Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
34,9385
Dolar
Arrow
32,5064
İngiliz Sterlini
Arrow
40,8451
Altın
Arrow
2441,0000
BIST
Arrow
10.087

Vergi zulmü

Emekçi sendikalarının vergilerden şikâyetçi olduğu her gün kulaklarımızda çınlamaktadır. Her gün yapılan toplantılarda hükümete vergi indirimi ve emekçilere daha makul muamelede bulunulması telkini yapılmaktadır. Ne var ki, bunlardan hemen hemen hiçbir sonuç alınamamaktadır. Bugün sizlerle tartışmak istediğim konu, uygulamanın ne denli araziye uygun olduğu ve bu tür önlemlerle hiçbir sonucun alınamayacağıdır. Evet, bu ifade biraz ağır oldu, mücadeleden kaçınılıyor gibi bir havası var. Ne var ki, maalesef gerçek budur, ben de akademik sıfatımla bu gerçeği söylemekle yükümlü olduğumu düşünerek bunları yazıyorum.

Hemen şunu belirtmeliyim ki, bıçak sırtında bir seçime gitmekteyiz ve AKP’nin ne pahasına olursa olsun İstanbul başta olmak üzere büyük şehirleri alarak, kafasındaki anayasa değişikliği ile aileler ve parti üzerindeki hükümet korumasının sürgit devamını istemektedirler. Bu koşullarda bugünlerde bazı taleplere kısmî de olsa yanıt verebilirler. Bu yanıt söylediklerimi açığa çıkarmayacağı gibi, tam tersi çok ciddi bir aldatmaca olarak bu aldatmacalarla bir kez daha halkın bir kesiminin desteğini dahi alabilirler. Fakat hep söylendiği gibi, seçimlerden sonra, hele de istedikleri sonucu almaları durumunda tüm verdiklerini, hatta verdiklerinden de fazlasını geri alırlar, çünkü hükümetin bugün talep edilenleri vermeye takati olmadığından, tüm verilenler emaneten ve seçim pazarlığı olarak verilmiş olacaktır. Aldanmamamız gereken durum işte tam da budur.

Şimdi gelelim asıl soruna; yani, neden hükümet emekçiye ve emekliye böylesi boğazına binercesine saldırmaktadır? Bunun sebebi, nimetinden yararlandığımız çoğu alt-yapı niteliğindeki yatırımları Türkiye’nin hem kapasitesi üzerinde, hem de çok maliyetli koşullarda yapılmış olmasıdır. Bu durum ülke ekonomisine büyük yük yıkmıştır. Bu yükü sermayeye bindirmek, sermayenin ülke dışına çıkmasına yol açabileceği gibi, acilen ihtiyacı içinde olduğumuz yabancı sermayenin girişimin de önlenmesine yol açar. Ödememiz gereken birikmiş borçlar yanında, yüksek olan ve devamlı yükselme eğilimindeki cari açığın sebep olduğu yeni borçların karşılanması ancak yabancı tasarrufların ekonomiye çekilmesi ile olasıdır. Devlet başkanının ülkenin gururunu rencide edercesine petrol zengini güney komşularımızın kapısını aşındırması da aynı sebeptendir. İşte bugünlerde emekçilerin ve emeklilerin boğazına binilmesi yabancı sermayeye olan şiddetli ihtiyacın aynısı ve sonucudur. Kısacası, ülke içinde sermaye güçlüdür ve ekonominin sermayeye olan ihtiyacı vergi yüklerinin sermaye üzerinden uzaklaştırılması sonucunu zorunlu kılmaktadır.

Bütün bunları kişisel tercihim ve gönlümün istediği olgular şeklinde yazmadım. Bütün bunları böylece açıklamamın sebebi, birincisi sistemin kapitalist olduğu ve emperyalizmin şu anda en güçlü olduğu dönemden geçiyor olmamız, ikincisi ise oylarımızla iktidara taşıdığımız AKP yönetiminin bir asırlık Cumhuriyet döneminde hemen hemen küresel emperyalizme en müsait davranan yegâne hükümet olduğudur. Söylediklerimi bu kadar katı ortaya koymam halkımızın, özellikle de emekçi dostlarımızın siyasi tercihlerini gözden geçirmelerinin zorunlu olduğunu ve küresel koşulların bu durumunda AKP ve benzeri siyasi yapıları iktidara taşımaları durumunda bugünkünden fazla bir durumla karşı karşıya gelmiş olamayacaklarını ifade etmek içindir.

Emekçi dostlarımız her şeyden önce üretim aşamasındaki sömürülerin üzerinde durması gerekir. Şöyle bir düşünelim. Eğer bir emekçi dostumuz kanıyla ve canıyla çalışması karşılığında aldığı ücretle yetinemiyor ve kredi kartı kullanmak zorunda kalıyorsa, bu durumun ciddi şekilde yorumlanması gerekmektedir. Bugün emekçilerimizin kredi kartına başvurma zorunluluğunun anlamı şudur ki, sermaye emekçi üzerindeki sömürüyü hem ücreti kısarak, hem de onu finans patronuna göndererek yükseltmektedir. Emekçi finans patronuna faiz ödeyerek ikinci kez sömürü altına girmiş olmaktadır. Adeta çifte kavrulmuş bu sömürü düzeni kapitalizmin neoliberalizm ve finansallaşma aşamasının katmerli sömürü düzeninin açık bir göstergesidir. İşte, emekçi dostlarımız ve çok değerli sendika yöneticilerimiz bu durumları halkımıza çok açık dille anlatarak, lüks görüntülü camekânlar altındaki finans kuruluşlarının emekçiye ve topluma nelere mal olduğunu, değer verdiğimiz kimi politikacıların halkın aleyhine bu kuruluşlara ülkenin ve insanımızın bağrına bıçak saplanırcasına izin verdiğini algılayıp, siyasi tercihini ona göre yapmalıdır.

DİSK bildirisinde Ocak ayının son gününde vergi yasalarında emekçi lehine önerilen değişikliklerin parlamentoda görüşüleceği bildirilmektedir. Bu haber gönüllere biraz ferahlık sunmaktadır. Bakalım sonucu ne olacak!

Bu konu çok daha teferruatlı şekilde anlatılabilir. Bu çerçevede bu kadarla yetinerek, son cümle olarak şunu söylemeliyim ki, bugün bizi fevkalde üzen, hatta yoksullaştıran politikalarla birlikte tezgâhlanan ve bizleri yüzeysel olarak ferahlatıcı gibi gelen politika ve gıdım gıdım ilerletilen uygulamalar kuklanın görüntüsünden başka bir şey değildir. Kukla bize ilk görüntüsüyle, aynen finans kuruluşlardan aldığımız kredilerin bizi biraz ferahlatma etkisinde olduğu gibi hoş da gelebilir. Fakat o kuklayı bize hoş göstererek oynatan ve bizim dikkatimizi başka tarafa çekerek kanımızı emen zalim kuklacı ve kuklacının pespaye emir kulları bulunmaktadır. Mesele şudur ki, sevimli kuklalarla bize verilen elma şekerini yalamaya devam edersek, kuklacıyı ve dostlarını mutlu eder, fakat kendimizi felakete sürükleriz. 

Bu konuyu ileride daha derin şekilde açmak üzere, hoşça kalın, değerli okurlarım!