Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
36,6102
Dolar
Arrow
35,4274
İngiliz Sterlini
Arrow
43,4691
Altın
Arrow
3093,0000
BIST
Arrow
9.977

Teröristbaşının Affı... İki Poz Arasındaki Fark...

2013’teki birinci açılım sürecinde İmralı’daki teröristbaşı; “Türkiye’deki çözüm Suriye’deki, Suriye’deki çözüm Türkiye’deki çözümdür. Umarım bunu hayata geçirebilirler.” dedi.

MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin işaret fişeğiyle başlayan ikinci açılım sürecinde tam da bu oluyor. Bir yandan bölücü terör örgütüne silah bıraktırması için İmralı’daki teröristbaşıyla pazarlık yapılıyor, bir yandan örgütün Suriye kolu YPG/PYD’nin HTŞ liderliğindeki yeni Şam yönetimine entegrasyonu için çalışılıyor.

Birinci açılım sürecinden bir başka sayfa:

9 Kasım 2013’te; o zaman da İmralı postacılarından olan Sırrı Süreyya Önder, dönemin Başbakanı Erdoğan’la yaptığı yaklaşık 3 saatlik görüşme hakkında bilgi verip şunları anlattı:

“Başbakan devam etti. ‘Bana ne yapacağımı soruyorsun, söyleyeyim. Her şeyi yapacağım. Bir zamanı var ve bu konuda Apo ile de anlaşmışım. Tek bir kırmızı çizgim var, o da Suriye’dir. Orada Kuzey Irak benzeri bir yapılanmaya asla izin vermeyeceğim’ dedi.”

Teröristbaşı da sinirlenerek şu karşılığı verdi:

“Sen de ona söyle: biz de merkezi Suriye devleti içinde Kürtleri asla eritmeyeceğiz. Bu da bizim kırmızı çizgimizdir.”

COLANİ-KOBANİ

MHP Lideri Bahçeli, “Kandil ve Edirne muhatap değil” diyerek sadece “umut hakkı”ndan yararlanma karşılığında DEM’lilerin İmralı’ya gidip teröristbaşından, PKK’yı lağvettiği açıklamasını almasını istemişti.

Ama görüyorsunuz, DEM heyeti teröristbaşıyla görüştükten sonra kapı kapı dolaşıyor. Eski eşbaşkanlara, Edirne’deki Selahattin Demirtaş’a da Kandıra’daki Figen Yüksekdağ’a da gittiler. Görünen o ki, ikinci İmralı ziyaretinden sonra muhtemelen sıra Avrupa’daki PKK’lılara, hatta Kandil’dekilere gelecek. Teröristbaşının 2013’te, “Sadece Kandil ile değil, gazeteciler vb. kimselerle temasım olmalıdır.” diye buyurduğunu da hatırlatalım. Yani ortada henüz silah bıraktırmanın “s”si yok!..

Geçen hafta bazı AKP milletvekiliyle kahvaltıda buluşan Erdoğan’ın bir soru üzerine, “Ev hapsi, mev hapsi diye bir şey yok. Adamın kendisi de çıkmak istemiyor. Bunlar nereden çıkıyor? Af diye bir şey yok. Bebek katiline af yok.” dedikten sonra Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’a dönüp, “Bunları halka anlatın.” talimatı verdiği bildirildi.

Bunu yazan, iktidarın önemli sesi Abdülkadir Selvi’ydi. Yalanlanmadı, ama çok da tartışılmadı. Sadece teröristbaşına af konusunda Erdoğan ve Bahçeli’nin çeliştiği yorumları yapıldı.

Bir kez daha 2013’e müracaat edelim. Teröristbaşı, Selahattin Demirtaş’a kimlerle görüşmesi gerektiğini sıralarken şöyle konuştu:

“Şimdi Öcalan çıksın, af falan deniyor. Bir defa ben affedilecek bir suç işlemedim. İkincisi; bana bu hafta, bu ay dışarı çık deseler, ben burada kalmayı tercih ederim. Çünkü koşullar oluşmadan çıkmak mümkün de değil. Ben siyasi davası olan bir adamım ve bu yüzden buradayım. Çıkacaksam da bu çıkış siyasi gelişmelerle olacaktır. Ama bu yaz Adada bazı mekân değişiklikleri olabilir. Daha geniş bir mekâna geçebilirim. Gelen misafirlerimle toplantı yapabileceğim daha geniş bir yer olabilir. Belki de inşaatına başlanmıştır burada, bilmiyorum. O zaman Kandil'dekiler de bu yaz buraya gidip gelebilirler belki. Hatta en son silah bırakma gibi şeyler bir kongreyle olur. Benim bizzat kongereye katılmam gerekebilir. Ama şimdi bu tür şeyleri dayatmıyorum. Burada sekretarya için bazı yardımcılar gerekebilir. Basın sözcülüğü, danışmanlar falan ihtiyaç olabilir. Belki hukuk danışmanları gibi şeyler. Avukatlar ya da vekillerle tek başına yürümez bu işler. Sağlık koşulları için doktorlar, tahlil vb. şeyler için daha donanımlı sağlık ihtiyaçları olacak. Ben bunları heyete söyledim. Siz de bunların üstünde durun.”

Şimdi düşünelim; “Bölücü örgütü son militanına kadar yok edecek gücümüz mevcut”deniyor da; kendisinden medet umularak kapısının aşındırılmasına izin verilen İmralı’daki teröristbaşı, bu düşünce ve isteklerinden vazgeçmiş olabilir mi?

Hele de hâlâ hem BM’nin hem ABD’nin hem de bizim terör örgütü saydığımız HTŞ’nin lideri Suriye’nin başına oturtulmuş, Suriye’deki PKK’nın başı ve Öcalan’ın “manevi oğlu” Mazlum Kobani de bulunmaz Hint kumaşı haline getirilmişken!..

Şu açılım veya turlarla, aynen Yunanistan’la ilişkilerde olduğu gibi, “Bir gece ansızın gelebiliriz”in geciktirildiği, bu arada Türk Milleti’nin bir şeylere alıştırılmak istendiği o kadar belli ki!..

TALABANİ KÖTÜ BARZANİ İYİ

Mazlum Kobani’ye gelmeden önce hafızaları tazeleyelim.

Irak’ın kuzeyindeki Süleymaniye bölgesinin hâkimi KYB’nin başı Bafıl Talabani, Mazlum Kobani ile görüşüp teröristlere helikopter tahsis ettiğinde Ankara hop oturup hop kalktı.

Türk hava sahası, Süleymaniye uçuşlarına kapatıldı... Dönemin MİT Başkanı Hakan Fidan, Bafıl Talabani’nin kardeşi, Barzanilerin Başbakan Yardımcısı Kubat Talabani’ye Ankara’ya çağırıp, “Terörle ilişkinizi kesin. Aksi halde daha ileri tedbirler almakta tereddüt etmeyeceğiz” uyarında bulundu... Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler de, Bafıl Talabani’yi sürekli olarak, “Lütfen terör örgütleriyle ilişkinizi kesin. Her halükârda sizin aleyhinize olacak” diye ikaz ettiklerini açıkladı.

2023’te bir başka olay yaşandı. Talabani, Mazlum Kobani’yi Süleymaniye Havaalanı yakınında ABD’lilerle buluşturduğunda, Kobani’nin konvoyu kimliği belirsiz bir SİHA tarafından vuruldu. Kobani kıl payı kurtulurken, sadece ABD değil Barzaniler ve Irak yönetimi de Türkiye’yi suçladı. Ankara ise ne SİHA’yla vurma olayını üstlendi ne de bu suçlamalara cevap verdi.

Diyeceğimiz; Türkiye Mazlum Kobani konusunda bu kadar ciddi ve kararlı!..

Peki son günlerde gözümüzün önünde yaşananlar ne?

ABD ve Fransa’nın Barzani’nin kontrolünde olan Suriye’deki ENKS ile Mazlum Kobani’nin başında olduğu sözde Suriye Demokratik Güçleri’ni yıllardır birleştirmeye çalıştığını biliyoruz.

İşte Ankara’nın yeni açılım süreciyle bu çalışmalar iyice hızlandı. Evvela Barzani’nin temsilcisi Mazlum Kobani’yle görüştü.

Hemen ardından Barzanistan’ın Dış İlişkiler Sorumlusu Sefin Dizayi, “Rojava’da Kürtlerin birliğini sağlama çabaları” kapsamında Mazlum Kobani’nin “Kürdistan bölgesini” ziyaret edeceğini açıkladı.

Aynı akşam Kobani, Selahattin kentine gidip Mesut Barzani ile bir araya geldi. KDP’nin yöneticilerinden Hoşyar Zebari bu buluşmayı şu ifadelerle duyurdu:

“Bugün Başkan Mesud Barzani ile Kuzeydoğu Suriye'deki Demokratik Suriye Güçleri Komutanı [Mazlum Abdi] arasında gerçekleşen toplantı, Kürt birliğini ve pozisyonunu güçlendirmek ve Şam'daki yeni Suriye yöneticilerine karşı sorunsuz bir siyasi geçiş için önemli bir başarıdır. Tüm müttefiklerimize ve dostlarımıza teşekkür ederiz.”

Görüşmeye ilişkin olarak Barzani’nin ofisinden yapılan “Başkan Barzani, Demokratik Suriye Güçleri Komutanı’nı kabul etti” başlıklı açıklamada da şunlar kaydedildi:

“Toplantıda, Suriye’deki mevcut durum ve son güvenlik ile siyasi gelişmeler ele alındı. Ayrıca, şu anda Suriye’deki Kürt taraflarının yeni gelişmelerle ilgili nasıl bir tutum sergilemesi gerektiği ve Kürt tarafları arasında ortak bir duruş sergileyerek nasıl bir tutum belirlenebileceği üzerine görüş alışverişinde bulunuldu. Toplantıda ayrıca, Suriye’deki Kürt taraflarının, herhangi bir dış müdahale olmaksızın ve barışçıl yollarla kaderlerini belirlemeleri gerektiği, haklarını teminat altına almak amacıyla birleştirerek ortak bir duruş sergileyip, yeni Suriye yönetimleriyle anlaşmalar ve mutabakatlar sağlamaları gerektiği vurgulandı.”

Suriye’deki teröristbaşı Mazlum Kobani ise, “Suriye’deki değişim sürecini ele aldık ve birlikte Suriye’de Kürtlerin tutumlarının bir olması gerektiği ve Şam ile diyalogun Kürt halkının haklarını barışçıl bir şekilde koruması gerektiği konusunda anlaştık. Ayrıca Kürtlerin birliğine ve bölgede istikrarın korunmasının hepimizin görevi olduğuna vurgu yaptık. Birbirimize destek olacağız.” dedi.

Erdoğan’ın, Bahçeli’nin işaret fişeğiyle yeni sürecin başladığı günlerden 16 Ekim’de “Irak Kürt Bölgesel Yönetimi Başkanı Neçirvan Barzani”yi, geçtiğimiz 7 Ocak’ta da Başbakan Mesrur Barzani’yi kabul etmesini;

Neçirvan Barzani’nin “aynı anda hem Türkiye hem de Rojava ile konuştuğu” iddiasını;

Cengiz Çandar’ın, teröristbaşının Ahmet Türk’ün heyette yer alması isteğinin Ankara tarafından Mesut Barzani’ye iletildiği, onun da, “Benim için sakıncası yok” cevabı üzerine Türk’ün heyete katıldığı bilgisini;

“Türkiye’nin PKK’nın kendini feshetmesi karşılığında Rojava’nın statüsünü tanıyabileceği” yorumlarını;

Ve de Biden’in giderayak, Türkiye’nin PKK/YPG’ye müdahalesini önlemek için konulan yaptırımları kaldırmasının hikmet-i sebebini bir yana bırakıp sadece şunları soralım:

Ankara’nın nezdinde Mazlum Kobani hâlâ teröristbaşı ise neden Barzani’yle görüşmesine Bafıl Talabani’de olduğu gibi ses çıkarılmadı?

İki poz arasındaki fark ne? Talabani ile görüşmesinde terörist kıyafeti, Barzani’yle görüşmesinde takım elbise giymiş olması mı?

En azından 2012’de; “Peşmerge reisi Barzani’nin, Suriyeli Kürtleri bir araya getirerek toplantı tertip etmesi ve birleşin çağrısında bulunması yanı başımızdaki zaman ayarlı bombanın her an patlayacağını işaret etmektedir.”, “Suriye’nin kuzeyindeki gelişmelerin peşmerge yönetimiyle konuşulması bu konudaki birinci muhatabın kim olduğunu yeniden teyit etmiştir.”, “BOP’un final sahnesinde Kürdistan ve Barzani’nin, koltuk derdinde olan seyircileri selamlamak için reverans yapacağı şimdiden belirginlik kazanmıştır.”, “Bu, batının siyaset laboratuarlarında tezgâhlanmış ve sinsice projelendirilmiş yüzyıllık bir tuzaktır. Türk milleti bu doğrultuda kapana kıstırılmak üzeredir.” tespitlerini yapan Bahçeli’nin bir tepki göstermesi gerekmez miydi?

Müyesser YILDIZ

19 Ocak 2025