır... 'Televizyon aç' diyorlar 'Başüstüne' diyor, 'Kurs aç' diyorlar, 'Başüstüne' diyor, 'PKK'yı siyasallaştırın', 'Başüstüne' diyor, 'Ateşkesi filan güne kadar kestim' diyor, 'İyi yaptın, başüstüne' diyor ve istediği zaman istediği kişilerle İmralı'da görüşüyor. Görüşmeyi tespit edip söyleyenlere, 'Bunları ispat edemezseniz şerefsizsiniz' diyor, ama 'Devlet bunlarla görüşüyor' diyerek 'Şerefsiz' dediği sözü geri alıp, şerefsizlik yapmaya devam ediyor.”

Evet, o vakitler Erdoğan’ın söylediği şuydu:

İmralı ile görüşmeyi yapan hükümet değildir. İmralı ile görüşmeyi devlet yapar. Bizden önce de yapılmıştır. Bu dönemde de yapılır.”

15 yıl sonra TBMM’deki yasal dayanağı bulunmayan bir komisyon kararıyla, MHP ve DEM’in yanı sıra AKP’den bir milletvekili İmralı’ya gönderildiğine göre, devletten sonra hükümetin de teröristbaşıyla görüşmesi gerçekleşmiş olmuyor mu?

DAĞ İMRALI'NIN EMRİNDE Mİ?

2013 yılından da bazı notlar aktaralım.

Açılımlara açık açık destek veren eski MİT Müsteşar Yardımcısı Cevat Öneş, Yeni Şafak’a verdiği röportajda şunları anlattı:

“Siyasi iktidarın Kürt sorununun çözümüyle ilgili politikalarının, doğru şekilde, görülen eksikliklerin tamamlanarak, geliştirilmekte olduğunu görüyoruz. Bu politikada çözümün bir parçasının da Öcalan olduğu hususunun bir gerçekliğin tespiti olduğuna işaret edebilirim. Öcalan’a rağmen çözüm zor, ama Öcalan’la birlikte çözüm mümkün. Ki, MİT içinde bir grup yıllardan beri bunu savunuyor. Şu anda gelinen noktada MİT’in çözüm politikalarının oluşturulmasında, yararlı çalışmalar yapmakta olduğunu görebiliyoruz...”

Aynı günlerde Erdoğan’dan şu açıklamalar geldi:

“Olayın bizim açımızdan iki ayağı var. Bir devlet, iki de siyaset ayağı... Siyasetle, hükümetle veya hükümet etmeyle devleti yönetmeyle devlet mekanizmalarının çalıştırmasını arasındaki inceliği ayırt edemeyen siyasetçiler var. Biz burada inceliği koruyarak bir yol takip ediyoruz... Bu konuda en önemli enstrüman istihbarat teşkilatıdır. İstihbarat teşkilâtı, özellikle yürütmenin bu konuda en önemli ayağıdır... Bu gelişmeler esnasında da dikkat edilirse yine bizler şu anda siyasetçi olarak böyle bir görüşmenin içerisinde olmadık, olmuyoruz.”

Dönemin CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun, “Adalet ve Kalkınma Partisi’ne yeni bir kredi açıyoruz. Çözün terör sorununu... Bu işin çözüm yeri Meclis’tir.” şeklindeki çağrısına şöyle tepki gösterdi:

“Sen nereye kredi vereceksin, sen krediye muhtaçsın. Hangi krediyi vereceksin? 'Bu işin çözüm yeri Meclis'tir' diyor. Meclis'te bununla ilgili bugüne kadar çok bilgiler verildi... Meclis bugüne kadar defaatle bu konuyla ilgili bilgilendirilmiştir... Bununla ilgili kapalı oturum da yaptık yine Meclis'te. Hatta bundan dolayı da rahatsız oldular. Niye kapalı oturum? 'Her şeyi rahat konuşalım' diye kapalı oturum yapıyoruz. Bunlar yapıldı.”

Malûm, bugün yarın 11. yargı paketi Meclis’e sunulacak. O zaman da 4. yargı paketi gündemdeydi. Erdoğan, masada anadilin olup olmadığı ve teröristbaşının ev hapsine alınıp alınmayacağı konularında şunları söyledi:

“Anadilde eğitim diye şu anda masamızda verilmiş herhangi bir şey söz konusu değil. Böyle bir şey gündemimiz de yok. Şu anda Türkiye'de ana dilini öğrenmek için bütün imkânları hazırladık. Üniversitede, lisede buyursun seçmeli ders olarak girsin, ana dilini öğrensin. Ama biz ülkemizde bölünmeye vesile olabilecek bu tür fırsatları veremeyiz... 4'üncü yargı paketi ile ilgili çalışmalarım devam ediyor... Fakat şunu çok açık net söylüyorum. Teröre bulaşmış olanları burada bağışlayan böyle bir genel af bilmem ne böyle bir şey asla söz konusu değildir... İmralı için ev hapsi böyle şeyler uyduruluyor. Böyle bir şey asla söz konusu değil. AK Parti iktidarında asla böyle bir şey olamaz... Bu konuda her şey kesinleşmiştir ve Öcalan'ın konumu, yeri, her şey bellidir.”

En dikkat çekici sözleri ise şunlardı:

“Yeni bir süreç yok. Seçimler nedeniyle kesintiye uğrayan mevcut süreç şimdi aynen devam ediyor. Bu süreç içerisinde de İmralı, dağ (Kandil) ve Avrupa'nın tesir alanları farklı. Eskiden dağ İmralı'nın elindeydi. Şu anda kendisine sorarsan o yine ‘dağ emrimde’ diyor, ama orada bir bölünme var. Bir taraf şiddet yanlısı, bir taraf şiddeti farklı şekillerde değerlendirerek İmralı ile kontak içinde. Tabii bunların bir diğer ayağı da Avrupa. Siyasi ayağı orada. Malûm bu işin bir de siyasi uzantısı var parlamentoda. Bölücü terör örgütüyle mücadele ederiz, siyasi uzantısıyla da müzakere ederiz demiştik... Şimdi eğer müzakere edilen başlıklara sadık kalırlarsa, bu süreç devam eder. Ama kalmazlarsa biz bunu devam ettirmeyiz. Silahlar bırakılmadığı müddetçe bunlarla mutabakat sağlamamız mümkün değil.”

Bu bölümü toparlarsak; Erdoğan ve Bahçeli’nin “hiçbir pazarlık yapılmıyor. al-ver, şart yok.” demelerine karşılık bağıra bağıra “Öcalan’ın özgürleştirilmesi, ana dilde eğitim ve Kürt kimliğinin anayasaya girmesi” istenmiyor mu?!..

Dahası, terör örgütünün Avrupa yapılanması ve Suriye’deki uzantıları ayrı tellerden konuşmuyor mu? Daha önce defalarca açıklandığı halde milletvekilleri İmralı’ya evvel emirde teröristbaşına SDG/YPG/PYD’yi sormak için gönderilmedi mi? Şimdi onun verdiği cevap ve Suriye’deki teröristbaşı Mazlum Kobani’ye Türkiye daveti çıkarılıp çıkarılmayacağı merak edilmiyor mu?!

''DEVLET POLİTİKASI''NDA SON DURUM 

AKP’nin önceki günkü MYK toplantısının ardından Sözcü Ömer Çelik özetle şunları vurguladı:

“Terörsüz Türkiye konusunda cumhur ittifakı olarak ne yaptığımızı biliyoruz... Ülkeler, terörü ülke gündeminden çıkarmak için güvenlik güçlerini kullandıkları gibi, hukuku da kullanırlar. Bizim iktidarımızdan önce de terör örgütünün tasfiyesi için yasalar hazırlanmış ve çıkarılmıştır... Odak noktası PKK'nın bütün unsur ve uzantıları ile fesih ve silah bırakmasıdır... Terörsüz Türkiye bir devlet politikasıdır... Büyük milletimiz müsterih olsun, devletimizin nitelikleri konusunda pazarlık söz konusu değildir... Türkiye Cumhuriyeti kendi gündemine hakimdir. Devletin tüm kurumlar entegre bir stratejiyi, sonuç üretmiş yol haritasını ortaya koymaktadır.”

Peki bir gün sonra, güya fesih kapsamında olan, ama hâlâ varlığını sürdüren KCK’nın üyelerinden Mustafa Karasu, Komisyonun İmralı’ya gidişi konusunda ne buyurdu?

Gitme kararının, teröristbaşının 2012 yılından beri dile getirdiği bir talep olduğunu belirterek, “Önderlik, Türkiye halkını temsil eden Meclis'e durumu; neden isyan edildiğini, mücadelenin gerekçelerini ve eğer kardeşlik kurulacaksa bunun nasıl olacağını anlatmak istiyor... Kürtlerin baş müzakerecisi önder Apo’dur. Bu görüşme ile birlikte yeni bir sürece girilecektir; artık eski süreç tekrar edemez.” dedi.

13 yıl sonra teröristbaşının taleplerinin karşılanması “devlet politikası” olabilir mi?!

Bu politikaları belirleyen devlet kimlerden, nelerden oluşuyor? En önemlisi millet, bu devletin neresinde?

Milletin nerede olduğunu, futbol maçlarında atılan sloganlarda gördük. Şimdi de yapılan anketlerde görüyoruz; Meclis heyetinin İmralı ziyaretine yüzde 70’in üzerinde itiraz var. Öyleyse, devlet milletten kopmuş gidiyor demektir!..

Ama açılım şampiyonlarına bakarsanız; milletvekillerinin teröristbaşının ayağına gönderilmesi, “işte bu kadarlık bir şey” imiş... “Türkiye hâlâ tek parça, başkentimiz Ankara, resmi dilimiz Türkçe ve İmralı hâlâ bir cezaevi” imiş...

Ayrıca, “Batarız, biteriz, mahvoluruz” diyenlerin aksine, “Türkiye hiçbir şey kaybetmemiş”!..

Başımıza daha hangi çorapların örüleceğini çok yakında anlarız da şimdilik tek soru:

Öyleyse niye gizli saklı gittiler?.. Böylesine “tarihi bir görevi” yerine getirirken, neden teröristbaşıyla “tarihi bir poz” vermediler?!..

Müyesser YILDIZ

27 Kasım 2025