Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
37,1304
Dolar
Arrow
35,9951
İngiliz Sterlini
Arrow
44,5527
Altın
Arrow
3364,0000
BIST
Arrow
9.845

Ortası yok... Ya bizdensin ya düşman!..

Erdoğan, çok değil, sadece 10 gün önce “belli kesimlere imtiyaz tanıdığı”, “ideolojik kamplara ayrıldığı” suçlamasıyla “eski Türkiye’nin yargısını” yerden yere vurup, “Demokrasimize asla yakışmayan bu gelenek, anlayış ve alışkanlıklar artık eskide kalmıştır. Bir daha o günlere Allah'ın izniyle geri dönüş olmayacaktır.” dedi.

Ardından, son dönemde artan soruşturma ve tutuklamalar ile bunlara gösterilen tepkileri şöyle eleştirdi:

“Bugün yargı süreçlerine müdahale etmeye çalışan malum çevreler işte bu eski Türkiye'nin hayalini kurmakta, eski Türkiye'nin kendilerine sağladığı imtiyazları korumaya çalışmaktadır. Hukukun dışında oluşturulan ayrıcalıklı alanda siyaset yapmak, gazetecilik yapmak, bu alanda istedikleri gibi at oynatmak istiyorlar... İnsanların mahremine girmekten, kişisel haklarını gasp etmekten; malına, mülküne, onuruna el uzatmaktan çekinmiyorlar. Hukukun üstünlüğü ilkesinin kendilerini bağlamadığını düşünüyorlar… Ama yargının kapsama alanı dışında olmadıkları gerçeğiyle günden güne daha fazla yüzleşiyor, bunu kabul etmek zorunda kalıyorlar. 'Ben istediğimi yapar, istediğimi tehdit ederim. Kimse bana dokunamaz' hoyratlığı hakikatin sert duvarına eninde sonunda çarpacaktır.”

Ve bir kez daha Türkiye’de kimsenin “layüsel” olmadığını vurguladı.

Gerçekler mi?

Kimsenin cevap vermesine gerek kalmadı; AKP kurucusu, eski Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik dedi ki;

“Yargının bağımsızlığından söz ediyoruz. Sadece kağıt üzerinde yazıp, kendimizi kandırıyoruz... Ne yazık ki, biz de kendi militan yargımızı oluşturduk. Bağımsız yargı falan artık bana çok masal gibi geliyor. Maalesef yok böyle bir şey.”

HALK TV OPERASYONU 

Erdoğan’ın, “Türkiye’de kimse layüsel değil” sözünden hareketle son birkaç haftadır yaşanan olayları mercek altına alalım.

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, kendisiyle ilgili bir davada bilirkişilik yapan kişinin ismini açıkladı. Halk TV de bu bilirkişiyle görüşüp sözlerini kayda aldı ve yayınladı. Bu yüzden Halk TV’ye operasyon yapılarak 4 gazeteci gözaltına alındı. Nihayetinde, Genel Yayın Yönetmeni Suat Toktaş tutuklandı.

Bilirkişi dediğiniz, MİT görevlisi veya terör örgütlerinin hedefinde olan birisi değil. Açıklamalarının izinsiz kayda alınması ve yayınlanmasına gelince; kendisinin daha hiçbir şikayeti yokken soruşturma açılıp operasyon yapıldı.

Suat Toktaş‘ın tutuklanma gerekçelerine bakalım. “Kaçması, saklanması, delilleri yok etmesi, gizlemesi veya değiştirmesi, tanık, mağdur veya başkaları üzerinde baskı yapması” şüphesi söz konusuymuş. Bir de “bilirkişi hakkında kamuoyu baskısı oluşturmak suretiyle etkilemeye teşebbüs ettiği” anlaşılmış.

Suat Toktaş’ın kaçmayacağını veya saklanmayacağını cümle alem biliyor. “Deliller” denilen, ses kaydı; onu da elde etme ve değiştirme, yine “tanık, mağdur veya başkaları üzerinde baskı yapma” imkânı yok. “Kamuoyu baskısıyla bilirkişiyi etkilemeye teşebbüs” olsa; bilirkişi, raporlarını zaten mahkemeye sunmuş. Ama Suat Toktaş hâlâ tutuklu.

HAPİSTE PAŞALARIN ALTINI BEZLETMEK

Bir başka olay.

Kara Harp Okulu’ndaki mezuniyet töreninden sonra kendi aralarında kılıç çatıp, “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” dedikleri için TSK’dan ihraç edilen teğmenlere tepki gösteren bir AKP Gençlik Kolları Başkanı, vicdanları sızlatacak şu paylaşımı yaptı:

“Recep Tayyip Erdoğan en kudretli paşalarınızın hapiste altını bezletti, siz kimsiniz de ona kafa tutuyorsunuz.”

70-80 yaşındaki paşaların cezaevinde altı bezlendi ise o Gençlik Kolları Başkanı bu “kişisel verileri” nasıl edindi?

Bırakın savcılığı, partisinden bile tepki görmeyen sözkonusu kişinin sadece tahminle böyle bir hezeyanda bulunduğunu varsayıp Ümit Özdağ’a geçelim.

ÖZDAĞ'IN HÜCRESİNDE TÜNEL Mİ VAR?

Garip suçlamalarla ve garip şekilde gözaltına alınıp tutuklanan Zafer Partisi Genel Başkanı Prof. Ümit Özdağ cezaevinde de şunu yaşadı:

Kaldığı tek kişilik hücrede ışıklandırmanın yetersiz olması üzerine cezaevi idaresine bir dilekçe yazıp varsa kantinden, yoksa dışarıdan bir çalışma lambası temin edilmesini istedi.

Özdağ’ın bu dilekçesi aynı gün öğleden sonra iktidar medyasında, üstüne gazetenin logosu vurularak yayımlandı.

Bu, basbayağı, “kişisel verisinin” ele geçirilmesiydi. Haliye Ümit Özdağ, Adalet Bakanlığı’nı ve savcıları göreve çağırdı.

Ne cezaevi yönetimi ne gazete hakkında herhangi bir inceleme başlatıldı. Sadece, bir suç işlendiği anlaşıldı ki, gazete Özdağ’a ait o logolu dilekçeyi haberden kaldırdı!..

ZİYARETİ HABER YAPMAK 

Dünün olayı ise BirGün Gazetesi Yayın Koordinatörleri Berkant Gültekin ve Uğur Koç ile Sorumlu Müdür Yaşar Gökdemir’in gözaltına alınması oldu.

“Terörle mücadelede görev almış kişileri hedef göstermekle” suçlanan bu isimlerden Berkant Gültekin serbest bırakılırken Yaşar Gökdemir ve Uğur Koç hakkında adli kontrol kararı verildi.

Operasyonun sebebi mi?

Sabah Gazetesi’nin Haber Koordinatörü Abdurrahman Şimşek, İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Akın Gürlek’in yanı sıra, Başsavcı Vekili Can Tuncay ve Adalet Komisyonu Başkanı Sait Özdemir’i ziyaret edip kendilerine plaket sundu. 

Sözkonusu ziyaretler Sabah Gazetesi ve bir internet sitesinde, görüntüler eşliğinde haber olarak yayımlandı. Ayrıca Sabah muhabirinin Instagram hesabından paylaşıldı.

BirGün Gazetesi’nde de Sabah’ın o haberi aktarıldı. Beraberinde İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı ile ilgili tartışmalar ve muhalefetin onun hakkında kullandığı ifadeler hatırlatıldı.

Bunun üzerine Sabah, BirGün’ün, “Başsavcı Gürlek’i yine terör örgütlerine hedef gösterdiğini, hakaret ettiğini” yazdı. Aynı haberde ziyaretleri gerçekleştiren Haber Koordinatörü Abdurrahman Şimşek’in şu açıklamalarına da yer verildi:

“Son zamanlarda teröre ağır darbe vurmasıyla gündeme gelen İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Akın Gürlek'i makamında ziyaret etmemiz, Birgün Gazetesini anlaşılan çok rahatsız etmiş. Sayın Başsavcımıza giyotin demişler. Pazartesi Genel Yayın Yönetmeni dahil tüm sorumlulara suç duyurusunda bulunacağız… Terörle mücadele de bulunan başarılı bir başsavcıyı hedef gösteriyorsunuz... Görevim gereği terör örgütlerine yönelik sürekli haberler yapmaktayım. Birgün Gazetesi, haberin içindeki PKK, DHKP-C, MLKP, FETÖ ve DEAŞ terör örgütlerine doğrudan hedef göstermiştir. Can güvenliğim risk altındadır. Şahsıma yapılacak bir terör saldırı olursa sorumlusu Birgün Gazetesi yöneticileridir. Haberde terör örgütlerinden bahsedildiği için dolayısıyla da terör örgütlerine hem Başsavcı Gürlek'i hem de beni terör örgütlerine hedef gösterdiler."

İşte o haberin hemen ardından da -Şimşek’in Pazartesi günü suç duyurusunda bulunması bile beklenmeden- BirGün yöneticileri evlerinden gözaltına alındı.

Şu hıza şaşmamak ne mümkün?!

YALANCI TANIKLIK SUÇLAMASI  

Bu vesileyle, özellikle de “layüsel”lik açısından Abdurrahman Şimşek’le ilgili bir başka konuya dikkat çekelim.

Hatırlanacaktır; Şimşek, Necip Hablemitoğlu suikastı davasında tanık olarak dinlendi. Ancak bu tanıklığı sırasında davanın sanıklarından Nuri Gökhan Bozkır’la Ukrayna’da yaptığı röportaj hakkında çelişkili beyanlar verdiği ortaya çıktı.

Bunun üzerine sanıklardan emekli Albay Levent Göktaş’ın avukatı Ali Soykan, hem mahkemeye hem de savcılığa röportaj kaydını ve mahkemedeki ifadenin çözümünü sunarak Şimşek hakkında “yalan tanıklık ve adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs” iddiasıyla suç duyurusunda bulundu.

Mahkeme, Ekim ayındaki duruşmada “suç duyurusunun gerekçeli kararla birlikte değerlendirilmesi” yönünde karar alırken, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı 4.5 ay aradan sonra, şikayetçinin ve şüphelinin ifadesini bile almadan, şu gerekçelerle “kovuşturmaya yer yok” kararı verdi:

“Şüphelinin atılı yalan tanıklık suçunu işlediğine dair soyut şikâyet dilekçesi dışında başka bir delil bulunmadığı, bu haliyle mahkemenin kararında şikâyet edilen tanığın beyanlarına dayanıp dayanmadığı hususunun tespit edilemediği, bu nedenle de tanık beyanlarının gerçeğe aykırı olup olmadığı hususun tespit edilemediği… Adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs suçunun oluşabilmesi için görülmekte olan bir davada veya yapılmakta olan bir soruşturmada, hukuka aykırı bir karar vermesi veya bir işlem tesis etmesi ya da gerçeğe aykırı beyanda bulunması için yargı görevini yapanı, bilirkişiyi veya tanığı hukuka aykırı olarak etkilemek amacıyla alenen sözlü veya yazılı beyanda bulunulması gerektiği, atılı suçun unsurları itibarıyla oluşmadığı tüm soruşturma evrakı kapsamında anlaşılmakla…”

Sadede gelirsek;

Prof. Ümit Özdağ, cezaevine girdiği günden beri, Ergenekon-Balyoz kumpasları sürecinde de sıkça vurgulanan “düşman ceza hukukunu” anlatıp, “İktidar yanlıları ile muhaliflere farklı hukuklar uygulanmaktadır.” diye feryat ediyor.

Haksız mı?!

Müyesser YILDIZ

10 Şubat 2025