Türkiye’nin tapusu tartışılırken...

İmralı’daki teröristbaşından medet umulduğundan beri öyle bir hava estiriliyor ki; sanırsınız PKK laf olsun diye kuruldu/kurduruldu... Şimdi İmralı’daki teröristbaşı yaşlandı, hapisten çıkmak istiyor; Kandil’dekiler de çok yoruldu, artık silah bırakıp teslim olacaklar!..

PKK’nın Sevr davası için kurulduğu, terörün amaç değil araç olduğu, bu yolla Türkiye’yi müzakere masasına oturtmanın hedeflendiği hatırlanmadı bile.

Bugünkü İmralı ziyareti öncesinde de adeta düğün bayram yapıldı; teröristbaşının yapacağı açıklamanın “tarihi” olacağı vurgulandı.

Başa dönelim.

İki İmralı ziyaretinden de beklenen çağrı çıkmayınca AKP Sözcüsü Ömer Çelik, “ziyaret trafiğinin tamamlandığını” belirterek, “Bundan sonrasında beklenen terör örgütünün tasfiye edilmesiyle ilgili çağrı ortaya çıkması.” dedi.

Yeni açılımın mimarı MHP Lideri Devlet Bahçeli de, “beklenen çağrının bir an evvel açıklanmasının samimi dileği” olduğunu söyledi.

Hâl böyleyken; teröristbaşının Kandil’e, PYD’ye, Irak’ın kuzeyine ve Avrupa’daki PKK’lılara mektup gönderdiği duyuruldu; ama bu mektupların oralara nasıl, kim tarafından ulaştırıldığını soran olmadı...

Keza İmralı heyeti, Barzanistan turuna çıkıp Barzaniler ve Talabanileri süreç hakkında bilgilendirdi...

Nihayetinde de önceki gün jethızıyla üçüncü İmralı ziyaretine izin çıktı.

Öncesinde teröristbaşının mesajını videolu vermesi tartışmaları yaşandı. Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, “Mevzuata uygun değil.” dedi.

Şimdiye kadar olanlar mevzuata çok uygun ya!..

Hoş Geldin “Kürt Sorunu”

Yazıyı, İmralı heyetinin İstanbul’da yaptığı açıklamayı beklemeden, aslen yarın için planlayarak yazdım. Çünkü ne kadar “paradigma” laflarıyla süslenirse süslensin, aylardır ağızlarını büzüşlerinden söylenecekler ve istenecekler o kadar belli ki!..

Açıklama öncesindeki süreçte kim ne dedi, özetleyelim.

DEM Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan: “Sayın Öcalan, tarihi bir çağrı yapacak. O tarihi çağrıda... demokratik Türkiye düşüncesi ortaya koyulacak... Saatler artık Kürt barışına ve demokratik Türkiye'ye kuruludur. Hiç kimse bu saatten sonra iktidar dahil olmak üzere Kürt barışına kurulan saatleri geriye çeviremez... Öcalan çok önemli şeyler söyleyecek. Devletin ezberlerini bozacak. Devletin ne kadar samimi olup olmadığını test edecek bir çerçeve ortaya koyacak... Biz bir şey kaybetmeyeceğiz. Eğer bu çağrı sonrası birileri demokratik adımlar atmazsa onların maskelerini düşürmüş olacağız... Dünya, Ortadoğu yeniden şekillenirken bizimkiler hâlâ 100 yıllık ret ve inkar politikalarını hayata geçiyorlar... Bırakın kuzey ve doğu Suriye’nin gerçeğine orada yaşayan halklar karar versin... Size düşen Kürdün statüsünü kabul etmektir... Davasına ve kimliğine sahip çıkan bir halkız. Yüz yıl önceki gibi sahada kazanan masada kaybeden olmayacağız.”

DEM Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları: “İç barışa her zamankinden daha çok ihtiyaç var. İlk adımı Kürt sorununun demokratik çözümüdür.”

DEM Grup Başkanvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit: “Kısa bir süre içerisinde 100 yılı aşan Kürt sorununun çözümünde yeni bir dönemin başlangıcı olacak tarihi çağrının geleceğini biliyoruz."

Ahmet Türk: “Tarihi bir dönemeçten geçiyoruz. Kürtler uzun yıllar varlıklarını, kimliklerini, bir halk olduğunu anlatabilmek için büyük bedeller ödedi... Bunca bedel halklarımızın geleceğini güvence altına almak; özgür, demokratik bir gelecek için... Kürtler direnmek zorundaydı, direndi. Öcalan, değişimin, dönüşümün, tüm halkları kucaklayacak bir anlayışla yola çıkmanın kararlılığı içindedir.”

İmralı heyetinin Barzanistan’daki görüşmelerinde söylenenlere de bakalım.

KYB’nin başı Bafıl Talabani: “Türkiye’de Kürt halkının haklarını koruyan her türlü girişimi destekliyoruz. KYB olarak, bu tarihi sürecin başarılı olması için üzerimize düşeni yapmaya hazırız. Bu çabaların temeli, 1993 yılında Mam Celal’in [Celal Talabani] başlattığı girişimlerle atılmıştır ve bizler de bu mirası devam ettiriyoruz... Kürt meselesi silah ve savaşla çözülemez. Tek seçenek, ciddi ve yapıcı bir diyaloğa dönmektir.”

DBP Eş Genel Başkanı Keskin Bayındır: “Mam Celal önceki barış ve çözüm sürecinde nasıl büyük bir rol oynamışsa Sayın Bafıl ve Kubad Talabani de mevcut çözüm ve barış sürecinin ilerlemesi için önemli ve tarihi bir rol oynayacaklar... 4 parça Kürdistan’daki halkımız şunu bilsin ki, bu görüşmemiz ortaya çıktı ki bütün güçleri ile barış ve çözüm sürecine destek verecekler... Bütün aktörler aynı şeyi söylüyor: Öcalan'ın liderliğinde bütün Kürtler önemli kazanımlar elde edecek.”

Neçirvan Barzani: “Türkiye’de ciddi bir süreç başladı. Geçtiğimiz dönemde Ankara’da bu konuyla ilgili birçok görüşme gerçekleştirdik ve bizim değerlendirmemize göre bu, hem Türkler hem Kürtler hem de Türkiye’de yaşayan tüm halklar için olumlu ve ciddi bir süreçtir... Süreç oldukça net. PKK’nin silah bırakması gerekiyor. Ancak bu, bir ‘teslim olma’ anlamına gelmiyor. Burada mesele, artık silahlı mücadelenin ve askeri gücün Türkiye’deki Kürt meselesini çözemeyeceğidir. Eğer bir Kürt sorunu varsa, bu sorun Türkiye içinde diyalog yoluyla çözülmelidir... [Öcalan’ın siyasete tekrar müdahil olup olmayacağı sorusu üzerine] Bence bir süreç içerisinde, evet. Türkiye’de Irak’taki modelin aynısının olması mümkün değil, ancak süreç ağır ve yavaş ilerliyor. Sabır, strateji ve süreklilik gerekiyor.”

Son olarak önceki gün de; Cumhuriyete resmen savaş ilân eden Cumhur İttifakı’nın ortağı HÜDA PAR’ın Erbil’de Neçirvan Barzani’yle buluşup, “Türkiye’deki barış süreci ve çözüme ulaşmak için atılacak adımlar hakkında görüş alışverişinde bulunduğunu” belirtip bugünden sonra neler olabileceğini tahmin etmeye çalışalım.

Ya Beni Götürün Ya Onlar Gelsin

Bunun için de birinci açılım-saçılım sürecine bakalım.

Yeni Anayasa’da “Kürtlerin halk olarak varlığını kabul eden bir ibarenin” olmasını isteyen teröristbaşı; Pervin Buldan, Sırrı Süreyya Önder ve Selahattin Demirtaş’tan oluşan heyete şu vatandaşlık maddesini yazdırdı:

“Özgür iradesiyle Türkiye Cumhuriyeti’ne bağlılığını ifade eden her birey Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıdır. Burada Türkiye Cumhuriyeti de olmayabilir, sadece Türkiye de olabilir.”

Başka?

Sekretarya, bazı yardımcılar, basın sözcülüğü ve danışmanlar dışında Kandil’deki teröristlerin de İmralı’ya gidip gelmesini istedi... Silah bırakmanın kongreyle olacağını anlatırken de, “Benim bizzat kongreye katılmam gerekebilir.” dedi.

Diyeceğimiz; bundan sonrası için “Kürt sorununun çözümü” için kolların sıvanacağı anlaşıldığına göre, teröristbaşı aynı talepleri dillendirirse şaşırmayalım.

“Önemli Eşik” Ne?

İmralı-PKK-DEM cephesi böyle. Bir de Ankara’ya bakalım.

Türkiye’nin tapusu tartışılırken, ülke Ekrem İmamoğlu’nun diploması ve Cumhurbaşkanlığı adaylığı tartışmalarına gömüldüğünden Erdoğan’ın satır aralarında kalan iki açıklaması dikkat çekmedi.

İlkini ay ortasında Asya turundan dönerken yapan Erdoğan, şunları söyledi:

“Türkiye'yi değişen dünyada geride bırakan, ayağına pranga olan anayasanın yenilenmesi gerektiğini anlatmaya da devam edeceğiz. Uzlaştırıcı, birleştirici, özgürlükçü, toplumun tüm kesimlerini kuşatan sivil bir anayasa temel hedeflerimizden biridir... Aksine bu süreç seçimlerden önce gündeme gelerek toplumda daha fazla tartışma ve katılım oluşturabilir. Seçim öncesi bir yeni anayasa süreci hem siyasi partilerin hem de toplumun bu konudaki görüşlerini ortaya koyması açısından oldukça önemli olacaktır. Türkiye'nin çeşitliliği ve dinamik toplumsal yapısı göz önüne alındığında yeni bir anayasa hazırlığı, toplumun geniş kesimlerinin ihtiyaçlarını dikkate alan kapsayıcı ve adil bir çerçeve oluşturmak için kritik bir fırsat sunacaktır. Toplumun tüm kesimleri, yeni anayasayı, Türkiye'nin geleceği için bir fırsat olarak değerlendirmelidir. Bu süreç sadece siyasi bir araç değil, aynı zamanda toplumsal barış ve dayanışma için de önemli bir adım olabilir.”

Neymiş?

Mevcut Anayasa, Türkiye’nin ayağında “pranga” imiş... Yeni anayasanın seçimden önce hazırlanması önemliymiş... Toplumun tüm kesimlerini kapsayan sivil anayasa “toplumsal barış” için önemli bir adım olacakmış!..

Erdoğan, bundan sadece 9-10 gün sonra AKP Kongresi’nde ise şöyle konuştu:

“Demokrasimizi yeni, sivil, kuşatıcı bir anayasayla taçlandırma hedefimizi muhafaza ediyoruz. Anayasa konusunda, gerek kendi bünyemizde gerekse toplumun çeşitli kesimleriyle yürüttüğümüz çalışmalarda önemli bir eşiği geride bıraktık.”

Anayasa konusunda bu kadar kısa sürede geride bırakılan o “önemli eşik” ne ola ki?!

Çağrının Sırrı Sırrı'dan Geldi

Yazıyı bitirmemden hemen sonra İmralı heyetinin açıklamasını dinledim.

Teröristbaşının, "Kürt realitesinin tanınmaması”, “kimlik inkârı”, “Cumhuriyetin tek tipçi yorumları”, “demokratik toplum”, “Cumhuriyetin ikinci yüzyılını demokrasiyle taçlandırmak" ifadeleri yukarıdaki tespitlerimizin doğrulanmasından başka bir şey değildi.

Ama açıklamada olmayan asıl mesajları, yani PKK'nın feshi ve silah bırakma şartlarını son dakikada Sırrı Süreyya Önder verdi. Basın toplantısının sonunda teröristbaşının bir notunu paylaşmak istediğini belirten Önder şunları söyledi:

"Bu perspektifi ortaya koyarken şüphesiz pratikte silahların bırakılması ve PKK'nın kendini feshi demokratik siyaset ve hukuki boyutun tanınmasını gerektirir notunu da bizlere iletti."

Bu sözlerin Türkçesi mi?

Anayasal tanınma... PKK'nın siyasallaşması... Ve teröristlerin affı!..

Müyesser YILDIZ

27 Şubat 2025