Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
37,8385
Dolar
Arrow
34,1542
İngiliz Sterlini
Arrow
44,9695
Altın
Arrow
2916,0000
BIST
Arrow
9.109

Emeklilerin insanca yaşamı anayasal ve evrensel bir haktır: Çok acil sosyal devlet

Emeklilik ve Sosyal Güvenlik evrensel insan haklarından biridir. Bu hakkın yerine getirilmesinde devlet görevli kılınmıştır. Emeklilik ve sosyal güvenlik açısından baktığımızda devlet, emeklilere temel bir gelir güvencesi vermek zorundadır. Temel gelir güvencesi, ulaşılabilir sağlık güvencesi, çocukları için sürdürülebilir bir gelir güvencesi, yaşlılar için temel bir sağlık ve gelir güvencesi devletin temel görevidir ve anayasal bir haktır.

Anayasamızın 49. Maddesinin 1. Fıkrasına göre çalışma herkesin hakkı ve ödevidir. Anayasamızın 56. Maddesine göre herkes sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşam hakkına sahiptir. 

Anayasamızın 60. Maddesine göre herkes sosyal güvenlik hakkına sahiptir. Devlet bu güvenliği sağlayacak gerekli tedbirleri almak zorundadır. Ülkemizde temel sorun sağlıklı dönüşüm adı altında, sosyal devletten vazgeçilerek Jandarma Devlet anlayışının bir dayatması sonucu, sosyal güvenliği bir hak olmaktan çıkartıp yükümlülüğe dönüştürmüştür. 

Sağlıktaki dönüşümü kısaca özetlemek gerekirse 2000 yılına kadar aylık bağlama oranı %70, kıdem tazminatı tavanı ise asgari ücretin 7,5 katıdır. Yani o dönem 1.000-TL maaş alan bir kişi emekli olduğunda 700-TL almaktaydı. 2002 yılında emekli olan bir çalışan kıdem tazminatı olarak 1.750.000-TL alırken 2023 yılında emekli olan aynı kişi 500.000-TL kıdem tazminatı almaktadır. 2002 yılında bir işçi ve çalışan, aldığı kıdem tazminatı ile 838.000-USD alırken bugün aynı emekli olan bir işçi yani çalışan sadece 25.000-USD alacaktır. Kıdem tazminatı tavanı bugün 35.000-TL, oysa eski sistemde asgari ücretin 7.5 katıydı. Bunu koruyabilseydik bugün bir çalışanın kıdem tazminatı tavanı olarak 150.018-TL alması gerekirdi. 

2002-2008 yılları arası aylık bağlama oranı %55 iken 2008’den sonra %35’e düşürülmüştür. Prim gün sayısı 5000, aylık bağlama oranı %27,7’ye çekilmiştir. Aslında burada emeklilerin temel sorunu aylık bağlama oranıdır. 2000 yılında aylık ücreti 1.000-TL olan bir kişi o gün emekli olduğunda 700-TL, aynı kişi bugün emekli olursa 277-TL alacaktır. İşte tam da sorun bu! Geriye dönük aylık bağlama oranlarında bir düzenleme yapılmazsa emeklilerin sorunu ve açlık sınırında yaşamaları devam edecektir. 

2024 bütçesinde personel harcaması olarak 2.8 Trilyon TL ödenek ayrıldı. 2023 yılı bütçesinde bu tutar 960 Milyar TL idi. Bu duruma göre personel harcamaları %300 arttırılmış durumda. Yani ücretlere %300 zam yapılması gerekir. Çünkü personel harcaması olarak ayrılan ödenekler 5018 sayılı Kamu Mali Yönetim ve Kontrol Kanunu’na göre başka hizmetlere harcanamaz. Bu durumda en düşük emekli aylığının 2.500-TL olması, asgari ücretin de 34.300-TL olması gerekir. Bu bütçedeki rakam açısından incelediğimizde gerçek budur. En düşük emekli ücretinin 34.300-TL’ye çıkartılması ise bütçe açısından bir zorunluluktur. Burada ülkemizin yaklaşık %70’i açlık sınırında. Yani asgari ücret ve emekli ücretleri bu söylediğimiz düzeye getirilse bile bu %70’lik kesim, açlık sınırından kurtulamayacaktır. 

Peki çözüm nedir? Çözüm, siyasi iktidarın fiyatları bir yıl dondurmasıdır. Ülkemizde özellikle emeklilik yaşının sosyal güvenlik açısından bir sorun olduğu Neo-Liberal söylemle herkese inandırılmıştır. Sosyal güvenlik açıklarının esas nedeni toplanamayan Sosyal Güvenlik Primleri ve Sosyal Güvenlik Fonlarının piyasa faizleri üzerinden nemalandırılamaması, Sosyal Güvenlik Kurumunun elindeki menkul ve gayrimenkullerin piyasa fiyatı üzerinden kiraya verilememesi Sosyal Güvenlik Kurumu açıkları olarak karşımıza çıkmaktadır. Aslında siyasi iktidar sosyal güvenlik fonlarını kendisi kullanmakta, Sosyal Güvenlik Kurumunu ise piyasa faizi üzerinden borçlandırmaktadır. Açıkların en büyük nedenleri bunlardır ve sosyal güvenlikte emeklilik yaşının yükseltilmesinin sosyal güvenlik açıklarına etkisi %3’tür yani abartıldığı gibi değildir. 

Bu durumu aktif-pasif oranı açısından incelediğimizde OECD ülkelerinde bir çalışan altı kişiyi finanse ederken ülkemizde 2000 yılında bir çalışan 2,29 emekliyi finanse ederken bugün bir çalışan sadece 1,1 emekliyi finanse etmektedir. Bizim gibi ülkelerde normal olan şudur; bir çalışanın 4 kişiyi finanse etmesi gerekir. Yani yaş haddini yükselterek aylık bağlama oranını düşürerek sosyal güvenlik açıkları azalmamış aksine artmıştır. Çözüm çok ivedi Sosyal Refah Devletidir.