Devlet Bahçeli’nin “Cumhurbaşkanı yardımcıları Kürt ve Alevi olsun” söylemi gündemi öyle bir sarstı ki iki gündür başka bir şey konuşulmuyor.
İlk duyduğunuzda insanın aklına, “Bahçeli mi dedi bunu, yoksa başka Bahçeli mi var?” sorusu geliyor.
Bir ülkede 50 yıl “bölücülük” diye siyaset yap, sonra dön, “İki koltuk verelim barış gelsin” de. Olmaz mı öyle şey? Olur. Burası Türkiye…
Kimler neler dedi ne yaptı değil mi?
Bahçeli önce bu sözleri kulis bilgileriyle haber yapan gazeteci İsmail Saymaz’a kızdı. Ama sonra her şeyde olduğu gibi bu konu da bir anda normalleşti hatta DEM Parti el yükseltti.
DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, "Neden Cumhurbaşkanı da Kürt olmasın? Biz yönetmeye adayız" diyerek Bahçeli’den rol çaldı.
Ama mesele şu: Koltuk vererek istenilen barış gelir mi?
Gelin biraz dünyaya bakalım. Çünkü bizim memlekette biri “etnik temsil” deyince, işin ucu illa ya açılım olur, ya da ayrışım. Arası yok. Oysa mesele ne açılmak, ne kapanmak. Mesele neye, kime ve neden yer açıldığını bilmek.
HANGİ ÜLKELERİ ETNİK KÖKENLİ SİYASET YÖNETİYOR?
Burundi mesela. Afrika’nın kalbinde bir ülke. Hutu ve Tutsi kabileleri yıllarca birbirini boğazladıktan sonra “Hadi güç paylaşalım” dediler. Parlamento koltuklarını sayıyla böldüler: %60 Hutu, %40 Tutsi. Askeriyede bile hesaplı bölüştüler. Ne oldu? Birkaç yıl istikrar, sonra 2015’te yine birbirlerine girdiler. Koltuklar yerinde kaldı ama ülke dağıldı. Şimdi dünya haritasında bile zor bulunuyor.
Lübnan’a bak. Her şey “mezhepler arası barış” için kurgulandı. Cumhurbaşkanı Maruni Hristiyan, Başbakan Sünni Müslüman, Meclis Başkanı Şii olacak diye anayasa yaptılar. Ama ülke öyle bir hale geldi ki, bugün kaç kişilik hükümet kurarsan kur, içeriden biri mutlaka “ben yokum” deyip sistemi tıkıyor. Bu sistem artık barış değil, kilit üretir hale geldi.
Etiyopya... Etnik federalizm kurdular. “Her etnik grup kendi bölgesini yönetsin” dediler. Yetki verdiler, özerklik verdiler, haritalar çizdiler. Sonra o haritalar mayınlı alan oldu. Tigray bölgesi “Bize az yetki verdiniz” deyip merkezi hükümete savaş açtı. Hâlâ kan durmadı.
Peki bu ülkelerin ortak özelliği ne?
Sömürge artığı yapay sınırlar,
Etnik ve mezhepsel kırılmalar,
Ekonomik olarak dibe çakılmışlık,
Ve... “barış”ı sadece koltukla çözmeye çalışma kolaycılığı.
Bunların içinde gelimiş ülke görememek tesadüf mü, yoksa bu ülkeler hâlâ çaktırmadan sömüge olarak mı kullanılıyor?
Şimdi dönelim Türkiye’ye.
Bu topraklarda Kürt de var, Alevi de, Çerkez de, Laz da, Arnavut da, Pomak da, Boşnak da... Liste uzun.
Bahçeli’nin önerisi bu listeyi sadece iki kimliğe indiriyor: Kürt ve Alevi.
Sorarlar adama:
Diğerleri ne olacak? "Koltuklar doldu, siz haftaya gelin" mi denecek?
Bu iki kimliğin seçilmesi de tesadüf değil. Kürt açılımı… Alevi çalıştayı… Geçmişte atılmış ama yarım kalmış hamleler. Şimdi “yardımcı yapalım da gönüllerini alalım” gibi bir strateji var gibi. Ama bu hamle, samimi olmaktan çok stratejik bir vitrin süslemesi gibi duruyor.
Bu vitrin süslemesi üniter devlet yapısının altına kibritle yaklaşmak olur.
Hoşunuza gitmiyor ama Mustafa Kemal Atatürk tam da bu üniter devleti korumak adına Türk kimliğini ortaya koymuş ve “Ne mutlu Türk olana” değil de “Ne mutlu Türküm diyene” söylemi ile bu yapıyı oluşturmaya çalışmıştır. Kendini buraya ait hisseden herkese kucak açmış.
Çünkü Anadolu’da olduğu kadar zenginlik başka hiçbir toprakta yok.
Bu mantıkla seçim bile yapmamak lazım. Her etnik kökenden, her mezhepten bir kişi seçilip Meclis’e girmeli…
Yani yüz yıl önce en doğrusunu kurucu önder zaten düşünmüş ve en iyi modeli uygulamış. Ulus olmanın önemini kavramış.
Amerikan filmlerinde görürüz hep, ABD’ye giden İngiliz de Fransız da, Arap da Uzakdoğulu da mahkemede inandığı şey üzerine yemin edip şu sözlerle vatandaş olur: “Amerika Birleşik Devletleri Anayasası'nı ve yasalarını iç ve dış düşmanlara karşı destekleyeceğime ve savunacağıma; aynı şekilde doğru inanç ve bağlılık göstereceğime; yasa gerektirdiğinde Amerika Birleşik Devletleri adına silah taşıyacağıma; yasa gerektirdiğinde Amerika Birleşik Devletleri Silahlı Kuvvetleri’nde sivil hizmet yapacağıma…”
Yani böyle bir etnik siyaset iyi olsa ABD bunu kullanmaz m? Emperyal devletler bu tür yapıları parçalamak istedikleri ülkelere ihraç etmek yerşne yönetim biçimi olarak kabul etmez mi?
KÜRESEL BİR PLAN MI?
Etnik temsiliyete dayalı sistemler genellikle Batı’nın “azınlık hakları” ambalajında servis ettiği böl-parçala-yönet projeleridir.
Irak’ta gördük. Önce Kürt Bölgesel Yönetimi, sonra Şii-Sünni ayrımı, en son harita bölünmeye döndü.
Suriye’de de öyle. PYD’ye statü verildi, Araplar dışlandı, mezhepler birbirine düştü.
Türkiye bu filmi izleyerek geçirdi 20 yılı. Şimdi aynısını oynar mı?
Koltukla temsil olmaz. Samimiyetle olur. Şeffaflıkla olur.
Eğer gerçekten Kürt ve Alevi vatandaşların haklarını teslim etmek istiyorsanız, vitrine iki isim koymak yerine:
Eğitim, inanç, istihdam ve kamusal temsiliyette yapısal reform yapın.
Temsilin altını doldurun.
Sadece seçilmiş kimlikleri değil, bütün vatandaşları kapsayan eşitlikçi bir anlayış getirin.
Aksi halde bu iş yine döner dolaşır “bir koltuk hikâyesine” çıkar.
Ve Türkiye bir kez daha, bir arpa boyu yol almadan aynı filmi tekrar izler.
Çok Okunanlar

Bahçeli Modeli!..

Fahrettin Altun sessizliğini Ekrem İmamoğlu için bozdu

İki gün boyunca sevgilisinin streç filme sarılı cesediyle yaşadı

Meclis'te yeni bir parti mi kuruluyor? 'Erdoğan yeni bir parti kurmasını isteyec

Ümit Özdağ, Ekrem İmamoğlu ve Melih Gökçek karşılaştırması yaptı

ORC bu kez genç seçmenleri araştırdı: Aradaki makas açıldı

Yeni açılım sürecinin yol haritası netleşti!

Siyasette yeni ittifak söylentileri...

Ahmet Davutoğlu, partisinde yaşanan istifalara dair sert tepki gösterdi

Demirtaş’a tahliye freni Öcalan’dan mı geldi?