Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
36,2401
Dolar
Arrow
34,4862
İngiliz Sterlini
Arrow
43,5545
Altın
Arrow
2962,0000
BIST
Arrow
9.367

Yas'ın rengi

TAŞ YERİNDE AĞIRDIR-150. UNUTMAYALIM, UNUTTURMAYALIM,

“Yas tutmak” aile yakınlarının, toplum büyüklerinin, saygıdeğer kişilerin ölümlerinin ya da büyük felaketlerin ardından duyulan acı ve üzüntünün bazı davranışlarla dışa vurulmasıdır.

Her toplumun kendine özgü “yas tutma“ anlayışı vardır. Toplumdan topluma değişir.

Örneğin Hindularda aile üyeleri beyaz giysiler giyerken günümüz dünyasında genel olarak “siyah” renkli giysiler “yas” işareti olarak kabul edilir.

Resmî törenlerde bayraklar yarıya indirilir, toplu saygı duruşunda bulunulur.

Bu gelenekler tarih boyunca değiş değişe, başka toplumlardan etkilene etkilene günümüze kadar gelmiştir.

Bunlardan, belki de günümüze yansıyan en ilginçlerinden biri; Batı Anadolu’da, Bakırçay Ovasında, günümüz İzmir ili Kınık ilçesi Poyracık köyü yakınlarındaki antik Gambrion kentinin, iki bin beş yüz yıl önceki yas törenleri olabilir.

Ünlü Pergamon/Bergama kentine de çok yakın olan bu çok eski  yerleşim yerinden ilk kez, İ.Ö.399 yılında yöreye gelen savaşçı ve yazar Ksenophon söz eder.

Ksenophon’un “Anabasis” kitabında adını andığı Gambrion’un o zamanki Bey’i, Pergamon tepesine yerleşmiş Hellas adlı soylu bir kadının oğlu Gorgion’dur.

Pergamon o zamanlar bir köy gibi küçük bir yerleşimken Gambrion, para basacak kadar zengin, verimli ovanın kıyısında madencilikle de uğraşan bir kentti.

Paralarının üzerine güneşin ya da ayın on iki ışığını resmedecek kadar sanatkardı.

 

 

Muhtemelen adı, Gambrion ismi Helenlerden önce burada yaşayan halkların dilindendi.

Gambrion’la ilgili bir araştırması olan Seher Özkan’ı aktardığına göre kentin yönetildiği yasalar burada “yas tutma”nın da kurallarını belirlemişti. 

Buna göre “Gambrion’da erkekler üç ay, kadınlar dört ay yas tutmalıydı! Suç işleyen kadınlar on ay kutsal kurban törenlerine katılamazdı”

Yasaya göre “yas tutan erkekler yalnızca “beyaz” giyebilirdi. Kadınlar içinse yas rengi koyu idi. “Kara” idi, “kahverengi” idi.

Yakın zaman kadar yörede köylü kadınlar “kıvrak” denilen siyah bir giysiyle vücutlarını ve başlarını örterdi.

Demek ki Gambrion’da parlak Pergamon uygarlığı ortaya çıkmadan önce de yas tutmayı kurallara bağlayan olgun bir düzen, köklü bir kültür vardı.

***

Sonra Gambrion tarihin külleri altında gömülü kaldı.

(Gambrion’dan kalanlar. Poyracık-Kınık-İzmir)

Antik kaynaklarda adına rastlanan bu kentin Poyracık-Kınık’ta  olduğunu düşünen, bu konuda araştırma yapan Alman arkeolog Aleksander Conze oldu.

1877’de “Berlin Müzesi Antik Eserler Müdürü”, 1887’de “Alman Arkeoloji Enstitüsü Sekreteri” idi Alexander Conze.

1864’den 1878’e kadar kaçakçılıkla, 1878-1886 arasında şaibeli kazılarla, o zamanki Alman Devletinin desteğiyle Bergama’yı soyan mühendis Carl Humann’ın baş yardımcısı ve akıl hocasıydı.

Böyle bir tarihi eser hırsızını, demek böyle önemli görevlere getirmişti o zamanki Alman Devleti.

Sömürgecilik, emperyalizm kendine ait olmayana el koymaya ne kadar isteklidir!

Talan ettikleri Pergamon’un yakınlarında ne var ne yok diye arazi keşfine çıkmıştı demek, Poyracık-Kınık’ta Conze! “İncelemeye”!

Bir süre görevli olduğu Alman Arkeoloji Enstitüsü (DAI) günümüzde de “Pergamon-Bergama, Hattuşa-Boğazköy-Çorum, Didim, Milet ve Priene-Aydın”da arkeolojik kazılar sürdürüyor.

Göbeklitepe-Şanlıurfa’da kazı yapma yetkisi yakın zamanda; 2010 yılında, kazı yerinde bir heykelin çalınması ve 2014’de kazı başkanı Klaus Schmidt’in ölümü üzerine Alman Arkeoloji Enstitüsü’nün, DAI’nin elinden alınmıştı.  

***

Bergama/Pergamon soyguncusu Carl Humann’ın yardımcısı Aleksander Conze, Tekin Gün’ün verdiği bilgiye göre 1887 yılında Bergama’nın hemen yakınındaki Gambrion-Poyarcık’ta arkeolojik yüzey araştırmaları yaptı.

Öyleyse, çevrede dolaşırken muhakkak gözüne çarpan, kaçırmaya meraklı olduğu birçok tarihi eser bulmuştu.

(Aleksander Conze)

Bergama’yı talan eden, bin bir katakulliyle Almanya’ya, Berlin’e götüren Carl Humann’un soyguncu çetesinin bir ferdi olan A.Conze Gambrion’da bulduklarını da kaçırmayı ihmal etmemiş olmalı.

Bugün Berlin Müzesi/Hapishanesinde bulunan ve kayıtlarda Gambrion/Poyracık’ta ele geçirildiği bildirilen bir bronz heykelcik bunlardan biridir muhakkak!

Berlin Müze/Hapishane kayıtlarına “Ident.Nr. 30025” koduyla girmiş, “Bergama çevresinde bulunduğu “kaydedilmiş. 

 “Paltolu bir adamın arkaik heykelciği” olarak adlandırılmış.

“Arkaik”, “eski”, yani İ.Ö. 3-2.yüzyılların, Zeus Sunağını yapan parlak Pergamon uygarlığından bile eski.

Demek ki metal işçiliği iyice gelişmiş buralarda o zamanlar.

Heykelcik 8 cm boyunda. Bir tanrı görüntüsü ya da büyü nesnesi olabilir.

Palto gibi vücudunu iyice saran bir giysi var üzerinde.

Görünümünden kutsallık akıyor!

Kırık ellerini sanki ileriye uzatıyor.

Batı Anadolu’nun, hem metal işçiliği gibi yerel hem yas tutma gibi evrensel değerlerini temsil ediyor.

Ege Bölgesinin, İzmir ilinin, Poyracık/Kınık’ın “paltolu adamı”, Almanya’nın günümüzün görgüsüz çok bilmişleri (!) tarafından Prusya (Almanya’nın eski adı) Kültür Mirası sayılmış!

Kentin ayakları ucunda akan Bakırçay (Kaikos) ırmağı bunu duysa ne kızardı kim bilir!

Hele sırtını yasladığı, muhtemelen yapıldığı bronzu topraklarındaki cevherlerden imal edilmiş Yunt Dağları (Asperdenon) işitse! 

Çağdaş dünya kültürüne katkıları tartışılmaz dahi Alman sanatçılar Goethe ve Beethoven görse utanırdı!

Bu soygunculuğu anlamamak, ifade etmemek, kaçırılan tarih eserlerin ülkelerine dönmesini savunmamak, geri vermemek çağdaş uygarlığın yüz karası olmalıdır. 

 

 

***

Gambrion’la ilgili “yas tutma” bilgileri, “yas giysisi” olarak erkeklerin beyaz, kadınların koyu renk/siyah giymeleri, bugünkü uygulamaların kökenin ne kadar eski olduğuna işarettir.

 

Günümüzde de “siyah” genel olarak yas rengi olarak kabul ediliyor.

Toplumsal gelişim içinde her halkın “yas günleri”, “kara günleri”  vardır.

“On Kasım” Türk ulusunun “yas günü”dür.

Ülkesini halkıyla birlikte emperyalizmin çizmelerinden kurtaran, ona çağdaş uygarlığa ulaştıracak bilim yolunu gösteren bilge Devlet adamı Atatürk’ün ölüm yıldönümüdür.

O gün bugündür 10 Kasım’da Türkiye, yıllardan beri “karalar giyer”, “karalar kuşanır”. Atatürk’ü bir kez daha anar.

Tarihsel bilgi enginliği içinde Mustafa Kemal Atatürk’ün Bergama’nın önemini fark etmemesi düşünülemez.

1934 yılında Bergama’ya gelen Atatürk, buranın tarih değerini dünyaya tanıtmak için bir “master plan” hazırlanmasını, “Kermes” adıyla ülkenin ilk festivalinin düzenlenmesini, ilk “kazı müzesi” kurulmasını ister.

(13 Nisan 1934. Atatürk, Fahrettin Altay, Kazım Dirik, İzzettin Paşa ve erkanı ile Bergama Asklepion tiyatrosunda)

Bu anlayış onun özlü sözlerinde de ifade bulur.

“Tarih yazmak tarih yapmak kadar mühimdir”.

“Tarih bakımından arkeoloji ve antropoloji bu ilimlerin başında gelir.

Tarih bu ilimlerin bulup meydana getirdiği belgelere dayandıkça temelli olur. Tarihi bu belgelere dayanan milletlerdir ki kendi aslını bulur ve tanıtır.” der. 

Tabii ki “sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir”.

 ***

Bu bağlamda Anadolu tarihine ve tarihi eserlerine sahip çıkmak bir ulusal görevdir.

Bu anlamda, insanlığın Anadolu toprağında yarattığı eşsiz tarihi eserlere sahip çıkmak bir insanlık görevidir.  

Kuşkusuz “Her Taş Yerinde Ağırdır”.

ZEUS SUNAĞI VE BERGAMA ESERLERİ SOĞUK ve PUSLU BERLİN’E DEĞİL, GÜZEL BERGAMA’YA AİT. MUTLAKA GERİ GELMELİ, EVİNE DÖNMELİDİR!

(Kaynak: http://www.smb-digital.de/eMuseum, Database-Antikensammlung), (2024) /// Seher Özkan (1991): Gambrion Antik Şehri. (İzmir: Bergama Belediyesi Yayınları) ///  Tekin Gün (2020). DİRENEN TARİH (2) Bir belgeselcinin gözünden Türkiye'deki Antik Bolge ve Kentleri-(2011 2020) MYSİA (MİSYA)/// https://erkmensenan.blogspot.com/2010/06/gambreionpoyrack-knk-ve-cevresi-izmir.html /// https://www.ntv.com.tr/turkiye/en-eski-tapinaktan-heykel-calindi,dIUbOFXHy0SF7jH1HOvKnw)

Sefa Taşkın

10.11.2024

Bergama/İzmir