Geçen yılki gündemimizin en önemli konularından birisi, AKP döneminde işlenen en önemli faili meçhul siyasi cinayet olan Akademisyen-Yazar Doç. Dr. Necip Hablemitoğlu suikastının aydınlatıldığı iddiasıydı. Medya daha iddianame çıkmadan hükmü vermişti.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nın iddiasına göre; cinayeti “FETÖ”nün azmettirmesi ile Özel Kuvvetler Komutanlığı'ndan bir grup subay işlemişti.
“Levent Göktaş örgütüne” bağlı olduğu belirtilen isimlerden birisi Ukrayna'da silah ticaretiyle uğraşan ve devletimizle de iş yapan eski Yüzbaşı Nuri Gökhan Bozkır'dı. Bozkır'ın MİT tarafından Ukrayna'da yakalanıp Türkiye'ye getirildiğini duyuran ise bizzat Erdoğan oldu. Ukrayna Cumhurbaşkanı Zelenski ile görüşüp, “Bunu lütfen bize verin.” dediğini açıklayan Erdoğan, Bozkır'ın getirilmesinin, geçmişteki faili meçhul cinayetleri aydınlatma konusundaki kararlılıklarının bir ispatı olduğunu da vurguladı.
Peki, hükmü veren medyamızın nedense izlemediği ve ilgilenmediği yargılama sürecinde neler yaşandı?
Ankara 29. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen davanın ilk duruşmaları geçtiğimiz Şubat'ta yapıldığında; iddianamenin dayandırıldığı, Ergenekon kumpaslarının meşhur ismi gazeteci Zihni Çakır'ın Savcı Zafer Ergün'le birlikte dosya üzerinde çalıştığı ve soruşturmanın gizliliğinin ihlal edildiği ortaya çıktı. Tanık olarak dinlenen Çakır, kendisine Savcı Ergün'ün telefonundan Bylock çıktığına ilişkin bir belge geldiğini de söyledi.
Mayıs ayındaki celselerin sonunda ise tutuklu sanıklar Levent Göktaş, Tarkan Mumcuoğlu, Nuri Gökhan Bozkır, Fikret Emek, Enver Altaylı ve Aydın Köstem'in tahliyesine karar verildi. Bu sürpriz tahliyelerin sebebi, “tetikçi” olduğu öne sürülen Tarkan Mumcuoğlu'nun savunmasıydı.
İddianameye göre; o dönemde Kazakistan'da görevli olan Mumcuoğlu, KKTC üzerinden askeri kargo uçağıyla gizlice Türkiye'ye gelmiş ve cinayeti işleyip Kazakistan'a geri dönmüştü.
Ancak yargılama sırasında avukatları, Mumcuoğlu'nun olay tarihinde Kazakistan'da olduğunu fotoğraflar, HTS kayıtları ve ondan o tarihlerde eğitim alan Kazak askerlerden birinin duruşma salonundaki beyanıyla ispatlayınca Mahkeme önce, “şüphe sebeplerinin büyük çoğunlukla sanık lehine değiştiğini”, “yani cinayet olayında tetiği çeken failin Tarkan Mumcuoğlu olmayabileceği” ve “suç vasfının değişmesi ihtimali bulunduğu, gelinen bu aşamada tutukluluk halinin devamına karar verilmesinin ölçülü olmayacağı” tespitlerini yapıp Mumcuoğlu'nun, ardından da, “bu durumda tetikçi tespit edilmeden ve asıl tetikçi ile varsa diğer sanıklarla bağlantıları ortaya çıkarılmadan bu sanıkların tutuklu kalmalarının ölçülü olmayacağını” gözeterek diğerlerinin tahliyesine karar verdi.
ÖNEMLİ KARARLAR
Mahkeme bu tahliyelerle birlikte çok dikkat çekici şu ara kararları da aldı:
- Ankara TEM'den merhum Hablemitoğlu'nun 14 Aralık 2002'de Atatürkçü Düşünce Derneği'nin Eskişehir'deki konferansına ait tüm kamera kayıtlarının ivedi olarak istenmesine...
- Bu görüntüler geldikten sonra, Hablemitoğlu'nun öldürüldüğü gün uğradığı Migros markete ait kamera görüntüleriyle karşılaştırma yapılarak Migros'ta 25-35 yaşlarında, birlikte alışveriş sepeti ile gezen, birisi diğerinden hafif kısa olan iki erkeğin Hablemitoğlu'nu takip eden şahıslar olabileceği gözetilerek bu şahısların konferansa katılanlar bulunup bulunmadığına dair rapor istenmesine...
- Bu rapor sonucunda, Migros'taki kişilere benzer şahısların konferansta da görüldüğü anlaşılırsa 18 Aralık 2002 tarihi itibarıyla Özel Kuvvetler Komutanlığı MAK Alayı'nda görevli binbaşı ve daha alt rütbedeki subaylar ile astsubayların o tarihlerdeki fotoğrafları ile izin, rapor ve çalıştıkları birlikleri gösterir kartların gönderilmesi için Milli Savunma Bakanlığı'na yazı yazılmasına...
- Tetiği çeken failin sanık Tarkan Mumcuoğlu olmayabileceği anlaşılmakla, olayda tetiği çeken asli failin kim olduğunun, dosyadaki sanıklar ve varsa başka şahıslarla ilişkisinin tespitinin yapılması hususunda Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'na suç duyurusunda bulunulmasına...
Toplamda 60 maddeden oluşan bu ara kararlar, aslında soruşturmanın sil baştan yapılması gibi bir şeydi.
SAVCI KALDI BAŞKAN GİTTİ
Şu ayrıntıyı da kaydedelim:
Duruşmaların ilk haftasında kürsüye Mahkeme Savcısı çıktı. Ancak sonrasında yargı sistemimizde görülmeyen bir şey oldu: koltuğa iddianameyi hazırlayan Savcı Zafer Ergün oturdu. Duruşmalarda Ergün'e yöneltilen suçlamaların bir kısmını yukarıda aktarmıştık. Sanık avukatları Ergün hakkında “soruşturmanın gizliliğini ihlal”den suç duyurusunda bulunulmasını istedi. Savcı da tahliyelere itiraz etti, ama bu itirazı reddedildi.
Davanın Temmuz'daki bölümünü anlatalım. Hablemitoğlu Ailesi'nin avukatı Ersan Barkın redd-i hakim talebinde bulununca duruşma ertelendi.
Av. Barkın'ın heyete itirazının ilk sebebi; tahliyelerle Mahkeme'nin ihsas-ı reyde bulunduğu, bunun tahliye değil beraat anlamına geldiğiydi.
İkincisi de yine yukarıda belirttiğimiz ara kararlardı. “Bunlar bugüne kadar istenmemiş ve incelenmemiş mi?” diyen soran Av. Barkın'a göre bunlardan çıkan sonuç, Devletin adeta katillerin adını sanını bildiği idi.
Sonuç ne mi oldu? Bu gelişmeden sadece bir hafta sonra Mahkeme’nin Başkanı ile bir üyenin görev yeri değişti!..
GÖRÜNTÜLER NEREDEN ÇIKTI?
O ara kararların akıbetine gelelim.
Mahkeme 22 Mayıs'ta Ankara TEM'den, merhum Hablemitoğlu'nun Eskişehir'deki konferansının görüntülerini istedi. Cevap gelmeyince 1 Ağustos'ta ikinci bir yazı yazıldı. İki gün sonra verilen cevapta; “görüntülerin Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 2004 tarihli soruşturma dosyasından istenmesi” önerildi.
Demek ki bu görüntüler cinayetten sonra yapılan soruşturma dosyasında vardı. İyi de, son soruşturmayı yapıp iddianameyi hazırlayan Savcı Zafer Ergün ilk dosyaya hiç mi bakmamıştı? O ara kararların alındığı Mayıs'taki duruşmada verdiği mütalaada sözkonusu görüntülerin getirtilmesini istemesi, bakmadığını göstermeye yetmişti!..
NİYE HERKES ÖLÜ TAKLİDİ YAPIYOR?
Geçen hafta itibarıyla yeni heyetle yargılamaya devam edildi. Kürsüye yine İddianame Savcısı Zafer Ergün oturdu.
Tarihi bir cinayetten ve davadan söz ediyoruz. Geçen yıl “failler” kesin olarak bulunmuştu; ama şimdi yeni “failler” aranıyor.
Durum bu iken ne medyanın ne siyasilerin umurunda. Duruşmalarda dinlenen tanıklar çok çarpıcı yeni iddialarda bulunuyor, 2004'teki soruşturmada delillerin adeta buharlaştırıldığı öne sürülüyor; ama nedense herkes ölü taklidi yapıyor. Hablemitoğlu'nun eşi Şengül Hablemitoğlu ve avukatı Ersan Barkın da haklı olarak bu ilgisizliğe isyan ediyor.
Cuma günkü duruşmada Av. Barkın, verilen ara kararların gereğinin yapılmamasına da tepki gösterip, “Bu kararlarda ÖKK’dan katil aranıyor. Genelkurmay Başkanı olsam ve bunu okusam hoplarım. Doğruysa da vahim yanlışsa da vahim.” dedi.
Yeni Mahkeme Başkanı’nın cevabı da ilginçti; “Bizden önceki heyetin ara kararları olmuş... Öyle şeyler yapılmış... 21 yıl geçmiş; elimizden geleni yapıyoruz.” gibi ifadeler kullandı.
AMAÇ DAVAYI SÜRÜNCEMEDE Mİ BIRAKMAK?
Şimdi o önemli kararlardan birisinin daha akıbetini aktaralım.
Hani Mahkeme, “Tetiği çeken failin sanık Tarkan Mumcuoğlu olmayabileceğinden” hareketle “tetiği çeken asli failin kim olduğunun tespiti için Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'na suç duyurusunda bulunulmasını” kararlaştırmıştı ya; duruşma başlamadan üç gün önce bunun sonucu geldi.
Yargılamanın, “sanıklara ilişkin iddianamede tespit edilen deliller ve yargılama sırasında tespit edilecek deliller doğrultusunda yapılması gerektiğini” belirten Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, sözkonusu suç duyurusunu şöyle değerlendirdi:
“Henüz sanıklar hakkında yargılama devam ederken, soruşturma aşamasındaki deliller Mahkeme aşamasında toplanırken olayda yer almış olabileceği belirtilen başka kişiler de olabileceği ifade edilerek yargılama konusu davayı sürüncemede bırakacak şekilde suç duyurusu yapılmış olduğu anlaşılmaktadır.”
Ardından, “resen araştırma ilkesi gereğince yeni deliller ile birlikte yeni şüpheli/şüphelilerin tespiti halinde gerektiğinde verilecek karar ile Cumhuriyet Başsavcılığımıza suç duyurusunda bulunulması gerekmekte” denilerek, “kovuşturmaya yer olmadığına” karar verildi.
“Soruşturmayı sürüncemede bırakma şüphesi varsa önceki heyet hakkında suç duyurusunda bulunulacak mı?” diye sormakla yetinip bu kararın altındaki imzaya dikkat çekelim.
Kararın altında iddianamenin ve davanın Savcısı Zafer Ergün'ün imzası var.
Kim, “Ayranım ekşi.” der ki!?..
Davaya yarın devam edilecek. Şu tabloya bakılırsa yeni sürpriz kararlar görebiliriz!..
Çok Okunanlar
BEDAŞ 21 Kasım'da İstanbul'da elektrik kesintisi yaşanacak mahalleleri açıkladı
A101 21 Kasım 2024 Perşembe aktüel ürünler kataloğu yayımlandı!
Hasan Arat'tan Fenerbahçe'ye Rafa Silva'lı 'Talisca' yanıtı
21 Kasım 2024 burç yorumları
Fatih Altaylı'dan Acun Ilıcalı ve yasa dışı bahis yorumu
21 Kasım Perşembe maç programı: Bugün maç var mı, hangi maçlar var, saat kaçta?
Ebru Baki Sözcü'den ayrıldı mı?
UEFA Uluslar Ligi'nde Türkiye'nin rakibi kim olacak? Play-off maçı ne zaman?
Atatürk için 21 Kasım 1938'de yapılan resmi cenaze töreninin fotoğrafları
20 Kasım reyting sonuçları 2024: Annem Ankara, Kuruluş Osman, Leyla