Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
36,2401
Dolar
Arrow
34,4862
İngiliz Sterlini
Arrow
43,5545
Altın
Arrow
2962,0000
BIST
Arrow
9.367

Çatalhöyük: Güneşin batmadığı imparatorluktan güneşin doğduğu ülke Anadolu’ya

Son yıllarda “Tarih” meselesi çok popüler oldu. 

Eskiden vatandaşın ikinci uykusuna geçtiği, kıçında pirelerin dolaştığı gecenin geç saatlerinde yayınlanan bu tür programlar günümüzde “yoğun zaman” yani “pıraym taym” da karşımıza çıkıyor.

Çok da izleyicisi var.

Fatih Altaylı’nın İlber ve Celal Hocalarının katkısını göz ardı etmeyelim.

Yalın bir dille anlattıkları hikayeler ve tarihsel kesitler hepimizin dikkatini çekti.

Bu arada Altaylı’nın da entellektüel kapasitesi hiç fena değilmiş, çok şeyden bilgisi ve haberi varmış.

Tam 92 yıl önce bu günleri gören Atatürk de “Tarihini bilmeyen bir toplumunun geleceği yok olmaya mahkumdur” diyerek 1931 yılında  Türk Tarih Kurumu’nu kurmuş.

Nutkunda bir çok yerinde toplumların geçmişlerinin önemi hakkında bazı notlar almış.

ETİBANK, SÜMERBANK gibi isimler, Atatürk’ün konuya olan hassasiyetinden, tüm hırpalanışlarına rağmen, dolayı hala zihnimizin derinliklerinde yer alıyor.

Bu yazıyı yazarken tivi açık, haberlere bir “son dakika” düştü. 

Henri Kisincır ölmüş. 

Allah rahmet eylesin, 100 yaşındaymış.

Amerika’nın dünya devi olup, başımıza bela olmasında önemli katkıları olan diplomatların en başında gelen Kisincır’ın haberini duyunca aklıma, 2007 yılında İş Bankası Kültür yayınları tarafından yeniden basılan, Henri Kisincır’ın “Diplomasi” kitabında yazan şu cümle geldi:

Kisincır, “Gelecekte dünyanın alacağı biçimi görebilmek için geçmişin doğru kavranması gerekir ve ne kadar geriye gidersen, ileriyi o kadar daha iyi görürsün” demiş kitabında.

Bu arada başımıza bela diyorum, çünkü şu FETÖ pisliklerini Işık evlerinde yetiştirip, sızdırılmış sorularla hakim, savcı, pilot, emniyet müdürü yaparak bize musallat eden bilfiil ABD ve onun Kisincır gibi “yeşil ibrişim kuşak” elemanları ve de dışı müslüman içi nedir bilmem 44. Başkanı Barak Hüseyin Obama’dan başkası değil.

Daha ileri gidip de etnik ayrımcılığa girmeyeyim.

Sonra bozuluyor bazı arkadaşlarım.

Neyse, Anadolu Üniversitesinde çalışırken, Doçent olduğumda almıştım Kisincır’ın “Diplomasi” kitabını.

Arkeoloji de geleceğin izdüşümleri için, geçmiş kodların kullanılması açısından epeyce öne çıktı son zamanlarda. 

Özellikle kültür sanat kanallarının yoğun ilgisini çekti ve alana özel tivi kanalları bile kuruldu. 

Dergiler, kitaplar da cabası

Arkeoloji ezelden beri bizler için olmasa da gelişmiş ülkeler için önemli bir bilim alanı oldu.

Biz biraz geç fark ettik.

Biz fark edene kadar da olan oldu.

Bizim çanak, çömlek, taş parçası dediğimiz hususlar halbuki ne kadar önemliymiş.

1931 yılında kurduğumuz ve son yıllarda yerli kazılara ciddi kaynak sağlayan Tarih Kurumuna rağmen geç fark ettik.

Arkeolojinin önemini çok önceden fark eden gelişmiş ülkeler, gelecek stratejilerini detaylandırırken gidebildikleri kadar geri gitmeye çalışıyor.

Bu yüzden arkeolojiye özel önem veriyor.

Çatalhöyük de 10 bin yıllık geçmişi ile özel önem verilen, önemli bir tarih okulu.

Kim yaşamış, nasıl yaşamış, ne yiyip ne içmiş,

Çocuklarını nasıl yetiştirmiş, 

Toplumsal ilişkileri nasılmış,

Üretim metotları neymiş,

Ticari yaşam felsefeleri,

Kültürel geçmişleri,

Kültürel değişimleri,

Daha ne bilgiler ne bilgiler.

Dolayısıyla uluslararası hakimiyette stratejik ön alma faaliyetlerini özellikle arkeoloji üzerinden bu yüzden kurguluyorlar.

Bakınız “Lawrence of Arabia” filmindeki Lovrıns, 600 yıllık Osmanlı İmparatorluğunun altını nasıl oymuş. 

Tek başına koca bir imparatorluk ordusunu nasıl kılıçtan geçirmiş!

İmparatorluğu kurtarmak için canla başla çalışan Sultanların, bölgeyi kontrol etmek için, epeyce mücadele sonrası, uzun yıllar içinde inşa ettikleri Hicaz Demiryolu’nu kısa zamanda nasıl tarumar etmiş.

Daha önceleri 3 ayda asker indirdiği coğrafyaya, Hicaz Demiryolu ile 3 günde asker ve mühimmat ulaştıran, ardından bölgenin petrolünü de Avrupa’ya taşıma kabiliyetine kavuşan Osmanlı, neredeyse imparatorluğu kurtarmak üzereyken, Lovrıns devreye girmiş.

Pakistan ve Endonazya gibi diğer Müslüman ülkelerden de yardım alınarak inşa edilen Hicaz Demiryolu Hattı, Lovrınsın, Hicaz Demiryolunundan “1 parça demiryolu rayı veya ahşap travers getirene para ödeyeceğim" demesiyle, 3-5 gün içinde sökülüp Lovrıns'a satıldı.

Çok büyük emeklerle, yıllar süren inşaat çalışmalarının ardından, 1800’lü yılların sonları ile 1900’ün hemen başlarında, büyük maddi ve teknik zorluklarla inşa edilen Hicaz Demiryolu Hattı anında sökülünce, lojistiğini kaybeden imparatorluğun ordusu ekmeksiz ve cephanesiz kaldı.

Ardından da askerinin karnı deşildi, gözleri oyuldu ve kanı çöl kumlarına karıştı.

Hicaz’da kaybettikten sonra, domino taşı etkisiyle 500 yıldır yaşadığımız ve Anayurt olarak bildiğimiz Balkanlarda da süngülendik, yağmalandık, ırzımıza geçildi.

Ve koca imparatorluk kısa zamanda dağıldı. 

Büyük Aktör Çetin Tekindor ve Büyük Aktris Hümeyra’nın başrollerini paylaştığı, Çağan Irmak’ın yönetmenliğini yaptığı, 2011 yapımı “Dedemin İnsanları” filminde anlatıldığı gibi;

Biz kendimizi karga tulumba, ensesinde “peşkir”, ayağında “çarık” Gülcemal vapuru ile Anadolu’ya atan, cumhuriyetin dördüncü kuşağı olarak, yeni trajedilere karşı uyanık ve çevik olmak zorundayız ki buradan daha da doğuya sürülmeyelim.

Arabistanlı Lovrıns başardı, Pensilvanyalı Lovrıns da çok uğraştı ama başaramadı. Darısı yeni Lovrınsların başına. 

Bu muhacirlik yolunda bazılarımız bizim kadar şanslı olmayınca, Anadolu toprağına değil, gemide hastalandığı için mikrop diğerlerine bulaşmasın diye denize atılmış.

Mezarları yoktur.

Balıklara yem olmuşlardır.

Konudan ayrılıyoruz yine,

Sizce Lovrıns ne yapmıştır bu “rayları ve traversleri”!!

“Şişelere mandal” diye gezen seyyar satıcı Abdülrezzak’a verip, yerine mandal almış olabilir mi, ya da plastik leğen!!!

Belki de bizim patates tarlalarına zarar veren domuzlarla mücadele için, kuyruk başına verilen devlet teşviki ile sorunu kökünden çözüp domuz neslini tüketmemiz gibi,

Bölgedeki domuz nesli tükenince ama para da tatlı gelince, bölgedeki kuyruğu domuz kuyruğuna benzeyen başka hayvanları da avlayıp, kuyruk başı avantayı almaya devam etmek isteyen köylü gibi yapmıştır.

T.E Lovrıns “Bilgeliğin Yedi Sütunu” kitabından uyarlanan, David Lean in yönetmenliğini yaptığı 1962 yılı yapımı film tam 8 oscar aldı.

Aynı zamanda Amerika Film Enstitüsünün hazırladığı son yüzyılın en iyi filmleri arasında ilk beş içinde yer alıyor. 

Mesleğini merak ediyorsanız hemen yazayım. 

“Thomas Edward Lawrence” bir arkeologmuş.

Tıpkı Hocası Irak’ın Taçsız Kraliçesi “Gertrude Bell” gibi.

Neyse, orası bizim alanımız değil.

Alanı olanlar eminim ki o konuyla ilgileniyordur.

Konya’nın Çumra ilçesindeki “Çatalhöyük Arkeolojik Kazı Alanı” dünyanın en önemlilerinden.

Günümüzde Türkçe “Büyük Veri” Gavurca “Big Data” denilen kavramın merkezini oluşturabilecek bir hazine.

Yıllardır ecnebiler tarafından kazılmış ve tüm verileri toplanmış.

Babuna ailesinin şimdi godeste olan abilerinin talimatı ile kan örneklerimizi toplaması gibi bir şey sanırım.

Toplanan verilerin gayet güzel işlendiğini de, 15 Temmuz 2016’da epeyce bombalandıktan sonra anladık sanırım da, hala anlamayanların olduğunu da görmekten hicap duyuyoruz.

Neyse ki anlayanlar, “Çatalhöyük Arkeolojik Kazı Alanını” Anadolu Üniversitesi Arkeoloji Bölüm Hocası Doç. Dr. Ali Umut Türkcan’a teslim etmişler.

Öğrenciliğinden bu yana, zaman zaman görev yaptığını söylediği alanın artık kazı başkanı.

Arkeoloji bilgisini ölçmek elbette beni aşar ama hafızası, tarihsel süreçleri okuması, bölgesel stratejik değerlendirmeleri ve entelektüel bilgi birikimi tanıdığım akademisyenler ve bildiklerim arasında en iyilerinden.

Geçenlerde Bakanlık adına Kazı Başkanlığını yürüttüğü Çatalhöyük’ü ziyaret ettim. Bazı teknik konularda elimden geldiğince ve aklımın erdiğince yardımcı olmaya çalıştım. 

İnşallah işine yaramıştır hocamızın.

Lakin yedik içtik, iyi de misafir edildik.

Hocamız konforumuzu düşünerek bir otelde bize yer ayırtmış. 

Ancak kazı evindeki düzeni ve yemeklerin lezzetini görünce "hocam izin verirseniz biz de kazı evinde kalalım" diye niyetimizi belirttik.

Kazı temsilcimize de kazı evinde konaklamamıza izin verdiği için ayrıca teşekkür ederiz.

Ali Umut Hoca’nın mihmandarlığında gezdiğimiz kazı alanına ve organizasyonuna hayran kaldık.

Buralarda eski İngiliz projesinden büyük 2 Korugan yapılmış, 

Biri Uçak Hangarı, diğeri Gemi gibi,

Çok şık olmuş.

Ancak klasik altyapı ve suiistimallerden yapının sıkıntıları şaşırttı doğrusu,

Bizim çıplak ayakla bile basmaya kıyamadığımız alanın, binlerce çuvallarla doldurulması gibi bir durum sanırım Avrupa’da teşhir edilen böyle bir alanda olmaz diye düşündüm,

Bir yandan diğer yapıdaki drenaj problemi ve suyun içeriye dolması gibi teknik aksaklıklar, 9 bin yıllık alanı tehdit ediyor gibi,

Daha önce betona boğularak etrafı çevrilmiş, şimdi de betonun kırılarak ağır hasar verilmek istenen bölgeyi gezdik.

Allah'tan uyarılar dikkate alınmış ve bakanlık beton kırım işini iptal etmiş.

Etmeseymiş muhtemelen hiltilerle ve kazmalarla kazı alanına girecek olan ameleler güzelim Çatalhöyük’ü yerle bir edeceklermiş.

Bir kere de kışın ziyaret ettiğimde, parkur olarak belirlenen yamaçlarda, çamurdan kayan höyük zemininde patinaj yaparken garip geldi,

Vaziyet-i umumi mi bilemedim.

Oysaki meraklı olma hasebinden, bu tür büyük ören yerlerini son yıllarda gezerken hep yürüyüş yollarının inşa edildiği, ama burada nedense olmadığı şaşırtmıştı, 

Anadolu tarihi deyince ne olduğunu tam bilmesek de, Çatalhöyük hep Truva, Efes ve Alacahöyük gibi belki de ilki veya ilk üçünde olduğunu bilirdim.

Dolayısıyla üzüldüm biraz.

Göbeklitepe gibi diğer kazı alanlarında görmeye alışık olduğumuz büyük holdinglerin desteğini pek göremedim.

Bakanlık ve Konya Büyükşehir Belediyesi de olmasaymış tam öksüz kalacakmış Çatalhöyük.

Konya Büyükşehir Belediyesi'nin ve Mevlana Kalkınma Ajansı'nın katkıları ile inşa edilmiş “Karşılama Merkezini” görünce hayran kaldım.

Daha iyisini gördüm mü, pek de bilemedim.

Görmedim gibi.

Şu ana kadar gördüğüm ahşap yapılar içinde, işçilik, malzeme ve estetik açısından görmeye değer bir tesis yapılmış.

Başka bir dünya ya, 10 bin yıl öncesine seyahat ediyorsunuz, tesisi gezerken.

Tesisi inşa eden Mühendis-Müteahhit İnşaat Mühendisi Hakan Bilir ve Proje Müdürü İnşaat Mühendisi Kenan Uçar Beyfendilere böyle bir projeyi hatasız inşa ettikleri için kendi adıma epeyce teşekkür ettim. 

Kazı Başkanı Doç. Dr. Ali Umut Türkcan Hoca’nın da konuya, tekniğe ve alana hakimiyetinin ve şevkinin, var olan sorunları kısa zamanda çözeceğine ve Çatalhöyük’ün Konya için önemli bir turizm çekim merkezi olacağına eminim.