Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
36,4915
Dolar
Arrow
35,3300
İngiliz Sterlini
Arrow
43,6133
Altın
Arrow
3032,0000
BIST
Arrow
10.035

Erdoğan Kürtler için Esad'dan ne istedi?

Yeni İmralı açılımını yapan MHP'nin bir yetkilisi, amaçlarının Türkiye'yi doğusundan batısına, kuzeyinden güneyine güvenli, huzurlu, barış içinde yaşayacak yeryüzü cenneti haline getirmek olduğunu anlatıp, “Omuzlarımızda şehit cenazesi mi taşıyalım? Analar ağlasın mı? Göz yaşları dökülsün mü?” diye sormuş. 

Aklı başında kim, bu sorulara “Evet” cevabı verebilir ki?!

Ama bir sorusu daha var:

“Ocaklar kararsın, Türk ile Kürt birbirine mi girsin? Bunu mu istiyorlar?” diye ekledikten sonra şöyle konuşmuş:

“Biz kaynaşmışız, ayrışmayız. Bir ve beraberiz, kardeşiz. Bin yıldır aynı millete ruh vermişiz, isim vermişiz. O isme de Türk milleti demişiz.”

Ey mantık, neredesin?!

Madem böyle, -ki öyleyiz; bin yıldır sadece kardeş değil ana-baba, eş, çocuğuz- İmralı'daki teröristbaşı, Kürt kökenli vatandaşlarımızın lideri mi ki; onunla görüşülmez, hatta kendisi “umut hakkından” yararlandırılıp “özgürleştirilmez” ise niye “Türk ile Kürt birbirine girsin?”... Türkiye'nin “Kürt sorunu” değil, bölücü terör sorunu yok mu?..

Bölücü terörü bitirmenin yolu ve yöntemi bellidir. Ayrıca bu konuda Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin muhatabı teröristbaşı değil, ABD başta olmak üzere bu terör örgütünün patronlarıdır; yani kukla değil, kuklacılardır!..

Teröristbaşının Anayasası'nı Tevdi Ettiği İsim

Teröristbaşının yeniden diriltilip ondan medet umulmasında başka hedefler olmalı. Bunu anlamak için de İmralı'da müzakere masası kurulduğunda tutulan notlara sık sık bakmak gerekecek.

Teröristbaşı, 3 Ocak 2013'te İmralı'ya giden heyete şöyle buyurdu:

“Aslında Anayasa konusunda kurucu bir meclis olmak durumundaydı. Mevcut çalışma sonuç alıcı olmadı. Daha sonra Numan Kurtulmuş ve Osman Can cephesinden Anayasa Kurucu Konsvansiyonu şeklinde ele alınabilir. Son 40 yıllık şiddeti Türk ve Kürt halkına aştıracak bir anayasa olmalı. Cumhuriyetin kuruluşundan beri anayasada laik Kemalistler, Kürtleri ve İslâmi toplumu tasfiye etmeyi amaçladılar. Böylece Türk halkı da hak ve özgürlüklerinden yoksun kaldı. Türk halkının ve İslâmi kesimin hak ve özgürlüklerini, Kürt halkının da varlığını kabul edecek. Kürt halkının varlığı henüz devlet tarafından kabul edilmemiş. Varlığının kabul edilmesi gerekir. CHP komisyona [Hakikat komisyonu, uzlaşma veya yüzleşme komisyonu] katılınca bunu değerlendireceğiz. Sadece dilinin değil beyninin, gövdesinin, yani varlığının kabul edilmesi gerekir. Kürt realitesi parlamento tarafından kabul edilmeden nasıl anayasa yapacaksınız? Bu konuda 1921 anayasasını ve 20 maddelik Kürt reform tasarısını esas alabilirsiniz.”

Şimdi teröristbaşından istenen, PKK'yı lağvettiğini açıklayıp silahlarını bırakmaya çağırması, değil mi? O vakitlerde beklenen, teröristlerin Türkiye'den çekilmesine karar vermesiydi ya; cevabı şu olmuştu:

“Bakın, geri çekilmeye karar veren benim. Ama ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası almış bir mahkûm olarak bunu hangi yetkime dayanarak yapıyorum? Ben sadece bir mahkumum. Bu tür kararları almam ve uygulatmam yasadışı değil midir? Dolayısıyla geri çekilmeye dair alacağı karar veya çıkaracağı kanunda parlamento beni nasıl tanımlayacak? Bu çok önemlidir. Ben misyon sahibiyim. Öyle deniyor, değil mi?.. Bu nedenle parlamentonun beni nasıl tanımlayacağı önemlidir. Düşünsenize, ağır cezalık bir mahkûm parlamentonun gündemine gelecek bir öneri sunuyor! Bunu hangi sıfatla yapıyorum, bu yasal mıdır? Hayır suçtur. Bu yasadışılığın bir şekilde giderilmesi gerekecek. MHP ve CHP gece gündüz işte bu hukuk dışıdır diye bağırıp çağırıyorlar. Doğru diyorlar, haklılar. Siz hemen Adalet Bakanına gidip anlatın, ‘Bu yasadışılığın giderilmesi gerekir.’ deyin.”

Teröristbaşı, bu sözlerin ardından ise “Olabileceğini sanmıyorum... [ama] yine de” diyerek bir yandan sağlık sorunlarından dolayı “infaz ertelemesini” gündeme getirmiş, öte yandan şunları söylemişti:

“Öcalan çıksın, af falan deniyor. Bir defa ben affedilecek bir suç işlemedim. İkincisi, bana bu hafta, buy ay 'Dışarı çık.' deseler, ben burada kalmayı tercih ederim. Çünkü koşulları oluşmadan çıkmam mümkün de değil. Ben siyasi davası olan bir adamım ve bu yüzden buradayım. Çıkacaksam da bu çıkış siyasal gelişmelerle olacaktır.”

2013'te teröristbaşının, CHP ve MHP için “Paralel devletlerin izdüşümleridir, basit aletleridir.”, “MHP, CHP katı laik birer mezheptir. Faşist CHP olduğu gibi duruyor. CHP ve MHP'nin ulusalcılığı Hitler miliyetçiliğinin aynısıdır. Yapılması olası demokratik bir anayasanın önüne de bunlar dikilecekler.”,“AKP'nin de CHP'nin de bütün bunları kendi içinde tartışması lâzım. Sizin de onlarla görüşüp tartışmanız gerekir. Hatta canı isterse MHP bile katılabilir, katılmasa da kendisi bilir.” dediğini de kaydedelim.

12 yıl sonra gelinen nokta ortada: açılımın koçbaşılığını MHP yapıyor... CHP'nin ne söylediği belli değil... Mesajları tüm partilere götürülüyor... Teröristbaşının “infaz ertelemesi” konuşuluyor...

Ve en önemlisi; İmralı'ya gidecek isim olarak TBMM Başkanvekili sıfatını taşıyan Sırrı Süreyya Önder'in seçilmesi, Önder’in ve Pervin Buldan'ın da İmralı dönüşünde ilk olarak TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş'u ziyaret etmesiyle, TBMM kurumsal olarak teröristbaşının muhatabı haline getirildi.

Kurtulmuş'un Özelliği Neydi?

Üzerinde durmak istediğimiz, teröristbaşının 12 yıl önce, o dönemde sadece AKP'nin ekonomiden sorumlu Genel Başkan Yardımcısı olan Numan Kurtulmuş'u işaret etmesinin sebeb-i hikmeti.

O vakitler Kurtulmuş'a bunun sebebi sorulduğunda, “İmralı’da ne konuşuluyor, ne ediliyor bunların hiçbirisini bilmiyoruz. Sadece ilgili olan devlet görevlilerinin, kamu görevlilerinin yürütmüş olduğu süreç hakkında bu tür spekülasyonların yapılması fevkalade yanlıştır.”dedikten sonra şu dileklerde bulundu:

“İnşallah Türkiye 2009’da yakalamış olduğu şansı bir kere daha yakalar. Türkiye her türlü provokasyona rağmen 30 küsur senedir devam eden bu terör belasını sonlandırmış olur. Bu memlekette artık bu ülkenin çocukları ölmez, bu ülkenin insanları huzur ve refah içerisinde, barış içerisinde yaşar ve ülkemiz gerçekten bir esenlik yurdu haline gelir... Siyasetin vazifesi bu esenlik yurdu haline getirme çabasına her türlü katkıyı sağlamaktır.”

Acaba Kurtulmuş'un, teröristbaşının dikkatine mazhar olmasının sebebi, HAS Parti Genel Başkanı’yken yeni anayasa ve “Kürt sorunu” hakkındaki görüşleri miydi?

Çünkü Parti programında, yeni anayasayla birlikte “eşit yurttaşlık” vardı... Seçim beyannamesinde, “İlköğretim okullarında okutulan andımız başta olmak üzere etnik ayırımcılık oluşturan tüm söylem ve ifadeler kaldırılacak.” vaadinde bulunup, “Türk’ün gururunu, Kürtlerin de onurunu zedelemeyecek makul bir program uygulayacağız. Ana dili ana sütü kadar helaldir. Bunun için Anayasal güvence sağlayacağız.” dedi... Seçim mitinglerinde, “Bu memlekette hiç kimsenin ikinci sınıf vatandaş olmadığı, kimsenin dilinden, dininden, yaşayışından, inançlarından dolayı aşağılanmadığı, Türkün Kürde, Kürdün Araba üstün ya da aşağı olmadığı, Türkiye’de inancını yaşamak isteyenlerin istediği gibi dilediği gibi bir Türkiye kuracaklarını” anlattı...

Ayrıca 2011'de hazırladığı “Yeni Siyaset İçin Yeni Anayasa” teklifinde; Memur-Sen'in teklifiyle “ortak görüşlere” sahip olduğunu bildirdi. Memur-Sen'in teklifinde ise “Başlangıç bölümü zorunlu değil... Mevcut vatandaşlık tanımı çatı kimlik oluşturmanın çok gerisinde; 'Türkiye Cumhuriyeti ile vatandaşlık bağı bulunan herkes Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıdır’ denmeli... Eşit yurttaşlık için ana dilde eğitim anayasal bir hak olarak tasarlanmalı.” gibi öneriler yer alıyordu.

AKP'ye geçtikten sonra da Kurtulmuş'un görüşleri değişmedi. Örneğin 2014'te Başbakan Yardımcısı iken, “çözüm sürecini” savunup, “Türkiye’ye dikte edilmiş bir süreç değildir... Türkiye’nin milli bir projesidir... Dolayısıyla bu milli bir süreçtir. Bir bölünme süreci değil, Türkiye’nin bütünleşme sürecidir.” iddiasında bulundu. Dahası, Dolmabahçe mutakabatını, “Bu 10 madde, zaten yıllardır Türkiye’nin tartıştığı maddeler. Türkiye’nin demokratikleşmesi ile ilgili maddeler.” sözleriyle sahiplendi.

“Büyük Türkiye” Hayali

Numan Kurtulmuş şimdi TBMM Başkanı ve ağzından “yeni anayasa”nın düşmediği gün yok gibi. Son olarak önceki gün 10 Ocak İdareciler Günü münasebetiyle TBMM'da düzenlenen “Valiler Buluşması”nda yeni süreci şöyle yorumladı:

“Yılbaşından bu yana başlamış olan, TBMM'de partilerin karşılıklı ziyaretleri ve ortaya çıkacak müzakereler çerçevesinde terörsüz bir Türkiye'nin oluşturulmasının milletimizin büyük kitleleri tarafından dikkatle takip edildiği ve olumlu sonucun da hararetle beklendiğini biliyoruz. Bu süreç içerisinde gerçekten sağlıklı, sağlam adımlar atılarak, Türkiye'nin başına kırk yıldır bela edilmiş olan PKK terör örgütünün tasfiye edilmesi sağlanacak, artık terörsüz bir Türkiye ile ilgili gerekli çağrılar yapılacak.”

“Ondan sonrası” için de şunları söyledi:

“Ondan sonra Türkiye, demokrasi seviyesinin daha da yükseltildiği bir ortamda bütün yurttaşlarını eşit ve özgür yurttaşlar olarak kabul eden ve bu çerçevede 'kerim devlet' anlayışı içerisinde Türkiye'nin her tarafına barışın, selametin, huzurun ve kardeşliğin hakim olduğu bir atmosferi oluşturacaktır... Bu ülkede yaşayan 85 milyon yurttaşımızın hiçbirinin, hiçbir gerekçeyle bir diğerinden üstün olmadığı, hiçbirinin de bir başka gerekçeyle diğerinden aşağıda görülmediği tam manasıyla eşit ve özgür yurttaşlar olduğu bir Türkiye'yi hep beraber inşa edeceğiz... Türkiye olarak üzerimize düşen tarihi bir sorumluluk, nasıl o hasta adamdan güçlü, büyük Türkiye'ye doğru ilerliyorsak aynı şekilde emperyalistlerin birinci Sykes-Picot anlaşması ile dağıttıkları, ikinci Sykes-Picot ile yok etmeye çalıştıkları bölgeyi yeniden derlemek, toparlamak, bir araya getirmek ve güçlü bir bölge oluşturabilmektir.”

Yine yeni anayasa ve “eşit yurttaşlık” mesajı verdiği ortada.

Hemen burada AKP Sözcüsü Ömer Çelik'in 16 Aralık'ta yaptığı, ama dikkatlerden kaçan bir açıklamayı hatırlatalım. Çelik, Erdoğan başkanlığındaki MKYK toplantısından sonra Suriye'deki gelişmeleri değerlendirirken şunu anlattı:

“Cumhurbaşkanımız, Esad'a 'Kürtlere eşit vatandaşlık ver' diyordu. Esad daha bu katliamlara başlamamış iken Cumhurbaşkanımız kendisine, 'reformlar yap' diyordu. Suriye'deki Kürtlere dönük mesajı, Kobani'den bahsedenlerin gündeminde yokken Cumhurbaşkanımız gündeme getiriyordu. Cumhurbaşkanımızın öngörülerinin doğru çıktığına hepimiz şahidizdir.”

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Suriye'nin yol haritası için, “Devletin ismi Suriye Arap Cumhuriyeti olacak” dedi; ama şayet Erdoğan, Esad'a yaptığı bu tekliften vazgeçmediyse, PKK/YPG'nin bir şekilde Suriye'de devlete ortak edileceği, haliyle de devletin isminin “Suriye Arap Cumhuriyeti” olarak kalmayacağı bugünden belli.

Asıl önemlisi; Suriye için bu teklifte bulunanların aynı şeyi Türkiye için de planlamamaları mümkün mü?!

MHP, “Kesinlikle pazarlık, müzakere yok.” diyedursun; ilk etapta “Türk vatandaşlığı” tanımının değiştirilip anadilde eğitimin önünün açılması hesaplarının yapıldığı, bunların da sanki ülkede bir savaş varmış gibi, “iç barışın sağlanması” nutuklarıyla kamufule edildiği o kadar ayan beyan ortada ki!..

Müyesser YILDIZ

10 Ocak 2024