TAŞ YERİNDE AĞIRDIR-166. UNUTMAYALIM, UNUTTURMAYALIM!
Gaziantep-Zincirli soygunu, Anadolu’nun tarihî eserlerinin nasıl talan edildiğinin ve bu süreçte yaşanan karanlık ilişkilerin somut göstergesidir.
Emperyalizmin temsilcileri, 19. yüzyılın sonunda Anadolu’nun tarihî değerlerini kendi kültürlerini parlatmak için sistemli biçimde kaçırmış; bu süreçte buldukları yerli işbirlikçilerden ve onların zaaflarından yararlanmayı başarmışlardır.
Bergama’nın Zeus Sunağı’nın Almanya’ya götürülmesiyle aynı döneme denk gelen Zincirli soygununun baş aktörü, Bergama’da olduğu gibi yine Alman mühendis Carl Humann’dı.
Bu süreçlerde Carl Humann ile Osmanlı İmparatorluğu’nun Müzeler Müdürü Osman Hamdi Bey arasındaki ilişki dikkat çekicidir.

(Gaziantep-Sam’al/Zincirli’de bulunan ve Carl Humann tarafından Almanya’ya götürülen/kaçırılan,Fenike dilinde yazılmış Kral Kilamuwa’nın taş yazıtı. Berlin Pergamon Müzesi/Hapishanesinde “KA-24” no’suyla kayıtlı.)
Bergama’dan Berlin’e uzanan talan zinciri incelendiğinde, iki ismin “dostluk” ve “yetki” hattında nasıl buluştuğu belgelerle izlenebilmektedir.
1884 Âsâr-ı Atîka Nizamnâmesi’nin 32. maddesinin Osmanlının Müze-i Hümayun Müdürüne sağladığı geniş inisiyatif, Gaziantep-Zincirli eserlerinin de Osmanlı dışına taşınmasında önemli ölçüde belirleyici olmuştur.
Carl Humann’ın yürüttüğü kaçakçılık faaliyetlerinin, aldığı izinlerin ve Osman Hamdi Bey’le kurduğu ilişkilerin yapısı tartışmalıdır.
Prof. Rüstem Aslan’ın aktardığına göre, “Osman Hamdi Bey’in müdür olmasından sonra Osmanlı İmparatorluğunda arkeolojik çalışmalar (geçmişi anlama ve tarihi eserleri ortaya çıkarma) önceki dönemden daha sıkı bir şekilde kontrol ediliyor olmasıyla birlikte (tarihi eser kazılarının gerçekleştirilmesinde ve yurt dışına götürülmesinde) kolaylaştırıcı değişiklikler yapılmıştır.”
“Artık kazı fermanı verilmesi için Padişahın iznine gerek yoktur. Müzeler Müdürü Osman Hamdi Bey yeterli olabilmektedir”. (Rustem Aslan. Osman Hamdi Bey ve Troia kazıları. KUBABA. Sayı:14. S.24. 2009)”.
Bu durum, tarihi eserlerimiz açısından önemli bir dönüm noktasıdır.
Troya soyguncusu, Priamos’un hazinesi denilen eşsiz eserleri yurt dışına kaçıran ünlü arkeolog Alman Heinrich Schielmann’ın da zaman zaman Osmanlı Müze Müdür Osman Hamdi Bey’le karşılaştıkları bilinir.

(Troya’nın Priamos hazinesini kaçıran bir diğer Alman arkeolog hırsız: Heinrich Schliemann.)
H.Schilmann, Troya kazılarına ve talanına devam edilmesi hakkında arkeolog dostu Frank Calvert’e 10 Ekim 1889’da yazdığı bir mektupta:
“Sizin bildiğiniz gibi artık (Padişahlık’tan-Nezaret’ten kazı izni) ferman almaya gerek yok. Osman Hamdi Bey’in izni yeterli olabilmekte. Onunla Paris’te buluştum. (Bana) 25 Eylül’de (izin için) söz verdi”, demektedir. ( Rüstem Aslan s.24 )”
Yine Rüstem Aslan’ın aktardığına göre: “Çanakkale Assos’da kazı çalışmalar yapan Francis Henry Bacon Müze-i Hümayun Müdürü Osman Hamdi Bey’in tavırlarından memnun değildir.
Bacon günlüklerinde söyle yazar:… Hamdi Bey Avrupa etkisinde bir Türk. Paris’te eğitim görmüş ve birazcık arkeoloji bilgisine sahip. Rüşvet beklentisi içinde ve 300 dolardan aşağı iş görmemekte”. (Franscis Bacon. Assos days. An archaolgical expedition to Asia Minor American Schools of Cslassical Stusies. Athens.47. Aktaran: Rüstem Aslan. S.24)
Bergama, Troya, Zincirli ile ilgili olarak araştırmacı Cevdet Yurtsever’in saptaması serttir:
“Osman Hamdi, Müze-i Hümayun Müdürü olduğunda Almanların Bergama kazıları da sürüyordu.”
“Bulunan çok sayıda eserin korunması ve sahiplenilmesi gerekiyordu.”
“İşte o günlerde 13 Ekim 1887 tarihinde Osmanlı Maarif Nezareti’ne Müze Müdürü olarak sunduğu raporda Hamdi Bey, Bergama’da bulunan eserlerin ‘yumurta’ ve ‘ceviz’ büyüklüğünde değersiz taş parçaları olduğunu belirtir raporunu yazmış, bulunan 1917 parça eserin yurt dışına Almanya’ya gitmesinin uygun olacağı bilgisini verdiği yazıya mührünü basmış, imzasını da atmıştı”. (BOA, MF.MKT, 92/39. Cezmi Yurtsever. “Osman Hamdi ve Arkeolojik Soygunlar”. https://www.academia.edu/113906725/OSMAN_HAMD%C4%B0_VE_ARKEOLOJ%C4%B0K_SOYGUNLAR)
***
Carl Humann’ın Gaziantep-Zincirli’de yürüttüğü soygun da benzer bir model izler.
Arşiv belgeleri, eserlerin değerinin küçültülmesi, nakliye masrafları bahanesi ve çeşitli diplomatik manevralarla Anadolu’nun kadim taşlarının Berlin müzelerine taşınışını adım adım ortaya koyar.
Osman Hamdi Bey ile Alman Carl Humann’ın (1839–1896) yakın dostluğu, büyük olasılıkla Hamdi Bey’in 1881’de Osmanlı Müzeleri (Müze-i Humayun) Müdürü olmasıyla başlamıştır.
Aslında bir mühendis olan Carl Humann, 1860’ların sonlarından itibaren Osmanlı topraklarında, Batı Anadolu’da yaptığı yol ve harita çalışmaları sırasında — kendisine verilen görevler bağlamında — çevredeki tarihî eserlerle de ilgilenen bir kişiydi.
Mühendisliğin yanı sıra arkeolojiye de meraklıydı. Anadolu’ya gelip tarihî eser zenginliğini görünce, o dönemde Prusya Devleti’nde (bugünkü Almanya’nın öncülü) görev yapan Ernst Curtius ve Alexander Conze gibi önemli arkeologlarla temas kurdu.
Alman Devletiyle iş birliği içinde, hırsızlıkla ve şaibeli izinlerle yaptığı kazılar sonucunda Carl Humann (1839–1896), Pergamon’un Zeus Sunağı’nın parçalarını ve heykellerini Berlin’e götürmüş, götürmeye devam etmişti.
Almanlara kolaylık sağlayan ancak uygulanmayan 1874 Nizamnâmesi, 1878’de yürürlüğe sokulmuş; Bergama’dan gizlice kaçırılanların dışında kalan eserlerin önce üçte birinin, daha sonra — özellikle Prusya’nın önce Prensi sonra İmparatoru III. Friedrich’in baskılarıyla ve o dönemin, Osmanlının “93 Savaşı” yenilgisinin çaresizliği içinde — kalan üçte ikisinin de Almanya’ya götürülmesine izin verilmişti.
Tarihî değeri olmayan sıradan eserler ise Osmanlı’ya bırakılmıştı.
Bundan böyle kazı izinleri ve kazılarda bulunan tarihi eserlerin akıbeti hakkında karar verecek üst makamlar, Osman Hamdi Bey’in onayına bakıyordu.
Doğal olarak, Bergama’dan binlerce tarihî eseri ülkesine kaçıran Carl Humann, tarihi eser bulgularının yurt içinde kalmasından ve korunmasından sorumlu Osman Hamdi Bey’le sık sık karşılaşacaktı.
Osman Hamdi Bey’in de başında bulunduğu bir grup tarafından hazırlanan 1884 Âsâr-ı Atîka Nizamnâmesi ile görünüşte eserlerin yurt dışına çıkarılması yasaklanıyordu; ancak Nizamnâme’nin 32. maddesi, bu eserlerin yurt dışına çıkarılabilmesi için Hamdi Bey’e geniş bir inisiyatif, yani görüş ve onay verme yetkisi tanıyordu.
Osman Hamdi Bey bu konuda çok önemli, karar verici konumdaydı.
Bütün bu işleri Almanlar adına düzenleyen kişi ise kurnaz Carl Humann’dı.
Dolayısıyla, bu süreçte Almanlar adına Bergama eserlerinin paylaşımını yürüten Humann’la Osmanlı Müze Müdürlüğüne 1881 yılında getirilen Hamdi Bey’in yollarının o günlerde kesiştiği açıktır.
Carl Humann, yaptığı kazıların yanı sıra Almanya ile Osmanlı arasında yürütülen kazı izinleri ve eserlerin Berlin’e taşınması konusunda aracılık eden kişiydi. Osman Hamdi Bey ise bu sürecin en önemli muhatabı.
Yakınlıkları hem resmî (müze müdürü–kazı başkanı) hem de kişisel dostluk boyutu taşıyordu.
Birbirlerine ilk adlarıyla hitap edecek kadar yakındılar. (Funda Berksoy, Osman Hamdi Bey's Turkish Street Scene and Late-Nineteenth-Century Power Relations between the Ottoman and German Empires. S.61.https://www.degruyterbrill.com/document/doi/10.1515/zkg-2025)
Carl Humann, Avrupa’da eğitim görmüş ve bulunmuş Osman Hamdi’yi “kültürlü ve ileri görüşlü bir müze müdürü” olarak tanırken, Osman Hamdi de Humann’ı “disiplinli, dürüst bir arkeolog ve mühendis” olarak niteliyordu.
Aralarındaki yazışmalardan, birçok konuda ortak tavır sergiledikleri anlaşılıyor.

(Osman Hamdi Bey’in, bugün Gebze-Eskihisar’daki evinde bulunan, kendi yaptığı portresi.)
***
Bergama soygunundan çok hoşnut olan C. Humann öncülüğündeki, Alman Devleti destekli talan ekibi, bir tarihî eser cenneti olan Gaziantep–Zincirli’de kazı yapmak ve bu eşsiz eserlere sahip olabilmek için Osman Hamdi Bey’le kurduğu yakın ilişkileri kullanmaya girişti.
Onun görüşü ve kararı, Devlet’in görüşü ve kararıydı.
Ama gene de daha yüksek makamlarla da mutlaka dirsek teması içindeydi.
Gaziantep-Zincirli’de kazı yapmaları ve çıkan eserlere el koymaları için Osman Hamdi Bey’in Almanlara yardımcı olması gerekiyordu.
Alman Emperyalizmi, Zincirli’nin taşlarına göz koymuştu bir kere!
Bataklık içindeki Berlin Müze/Hapishanelerinde, o güne kadar kaçırılan eserlerin arasında onlar için de muhtemelen yer hazırlanmıştı.
Marmara Üniversitesi’nde Prof. Dr. Funda Berksoy’un, Osmanlı Devlet Arşivleri’ne dayanarak yaptığı araştırmalar ve 2025 yılında yayınlayıp verdiği bilgilerden, durum acıklı biçimde izlenebiliyor.
Berksoy’un açığa çıkardığı, C. Humann’ın 17 Haziran 1887’de arkeolog Alexander Conze’ye gönderdiği mektup, yaşananlara ayna tutuyor.
Conze, hem Bergama soygununda Humann’ın en yakın yoldaşı hem de Alman Devleti Berlin Antik Eserler Koleksiyonu’nun direktörüydü.
İşleri gereği Humann’la birçok konuda birlikte çalışıyorlardı.
C. Humann, A. Conze’ye İzmir’de, kendi görüşüne göre oldukça önemli parçalar olan lahitlerin ve yazıtların keşfedildiğini bildirirken:
“Koşullar uygun olursa (!), Osman Hamdi Bey’in daha önce yaptığı (kabul ettiği) gibi, buluntuların yarısını onlara (Osmanlı’ya) vermeyi umuyorum.” diyordu. (Funda Berksoy, s.62)
Humann’ın umduğu ise Batı Anadolu’nun da eşsiz eserlerini kaçırmaktı.
Soygunculuğa doymuyordu Alman Emperyalizminin maşaları.
Bunun için C.Humann iyi tanıdığı Hamdi Bey hakkında Berlin merkeze bilgi veriyor, eserlere el koyabilmek için nasıl ikna edilebileceğinin yöntemini anlatıyordu:
“Ona hediye vermek zor bir iş; en azından Testa’nın (bir yabancı ilgili) anlattığına göre, bir keresinde kendisine gümüş bir sehpa getirmiş ve o reddetmiş”.
“Ona her yıl bir hediye olarak getirdiğim birkaç jambon ve bir fıçı şarabı başkasından kabul etmez.”
“Hamdi çok hırslı ve azimli bir insandır. Ona verdiğim son raporda, onu elimden geldiğince övdüm.”
“Bir iyilik yapmak istiyorsanız, (Berlin’deki) Ulusal Galeri için 5 ila 15.000 mark (o yıllarda 1 Alman markı bugünkü 10–22 euro) arasında bir tablo sipariş edin.”
“Bu onun hoşuna gider.”
“1.000 ila 2.000 mark arasında bir miktar para teklif etmeyi aklınızdan bile geçirmeyin; çünkü bize isteyerek veya görmezden gelerek verdiği birçok şeyin ne kadar değerli olduğunu çok iyi biliyor...”
Carl Humann’ın itirafına (!) veya iftirasına (!) göre; demek Hamdi Bey, ne kadar değerli oldukların bildiği halde bazı eserlerin Almanlara verilmesine göz yumuyordu.
Alman Emperyalizminin soygun görevlileri, aralarındaki yazışmalarda, Osmanlı’nın bu konularda en yetkili ve güçlü kişisini, Müzeler Müdürünün desteğini nasıl alacaklarını tartışıyorlardı.
Bu arada C. Humann, Hamdi Bey’in kişilik profilini çizmeyi de ihmal etmiyordu:
“Hırslı ve azimliydi. Hoşuna giden şeyler vardı: Bilgiliydi.”
“Resim yapmak, Hamdi Bey’in en büyük tutkusuydu ve resimlerinin Berlin müzelerinde, ünlü ressamların eserleri arasında yer almasını çok arzuluyordu.”
“Sanatçılık yeteneğini tüm dünyaya göstermek istiyordu!”
“Böylece Avrupa’nın büyük ressamları arasına gireceğini umuyordu.” (F. Berksoy, s. 63-64)
***
Aradaki ilişkiler ve görüşmeler devam ediyordu.
Carl Humann Fransızca kaleme aldığı (Hamdi Bey Fransa’da eğitim almıştı) 25 Ağustos 1887 tarihli mektubunun başında Menderes Magnesia’sındaki (Aydın-Germencik) çalışmaları, burada kazılan Artemis Tapınağı ve keşfedilen kabartmalar hakkında ayrıntılı bilgiler veriyordu.
Carl Humann bu süreçte Magnesia ve Milet’ten birçok eseri gizlice ya da şaibeli izinlerle Berlin’e götürecek/kaçıracaktı.
Bu mektupta Humann, Hamdi Bey’e çeşitli ödüller teklif edilebileceğini de bildiriyordu. Bunların arasında, yukarıda bahsedilen işlem —bir resminin satın alınması— da vardı.
C. Humann, Alman Devleti adına Hamdi Bey’e karşı son derece cömert davranıyordu:
“Daha önce de belirttiğim gibi, Batılı kurumlar, Osman Hamdi Bey’i kendileriyle iş birliği yapmaya ikna etmek için arkeolojik kazılardaki çalışmalarından dolayı övmeyi tercih etmişlerdi.”
Şimdi, “Aklımdan on farklı fikir geçiyor:
“(Alman) Millî Eğitim Bakanlığı’na bağlı bir sanat kurumu olan porselen fabrikasının sizin için özel olarak ürettiği zarif bir seramik takımı hoşunuza gider mi?”
“(Berlin’deki) Ulusal Modern Ressamlar Galerisi’nin sizin bir tablonuzu sergilemesini ister misiniz?”
(Alman) Kraliyet Müzeleri’nin hamisi olan Veliaht Prens Hazretleri (III. Friedrich) tarafından şahsen seçilmiş bir hediye almayı mı tercih edersiniz?
“Kitaplar, koleksiyonlar, müzenin tüm alçı kalıpları veya farklı bir şey? Başka ne arzu edersiniz?”
“Ah, bana kızmayın; niyetim size bahşiş (rüşvet) vermek değil. Beni azarlamayın, bana küfretmeyin.”
“Bir arkadaş (!) olarak sizden rica ediyorum: Bir erdemlilik örneği gibi davranmayın.”
“Bana yazın ve bir şey kabul edin; çünkü hepsini reddederseniz kimse sizi onurlandırmaz ya da teşekkür etmez.”
“Bana içtenlikle yazabilirsiniz; yemin ederim ki mektubunuzu okur okumaz size geri göndereceğim ve kimseye bundan söz etmeyeceğim...”
“Şimdi bir arkadaş olarak konuşuyoruz; bakalım beni reddedecek misiniz?” (F. Berksoy, s. 63-64)
Gaziantep’in tarihi eserlerine göz koymuş, gözü dönmüş Humann Osmanlı Müzeler Müdürüne, yani Devletine erdemsiz, (yani faziletsiz) olmayı öneriyordu.

(Osman Hamdi Bey’in 1894 yılında kendi eliyle yaptığı “dostu” Carl Humann’ın kanvas üzerine yağlı boya ile yapılmış portresi. Daha önce aile koleksiyonunda bulunan resmin şimdi nerde olduğu bilinmiyor)
***
Aynı zamanda Bergama hırsızı olan bu adam, nazik bir söylemle Osmanlı Müzeler Müdürü ve Anadolu’daki eserlerin yurt dışına çıkarılıp çıkarılmayacağına karar verebilecek en yetkili kişiye, bahşiş niyetine açıkça rüşvet teklif ediyordu ve üstelik bunu kimseye söylemeyeceğini bildiriyordu.
Kibarca söylenirse belki şöyle denebilir:
“Humann’ın Osman Hamdi Bey’e ödül verme fikrindeki ısrarı; iki mektubunda da yeni arkeolojik bulgulara dair coşkulu anlatımları ve ödülü kabul etmesi hâlinde Osman Hamdi’nin mektubunu geri gönderme önerisi, Humann’ın kendi arkeolojik projeleri (yani çalacağı eserler (alçak gönüllüğü!) için Osman Hamdi’nin desteğini/yardımını alma arzusundan başka bir şey değildi.”
Bu, açıkça destek istemenin yanı sıra bir “al–ver ilişkisi” kurma çabasıydı.
Alman Emperyalizmi, Anadolu soygununu Gaziantep’te ısrarla sürdürmek istiyordu.
Bu yönde, C. Humann’ın 25 Ağustos 1887’de Osman Hamdi Bey’e gönderdiği mektupta, ona farklı seçeneklerle önerdiği “bahşiş”e ; Humann’ın Berlin'deki Ulusal Galeri için Hamdi Bey’den (kibarca) bir resim sipariş etme (satın alma) fikrine Almanya onay verdi.
Alman Devleti, Humann’ın önerisiyle Osman Hamdi Bey’in bir resim tablosunu satın alacaktı.
Bakalım Osmanlı Müzeler Müdürü ve hırslı bir ressam olduğu anlaşılan Hamdi Bey bu öneriyi kabul edecek miydi?
***

(Gaziantep Zincirli’den götürülen/kaçırılan, Sam’al kent kapısındaki taş stellerden biri. Berlin Önasya Müzesi/Hapishanesi)
Üç gün sonra, 28 Ağustos 1887’de, Osman Hamdi Bey, Humann’a bir cevap mektubu gönderdi:
“Bergama bölgesinde Almanların yaptığı çalışmaların (yani Zeus Sunağı ve Pergamon heykellerinin çalınmasının), Osmanlı Müzesi Hümâyunu’nun (yani Osman Hamdi Bey’in) himayesi altında yürütülmüş olmasından dolayı Alman hükümetinin kendisini onurlandırmak istemesini takdir ettiğini, ancak bu yardımlar için böyle bir ödüle gerek olmadığını” bildirdi.
Osman Hamdi Bey, Humann’a yazdığı mektupta Bergama soygununu himaye ettiğini söylemekten çekinmiyor, ancak önerilen rüşveti kibarca reddediyordu.
Tabii ki bir Osmanlı devlet adamına bu yakışırdı!
Ancak sonrası böyle olmadı!
Gaziantep–Zincirli kazılarında Hamdi Bey’in desteğine muhtaç olan Humann çok ısrarcı olmalı ki (!), “sonunda Hamdi Bey, Humann’ın bir resim tablosunun Berlin Ulusal Galerisi koleksiyonuna dâhil edilmesi (satın alınması) teklifini kabul etti.” (Funda Berksoy, s. 63)

(1888’de Gaziantep Zincirli’deki kazılarda bulunan eserlerin nakliye ücreti karşılığında Carl Humann’a verilmesine ilişkin Osman Hamdi Bey’in onay yazısı. Devlet Arşivi: Osmanlı Devlet Belgesi: BOA. MF.MKT. 100/74).
***
Prof. Funda Berksoy durumu aktarmayı, kendi yorumuyla sürdürüyor:
“Aynı (28 Ağustos 1887 tarihli) mektuptan Osman Hamdi’nin Almanya’da bir ressam olarak kabul edilmek için çok istekli olduğu anlaşılır.”
“Osman Hamdi Bey’e, Osmanlı ülkesinde sahip olduğu geniş yetkiler yetmiyor; Avrupa’da da bir sanatçı olarak tanınmak istiyordu demek!”
Hamdi Bey, bu cevap mektubunda Humann’a şöyle yazıyordu:
“Berlin Müzesi’nin bana hiçbir minnet borcu olmadığını (!) ve bu kurumdan asla bir hediye kabul etmeyeceğimi söylediğimde tamamen açık sözlü olsam da sevgili dostum Humann, size içtenlikle itiraf etmeliyim ki, eğer resimlerimden biri Berlin Ulusal Modern Ressamlar Galerisi’ne yerleştirilme onuruna layık görülürse, sanatsal gururum bundan daha büyük bir iltifat düşünemez.”
“Uzun zamandır mütevazı yeteneğimin Almanya’da tanınmasını arzuluyorum ve [bana sunduğunuz fırsat için] size tüm samimiyetimle teşekkür ediyorum.”
“Resimlerim Londra, Paris, Viyana, St. Petersburg ve Amerika gibi birçok yerde sergilenmiş olsa da Berlin’de tek bir resmim bile sergilenmedi.”
“[Bu fırsatı büyük bir heyecanla karşılıyorum] ve cevabınızı beklerken, evimde tamamlamak üzere olduğum bir resmi saklıyorum; bu resmi, uygun görülen bir yere göndermeyi planlıyorum. En iyilerimden biri.” (Funda Berksoy, s. 63–64)
Kaçakçı C. Humann’ın Osman Hamdi Bey’i Almanlar resim tablosu satması için yaptığı ikna girişimi sonuç vermişti!
Böylece yüce Anadolu topraklarına yeni bir yara daha açılmıştı.
Ve C. Humann büyük (!) müjdeyi verdi.
23 Aralık 1887’de, Berlin Kraliyet Müzeleri Genel Müdürlüğü’ne gönderdiği mektupta Humann, tablonun satın alınmasının kesinleştiğini belirtti.
Yani Hamdi Bey’in bir resim tablosunu Almanlara vermeyi (ya da satmayı) kabul etmişti.
Ayrıca bu mektupta Humann; Osman Hamdi’nin bu durumdan memnun olduğunu ve sanatçının derin şükranlarını Müze Genel Müdürü Richard Schöne ile Heykel ve Alçı Döküm Müzesi Müdürü Alexander Conze’ye ilettiğini yazdı.
Derin şükranlar (!)
Almanların Gaziantep soygununa onay verecek makamda oturan Müdür Bey, bu soygunu yapanlara ondan satın alacakları bir resim tablosu için “derin” şükranlarını sunuyordu.
Ardından Hamdi Bey Almanların Zincirlide yapmak istediği kazılara izin verilmesi için harekete geçtiği görülüyor!
14 Şubat 1888’de Humann’a yazdığı mektupta, Humann’ın Zincirli’de (Gaziantep–İslahiye) uzun zamandır planladığı kazı konusunu gündeme getirdi. (Funda Berksoy, s. 63–64)
Almanların Gaziantep’te kazı yapmaları girişimde bulunmayı istediklerini hatırlattı.
Bu arada Hamdi Bey Almanlara satacağı ve Berlin’e göndermeyi planladığı tabloyu henüz bitirmemişti.
Prof.F. Berksoy’a göre, Hamdi Bey’in bu mektubunda yer alan bazı ifadeler, Alman Devletinin Hamdi Bey’in “Türk Sokağı Manzarası” adlı tablosunu satın almasının, Humann’ın Zincirli kazı projesiyle bağlantılı olabileceğini gösterir:
Hamdi Bey şöyle demiş:
“Zincirli için izin talebiniz (İstanbul’daki) Nezarete (Bakanlığa) ulaştıysa —bunu yarın öğrenebilirim— önümüzdeki ay izni alabileceğimize (!) inanıyorum. Sizi temin ederim ki bu konunun hızla ele alınmasını sağlayacağım.”
Devran dönüyordu!

(Gaziantep-Zincirli’de bulunmuş, Almanya’ya götürülememiş/kaçırılamamış İkili Sfenks. İstanbul Arkeoloji Müzesinde)
***
Osman Hamdi Bey ülkemizde; tarihi eserlerimizin yurt dışına çıkarılmasıyla ilgili aldığı kararlar ve Alman Carl Humann’la olan ilişkisinden çok sanatçı kişiliği, müzeciliği ile tanınmıştır.
Eserleri övgüyle tartışılmış, kazılarda bulduğu, bulunan eserleri geliştirdiği İstanbul Müzesinde toplamıştır. Ülkemizde onun hakkındaki dikkat bu özellikleri üzerine yoğunlaşmıştır.
Yaptığı yenilikler önemsenmiş, değer verilmiştir.
Türk arkeolojisinin önderlerinden Ord. Prof.Arif Müfit Mansel de (1905-1975) bu konuda olumlu görüşlere sahiptir:
“1884 Asar Atika Nizamnamesinin o dönem arkeologları arasında büyük hoşnutsuzluk yarattığını, hatta kimileri tarafında “Drakon/Antik Atina’nın katı” kanunlarıyla karşılaştırıldığını, Sarayın müdahaleleri nedeniyle eski eserlerin Osmanlı İmparatorluğu dışına çıkarılmasının tümüyle engellenemediğini, ancak en azından bazılarının Osmanlı Müzelerine kazandırıldığını bilmekteyiz.”, der.
“Bu nedenle bazı yabancı arkeologların Osman Hamdi Beyle ilgili olumsuz görüşlerini Asarı Atika Nizamnamesine duyulan öfkeye bağlayabiliriz” (Rüstem Aslan s.25) diye ekler.
Yine bir seçkin arkeolog Prof. Mehmet Özdoğan da benzer görüştedir:
“Osman Hamdi Bey’e Schilmann, Calvert ve Bacon ve bazı o dönem arkeologları tarafından yapılan suçlamalar ön yargılı ve hatalıdır”.
“Ancak bu olayların arkasından bir asra yakın zaman geçtiğini, Arkeoloji hem kuramsal hem de korumacılık açısından çok önemli aşamalardan geçtiğini, Osman Hamdi Bey’in toplumu yeniden şekillendirmeye ve modernleştirmeye çalışan tüm kurum ve kavramların Batı’dan olduğu gibi alındığı Türkiye’de çağın ötesinde bir dünya görüşüyle korumacılığa, şoven ya da dini, yönelik önemi adımlar attığını” bildirir. (Rüstem Aslan s.25)

(Osman Hamdi Bey’in, Yervant Voskan tarafından yapılmış ve İstanbul Arkeoloji Müzesinde bulunan büstü ve onur plaketi)
***
Osman Hamdi Bey ülkemizde daha çok sanatçı yönü ve müzecilik faaliyetleriyle tanınmışsa da, tarihi eserlerin Osmanlı topraklarından çıkarıldığı en kritik dönemde devletin bu konudaki en önemli makamında bulunduğu gerçeği gözden kaçırılmamalıdır.
Tarih eser kaçakçılığının zirveye çıktığı bu o dönemdeki tarihsel süreç dikkatle incelenmeli, ders çıkarılmalı ve bu toprakların kültürel mirasına yapılan müdahaleler unutulmamalıdır.
Bu bağlamda Osman Hamdi Bey ne kadar aktır ne kadar karadır?
Tarih herkesin sahip olduğu sorumluluklarının ağırlığını omuzlarına yükler.
Gaziantep ve Bergama soygunları, Anadolu’nun kültürel varlığına yönelik sistemli talanın simgesidir. Bu konuda araştırmalar ve belgeler incelenmeye devam edilecektir.
Arkası bir sonraki yazıda.
GAZİANTEP VE BERGAMA ESERLERİ SOĞUK ve PUSLU BERLİN’E DEĞİL, GÜZEL ANADOLU’YA AİT. MUTLAKA GERİ GELMELİ, EVİNE DÖNMELİDİR!
(Kaynaklar: Rustem Aslan. Osman Hamdi Bey ve Troia kazıları. KUBABA. Sayı:14. S.24. 2009)”. /// Funda Berksoy, Osman Hamdi Bey's Turkish Street Scene and Late-Nineteenth-Century Power Relations between the Ottoman and German Empires. https://www.degruyterbrill.com/document/doi/10.1515/zkg-2025, s.62. /// (Oğuz Satır & Ali Çifçi, The “Worthless Stones” of Zincirli: Osman Hamdi Bey and the German Excavations of 1888–1902, DergiPark /// Franscis Bacon. Assos days. An archaolgical expedition to Asia Minor American Schools of Cslassical Stusies. Athens.47. Aktaran: Rüstem Aslan. S.24 /// Cezmi Yurtsever. “Osman Hamdi ve Arkeolojik Soygunlar”. https://www.academia.edu/113906725/OSMAN_HAMD%C4%B0_VE_ARKEOLOJ%C4%B0K_SOYGUNLAR. (BOA, MF.MKT, 92/39 ///Yaşar Yılmaz Osman Hamdi Bey’in Öteki Yüzü. Korpus Yayınları. 2023)
Sefa Taşkın
Bergama/İzmir
23.11.2025
Çok Okunanlar
Bez Bebek'in görüntü yönetmeninden olay Evrim Akın açıklaması
CHP'nin İmralı kararı AKP'de şok etkisi yarattı!
En yüksek maaş promosyonu veren bankalar belli oldu
5 ay sonra görülecek davada nasıl beraat kararı verilir?!
Ortaya çıkan ses kayıtlarına yanıt verdi
AKP'li Birinci'den 'CHP en doğru kararı verdi' çıkışı
Oğuzhan Uğur ve Hacı Yakışıklı arasında 'dönüş' tartışması
Sosyal medyada gençlerin silahlı paylaşımı
Kemal Kılıçdaroğlu'ndan CHP'ye 'rüşvet ve yolsuzluk' uyarısı
İmralı kararı sonrası ilk miting Zonguldak'ta