Türkiye ekonomisi hem ulusal hem uluslararası normlarda genel kabul görmüş bilimsel kriterlerin yerine, hiçbir şekilde ekonomi biliminde yeri olmayan, ekonomik ve yatay bir mali kriz yaşamaktadır. Bu krizleri de iktidar spekülatif olaylarla bastırmaya çalışmaktadır. Bir müddet sonra kısa vadeli ve anlık çözümler ekonomideki yapısal sorunları daha da kronik hale getirecektir. Krizin tüm faturası bir kez daha yoksul halka, emeklilere ve dar gelirli çalışanlara yüklenecektir.
Sonuç olarak ekonomi artık yoksulun sırtından çözülemeyecek kadar kötü durumdadır. İMF tipi Ortodoks yaklaşımlar çözüm değildir. Yolsuzluğun, israfın önlenmediği, katma değeri yüksek üretim yapılmadığı müddetçe ekonomi düzelmeyecektir.
Ekonomimizin başlıca sorunları neler diye özetlemek gerekirse:
-Enflasyon
-İşsizlik
-Dış göç ve işgal sorunu
-Yoksulluk ve mülksüzleşme
-Hukuk güvenliği
-Sosyal ve ahlaki çürüme
-Gelir dağılımındaki adaletsizlik
-Büyük borç batağı
-Düşük tasarruf, sıfır yatırım
-Paralı, pahalı yetersiz ve niteliksiz sağlık hizmetleri
-Düşük düzeyli eğitim ve eğitimde yabancılaşma
-Üniversitelerin bilimden uzaklaşması ve bilimle sorunlu hale gelmesi
-Bozulan sosyal yapı ve çarpık şehirleşme
-İktidarın yarattığı köşe dönmeci parazitler
-Giderek derinleşen ayrımcılık ve kayırmacılık
-Toplumsal ümitsizlik
-Siyasi partilere olan güvensizlik ve partilerin umut olmaktan çıkması
-Mafya vari yaygın suç, şiddet ve uyuşturucu kültürünün yaygınlaşması
-Siyasi çürüme
-Yurttaşlık bilincinde gerileme
-Giderek tüm toplumu saran ruhsal boşluk duygusu
-Adalet ve devlete olan güvensizlik
-Milli sermayenin el değiştirmesi ve milli burjuvazinin tasfiyesi
-Kamuda israf ve yolsuzluğun önlenmemesi
-2002’den günümüze israf hariç tespit edilebilen yolsuzluk tutarı 400 milyar dolardır.
-Gelirin adaletsiz dağılımı. Milli gelirin yaklaşık %90’ını %10’luk kesim alırken, milli gelirin %10’luk kısmını %90’lık kesim paylaşmaktadır.
-Toplumun %80’lik kesimi servet edinemez hale gelmesi
-Toplumun %80’lik kesimi yoksulluk sınırında, bunun yarısı da açlık sınırının altında yaşıyor olması
-1925 yılında Atatürk’le başlatılan mülk sahibi olma ilkesinin yerini mülksüzleştirme ve kent rantları almıştır
-Yaşanan yoksulluk ve açlık yüzünden toplumun demokratik hak ve kalkınma talebinde bulunamaması
-Toplumun entelektüel ve kültürel düzeyi gittikçe azalıyor. Bu yüzden demokratik hak ve demokrasi talebinde bulunamaması.
-Tek kişinin atadığı yargının meclise talimat vermesi. Rejimin totaliter ve otoriter rejime evrilmesi.
-Uzun süredir yaşanan ekonomik çöküş, kronik bir şekilde sosyal ve ahlaki çürümeyi getirmiştir.
Bozulma ve çürümeyi değişim olarak algılıyoruz bu da soysuzlaşmayı topluma dayatmıştır.
Çok Okunanlar
A101 21 Kasım 2024 Perşembe aktüel ürünler kataloğu yayımlandı!
BEDAŞ 21 Kasım'da İstanbul'da elektrik kesintisi yaşanacak mahalleleri açıkladı
21 Kasım 2024 burç yorumları
Fatih Altaylı'dan Acun Ilıcalı ve yasa dışı bahis yorumu
Onur ve Semih arasında MasterChef'te kavga! Yeni fragmanda olay anları
UEFA Uluslar Ligi'nde Türkiye'nin rakibi kim olacak? Play-off maçı ne zaman?
Ebru Baki Sözcü'den ayrıldı mı?
Altın fiyatları bugün ne kadar?
21 Kasım Perşembe maç programı: Bugün maç var mı, hangi maçlar var, saat kaçta?
Fenerbahçe'ye Talisca sonrası Eriksen piyangosu