Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
36,2401
Dolar
Arrow
34,4862
İngiliz Sterlini
Arrow
43,5545
Altın
Arrow
2962,0000
BIST
Arrow
9.471

Bütçe açığı neyin göstergesidir?

Çoğu yazılarımda rakamlarla fazla uğraşmıyorum. Bunun bir sebebi rakamlara ulaşamamak değil, fakat değerli okurlarla sohbette kısa dönemli soyut görüntülerden sıyrılıp, uzun dönemli somut yapılanmalar üzerinde konuşmanın çok daha anlamlı olacağını düşünmemdir.

2023 yılı bütçe açığı, 2000 kriz yılını bir tarafa bırakırsak, ulusal gelire % 6 gibi yüksek bir oranla son yirmi yılın, yani AKP döneminin en yüksek oranına erişmiş durumdadır. Bu denli büyük açıkta, doğal olarak yaşanan depremin de çok büyük payı bulunmaktadır. Ancak, sermaye ve varsıl insanlar yönünde ağırlığını koymaktan çekinmeyen iktidar bu büyük açığı depremin arkasına saklanarak geçiştiremez. Halkımızın da bilinçli olarak üzerinde durması gereken konu budur. 

Hükümet yetkililerinin her daim TV ekranlarında bağıra bağıra, 'bütçeden bir kuruş dahi çıkmamaktadır' ifadesiyle, yap-işlet-devret modelini satarken bugünü düşünmediği, belki de düşünemediği çok açıkça gözüküyor. İşte bugünlere geldik, milyarlarca lira yap-işlet-devret ya da kamu-özel ortaklığı sermaye sahiplerine bütçeden kaynak olarak akmaktadır. Bu süreci çok net olarak algılamalıyız. Zira bu süreçte dikkat etmemiz gereken iki önemli nokta bulunmaktadır.

Bunlardan biri, söz konusu alt-yapı yatırımlarına girişen sermaye sahiplerine yapılan ödemeler dolar esaslı olup fiyat artışlarından etkilenmediği halde, bu ödemeler ekonomideki fiyat artışına maalesef hız vermektedir. Bu demektir ki, devletimiz halkına rağmen sermayeyi korumakta ve daima desteklemektedir. Bu konuda dikkat edilmesi gereken ikinci nokta ise, günümüzün küreselleşme koşullarında artık ulusal hükümetlerimiz ulusal çıkara değil, uluslararası sermayenin çıkarlarına hizmet etmektedir. Bu sürecin daha net açılımı ise şöyledir, ulusal hükümetimiz artık emperyalizmin emrinde olarak, halkına sırtını dönmüş bulunmaktadır. 

Bütçe açığının diğer bir kaynağı da, miktarından bağımsız olmakla beraber, fakat büyük bir haksızlık olarak uygulamaya koyulan kur korumalı mevduata yapılan katkılardır. Kur korumalı mevduat yüksek miktarda dövizi olan varsıl insanların varsıllıklarının satın alma gücünün devlet garantisine alınması ve korunması demektir. Bu garantilerin bir kısmı Merkez Bankası’ndan bir kısmı da Hazine’den ödenmekte olup, her ikisi de varsılın varsıllığını korurken, halkın kanını emmektedir. Buradan ders alacağımız konu da, oylarımızla işbaşına getirdiğimiz hükümetin varsılın yanında olduğudur. Oysa emekçinin, emeklinin ve genel halkın parası devamlı olarak enflasyonda erimektedir. Kısacası, halkın parasının erimesi gerekiyor ki, varsılın varsıllık durumuna bir zarar gelmesin. İşte bu görüntü hem gariptir, hem de çok iç karartıcıdır. 

Benzer konulardan bir başkası da, devamlı yanlış politikalarla salt seçimlere endekslenmiş olarak işleri götürmeye çalışan hükümet cari ödemeler açığını da dış ülkelerden borç karşılığında sağladığı nakit kaynaklarla geçici olarak finanse edebilmektedir. Bu durum halkımıza adil olmayan kanallardan yük yıkmakla kalmamakta, aynı zamanda ulusal gururumuzu da rencide etmektedir. Bu işin bir başka yönü de, borç stokunun artması sonucunda alınacak paraların, yine halkın cebinden çıkacak olan çok daha yüksek faizlerle sağlanıyor olmasıdır. Kısacası, iç politikayı yürütmeye çalışan iktidar yanlış politikalarda ısrar ettikçe halka olan yük artmaktadır. Çelişki şuradadır ki, seçim yatırımı yaparken oy alan iktidar, bunun maliyetini seçimden sonra vergi ve sair yükümlülüklerle halka yıkarken at alan Üsküdar’ı geçmiş olmaktadır. Böylesi zaman farkları seçmeni yanlış kararlara itmekte, bu yanlış karar sürecinde de iktidar mensupları koltuğu koruyarak yarar sağlamış olmaktadır. 

Bütçe açıkları konuşulurken devamlı gündeme gelen bir diğer konu da terörle mücadele uğruna harcanan değerli kaynaklardır. Türkiye 40 yılı aşkın süredir terör olayını polisiye ve askeriye yollardan çözmeye çalışmıştır. Bu sürecin her iki taraf için de sonucunun fevkalade yürek dağlayıcı olduğu artık görüldü. Dolayısıyla, iktidar süreci politik ilişkiler ve görüşme yolu ile deneyip, bir şekilde ulusal çıkarlar doğrultusunda çözme yoluna giderse, sonucun her iki tarafın da lehine olacağı ortadadır. Kaldı ki, terör sorununun çözümü emperyalist ülkelerin ülkemiz üzerinde oynayabileceği bir tutamacın da ortadan kalkmış olmasını sağlayacaktır. Çatışmanın sonlandırılması ile serbest kalacak fonlarla eğitim alanında, özellikle Güneydoğu Bölgesinde çocukların karda kışta uzun yerlere eğitim için gitmeleri engellenmiş, insanlarımıza daha bol sağlık hizmeti sunumu sağlanmış olabilir. Kısacası ulusal kaynakların rasyonel kullanımının bir yolunun da bazı sorunların akılcı politikalarla çözümünden geçtiği açıktır.

Söz konusu bütçe açığı sadece yapılmış harcamalarda politik tercihin nasıl yanlı, varsıllardan yana kullanıldığını ortaya koyar. Açığın kapatılmasında uygulaman gelir sistemi de ikinci bir travmadır. Her gün TV kanallarında sergilenen tüketim vergileri halkımıza, özellikle de dar ve orta gelirli vatandaşlarımıza büyük ve haksız yükler yıkmaktadır. Bunun anlamı da şudur ki, oylarımızla iktidara taşıdığımızı siyasi kadro, gayet kararlı olarak tercihini sermeye yanlı, hatta uluslararası sermaye yanlı yapmış olup, bedelin halka yıkılmasında aracılık işlevine soyunmuş bulunmaktadır. 

Gerek kamu harcamaları gerek kamu gelirleri açısından meseleye baktığımızda bir görüntü netleşmektedir. O da, hükümetin çok net şekilde sermaye ve varsıl kesim yanlı olup, oyunu aldığı çok geniş kesime sırtını döndüğüdür. Günümüzde de bu duruma bir de uluslararası para birimi ile, halkın aleyhine uluslararası sermayenin lehine kamu hizmetini sürdürme faaliyetini eklemektedir.