Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
37,0624
Dolar
Arrow
34,1295
İngiliz Sterlini
Arrow
44,5429
Altın
Arrow
2955,0000
BIST
Arrow
8.793

Organize işler 2

31 Mart seçimlerinden sonra normalleşme ismi takılan bir süreç başladı. Aylar boyunca 28 Şubat Davası sebebiyle hapiste ölüme terk edilen, yaşları 100’e dayanmış paşaların tahliyesi haricinde akılda kalıcı bir kazanım elde edilemedi.

Kuruluşu milattan önce 209’a dayanan bir ordu için geçtiğimiz 30 Ağustos’taki Kara Harp Okulu mezuniyetinde teğmenlerin kılıç çatması olağan bir kutlama olarak kabul edilmesi beklenirdi. Üstelik Cumhurbaşkanı daha önce de bu kutlamaları izlemiş ve alkışlamıştı. Üç harp okulunun da birincisi kadın subaylardı ve Türk kadınının başarısının konuşulması gerekirdi. Kısa bir sessizlikten sonra Cumhurbaşkanı 21. İmam Hatipliler Kurultayı’ndaOrdu içinde bulunmaları mümkün değil, temizleyeceğiz.” dedi. Kutlama görüntüleriyle birlikte darbe söylentisi gündeme getirildi. Bugüne kadar teğmenlere dokunan olmadı, bazıları tanık sıfatıyla ifade verdi, devam eden bir soruşturma ve görevden alınıp sürülen üst rütbeli öğretmen subaylar haricinde bir aksiyon alınmadı. Atatürkçü subayların ordudan uzaklaştırılması konusunu hapse düşmeyecek şekilde anlatabilmemin bir yolunu bulamadım bu sebeple konuya devam ediyorum.

21 Ağustos günü Narin Güran isimli küçük bir kız Diyarbakır, Bağlar’da kayboldu. Ülkede bu şekilde kaybolan binlerce kişi olmasına karşın Narin her yerde, suyun içinde, her köşe başında arandı ve sonunda bulundu. Bugünlerde ise Narin’in tüm aile tarafından bilinçli şekilde öldürüldüğü, öldürüldükten sonra örgüt organizasyonu şeklinde cesedin yok edilmeye çalışıldığı ve arama kurtarma çalışmalarının kötü niyetle sabote edildiği gibi şeytani senaryolar üzerinde konuşuluyor. Süreç içerisinde AKP Diyarbakır Milletvekili Ensarioğlu “Bilip de söylemememiz gereken şeyler var.” sözleriyle gündem oldu. 

Derken 1 Ekim günü TBMM Adli Yıl açılışında MHP lideri Bahçeli DEM partili vekillerin elini sıkarak “Cumhurbaşkanının konuşması beni harekete geçirdi.” dedi. Bir anda akan kan dursun, silahlar bırakılsın, barış sağlansın söylemleri başladı. DEM’in bu aşamada muhatap alınmadan ve sürece dahil edilmeden Öcalan ve Kandil arasında görüşme sağlanarak ilerleme sağlandığı konuşuldu. Konunun muhataplarının ve kendisinin ağırlığına bakılırsa bu aylardır devam eden ve mesafe alınan bir ikinci çözüm süreci denemesi olmalı.

Bu hafta ise Yenidoğan Çetesi soruşturması gündem oldu. Birileri belli ki uzun yıllardır bebeklerin canı üzerlerinden para kazanıyordu. Bir ailenin yenidoğan 1-2 günlük bebeğini rahatça hasta edip öldürebilecek kadar gözleri dönmüş insanlardı bunlar. “Yaşatsak ayrı öldürsek ayrı dert.” şeklinde insanlık dışı ifadeler delil olarak dava dosyasına girdi. Soruşturmanın savcısı makamında açıkça tehdit edildi, öldürülmesi için 100 Bin Dolar karşılığında kiralık katille anlaşıldı. Türkiye savcı öldürme geleneğine sahip bir ülke değil. Doğan Öz ve Mehmet Selim Kiraz haricinde şehit edilen savcımız olmadı ve bu iki savcı cinayeti de politikti. Derken bu çetenin liderlerinden olduğu söylenen Dr. Fırat Sarı’nın geçmişi servis edildi. PKK’nın gençlik örgütlenmesi YCK’nın üyesi olma ve PKK-YCK terör örgütüne yardım /yataklık suçundan 1998 yılında kesinleşen 12 yıl 6 ay cezası, 2003 yılında yürürlüğe giren Topluma Kazandırma Yasası sonrası 2 yıl 6 aya düşürülmüş, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun yürürlüğe girmesinden sonra da 1 yıl 6 ay 22 güne indirilmişti. Son karar 26.01.2010 tarihinde kesinleştikten sonra doktor olarak bakanlık tarafından ataması yapılmıştı. 

Yine bir süredir Diyarbakır’dan Van’a üniversite eğitimine gidip kaybolan ve cesedi bulunan Rojin Kabaiş soruşturması ve Türkiye, İran, Irak ve Suriye’de Kürtlerin yaşadığı bölgelerin birleştirilmiş haritaları gündemde bulunuyor.

Atatürkçüler ordudan temizlenmeden, yani ikinci Ergenekon/Balyoz yapılmadan ikinci açılım sürecinin mümkün olmadığı açık. Terör örgütü silah bırakacaksa elbette düşman ordunun da tasfiye edilmesini ister. 15 Temmuz 2016’da FETÖ’cü darbecilere karşı emir beklemeden, kendiliğinden direnen Atatürkçü subay ve astsubaylardı. Teğmenlerin tasfiyesi ordunun ulusallık vasfının da tasfiyesi anlamına geliyor. İktidar sahiplerinin ve içlerindeki kliklerin konuları ele alma biçimini birbirinden bağımsız okuyamayız. En başından beri her şeyi bilen birileri biz de öğrenene kadar belirli soruşturma dosyalarını gündemde tutuyor. Bin yıllık kardeşliğin arasına zaten son 40 senede kan ve sayısız emperyal devlet girdi. Kimler kimlerle beraber henüz net değil. Böyle giderse bu süreç de diğerleri gibi fünye ile sonlanabilir. Keza savaş hileden ibarettir.