Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
48,1615
Dolar
Arrow
41,1780
İngiliz Sterlini
Arrow
55,6235
Altın
Arrow
4755,0000
BIST
Arrow
11.288

Sahtekar yatla Yunanistan’a, haberci metrobüsle ceza evine

Ama ne haftaydı be…Bir haftaya bu kadar saçmalık sığar mıydı? Sığdı!

Zaten “tamam, bu da bitti” derken Cuma günü patlayan bomba, haftanın bütün saçmalıklarını tek kalemde unutturdu. Merkez Bankası’nın eski başkan yardımcısı Emrah Şener’in de aralarında bulunduğu sekiz kişi tutuklandı. Sebep mi? Bankalararası Kart Merkezi’nde yapılan ihalelerde 100 milyon TL’yi aşan yolsuzluk tespiti.

Peki bu zat-ı muhterem kim?

Bugün hâlâ cebimizde dolaşan 200 TL’lik banknotların üzerinde imzası bulunan beyefendi! Evet evet, o banknotun üzerinde gördüğünüz imza ihalede yolsuzluğa adı karışan başkan yardımcısının…

Şaşırdınız mı? Ben şaşırmadım.

Çünkü Türkiye’de artık bir kurumun başında, ortasında ya da kapısında görev yapan neredeyse herkes görevini kötüye kullanıyor.

“Neredeyse” diyorum, çünkü “herkes” demek ayıp olur ama her gün yeni bir skandalla uyanınca yüzde artıyor.

Peki biz kime güveneceğiz?

Doktor sahte, avukat sahte, diplomalar sahte, yediğimiz içtiğimiz bile sahte. Bu ülkede kimse namusuyla iş yapmıyor mu artık?

En parlak ekonomistti

Bakın 2016 yılında dönemin Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, bu Emrah Şener’in ataması için “Türkiye’nin en parlak ekonomistlerinden biridir” demişti.

İşte o “parlaklık” oradan geliyormuş meğer beyimizin ışığı yolsuzluktanmış!

En güvendiğimiz adam bunu yaparsa, güvenmediklerimiz ne yapmaz?

Ülke öyle bir bataklığa saplandı ki, insanlar artık normal kazançla geçinemediği için illegal yollara giriyor; sonra da makamla, unvanla, mevkiyle o pisliği legalleştiriyor.

Biri ihaleye fesat karıştırıyor, öteki üniversite rektörü çıkıyor karısını istediği yere atıyor. Bir başkası oğluna imtiyaz tanıyor, diğeri akrabalarını belediyeye dolduruyor. Her gün, her yerde bir skandal!

Ve soruyorum:

O 200 TL’lik banknotu bozdurmak için cebinden çıkaran her vatandaş ya da o imzayı onaylayan Mehmet Şimşek o imzaya bakınca “vay be” demiyor mu?

Kaçma şüphesi olmayan adam kaçarken yakalandı!

Ama dedim ya, bu ülkede her şey tuhaf.

Bu hafta “kaçma şüphesi yok” diye tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılan sahte diploma çetesi üyeleri yurt dışına kaçmayı planlarken yakalandı.

Sonra da eski AKP’li vekil Zehra Taşkesenlioğlu’nun eski eşi Ünsal Ban, hani şu rüşvet, zimmet, kara para, borsa manipülasyonu dosyalarından tanıdığımız beyefendi, onun Yunanistan’a kaçtığı haberi geldi.

Üstelik bu, adamın ilk denemesi değil!

İlkinde yakalanmıştı.

Yunanistan’dan ev almış, karşılığında “altın vize” almış, üstüne sahte gemi adamı belgesiyle kaçmaya çalışırken Fethiye’de yakalanmıştı.

Yani adam fiilen kaçarken yakalandı!

Sonra ne oldu?

“Kaçma şüphesi yoktur” denilerek serbest bırakıldı.

Ya nasıl yok kardeşim, adam zaten kaçarken yakalanmış!

E tabi bırakırsan yine kaçar.

Nitekim kaçtı da… Şimdi beyefendi Yunanistan’da deniz kenarında frappe içiyor.

Furkan en fazla evine gider

Hani “adaletin olmadığı yerde hiçbir şey olmaz” deriz ya, bakın size başka bir örnek vereyim. Genç bir gazeteci arkadaşımız var: Furkan Karabay… 156 gündür tutuklu. Haber yaptığı için cezaevinde. Suçlama da tanıdık: Cumhurbaşkanına hakaret, savcıları hedef göstermek…

Ben Furkan’ı yıllardır tanırım. Çok uzun zamandır da herhangi bir kuruma bağlı olarak çalışmıyor; yani işsiz. Bağımsız gazeteci. Topluma haber ulaştırmak için herhangi bir kurumdan maaş almadan adliye koridorlarında koşuyor; bazen otobüse binmek yerine yürümeyi, bazen öğle yemeği yemek yerine adliyede simitle öğününü geçiştiriyor. 

İnanın bana bu çocuk adli kontrol şartıyla salınsa en fazla evine gidip gelebilir o da metrobüsle… Eski AKP’li milletvekilinin eski kocası gibi “altın vize” alıp Yunanistan’a kaçmaz, kaçamaz. Hırsız olmadığı için adaletten de kaçmaz… Pek çok meslektaşım gibi karın tokluğuna, hatta onun bile altına çalışıyor. Öte yanda rektör, eski vekil, yolsuzlukçular, çete üyeleri elini kolunu sallayarak kaçıyor.

Sonra biz “adalet hanımın gözü bağlı ama elleri kimde belli değil” deyince bozuluyorlar.

Bu ülkede gariban olmanın da, ahlaklı olmanın da cezası var artık. Burada asıl mesele, olaylara siyasi iktidarın nasıl baktığı değil, adaleti sağlamakla görevli kurumların fertlerinin olaya bakış açısı:“Aman başımız yanmasın, aman koltuğumdan olmayalım, aman cübbemiz çok yakışıyor, sırtımızdan alınmasın” düşüncesi; bu sahtekarları Yunanistan’a, Furkan’ı da Silivri’ye gönderiyor!

Valiye şemsiye 

Dedim ya hafta saçmalıklarla geçti diye, yine bir basın özgürlüğü skandalından bahsedeceğim. İhlas Haber Ajansı muhabiri Sebahattin Yum, Iğdır’daki bir törende vali beye şemsiye tutulup gazilerin yağmurda ıslanmasını haber yaptı.

Başlığı da cuk oturmuştu: “Valiye şemsiye var, gazilere yok.”

Sonra ne oldu?

Vali bey sinirlenmiş, muhabiri gözaltına aldırdı.

Bu da yetmedi; gözaltına alınan muhabirin emniyetten çıkışını görüntüleyen ve aynı zamanda Iğdır Çalışan Gazeteciler Cemiyeti Başkanı olan bir başka gazeteci, Erhan Tunç’u da gözaltına aldırdı.

Yani vali hızını alamasa, haberi okuyanları da gözaltına alacaktı!

Artık iş öyle bir noktada ki; gücün varsa, seni eleştiren herkesi susturabiliyorsun.

Oysa valilik dediğin devlet terbiyesi ister.

Sayın valimiz çıkıp deseydi ki “Yağmur olacağını öngöremedik, gazilerimiz ıslandı, çok üzüldüm, onları makamda çaya davet ediyorum.”

Hepimizin gönlünü kazanırdı. Gazilerin de bizim de içimiz ısınırdı.

Ama yok… Bizde kibir devlet terbiyesini çoktan tokatladı.

Aile güvenliğini anlatacak adam, eşini dövmüş!

Bitti mi? Bitmedi tabii.

Konya Büyükşehir Belediyesi’nin 18–26 Ekim tarihleri arasında düzenlediği Konya Kitap Günleri’nde bir konferans var. Konuk konuşmacı: AKP kurucu üyesi, 22. dönem milletvekili Halil Ürün.

Konu ne dersiniz?

“Aile güvenliği!”

Ama gelin görün ki beyefendi, 2006’da eşini dövdüğü için “kasten yaralamadan” altı ay hapis cezası almış!

Eşi darp raporu almış, raporda morarma, çürük, ezik ne ararsan var.

Sonra ne olmuş?

Hükmün açıklanması ertelenmiş.

Şimdi pek saygıdeğer eski vekilim çıkıp “aile güvenliği” anlatacak.

Ne anlatacak acaba?

“Eşinizi döverken eliniz acımasın diye boks eldiveni takın” mı diyecek?

“Yüzüne değil, mahkemede anlaşılmayacak yere vurun, morartmayın” mı?

Yoksa “aileyi döverek koruyun” mu?

Benimki meraktan; sadece ne anlatacağını soruyorum. Konferansı takip etmeyi çok isterdim. Okurlarımdan ricam konferansa giden olursa yaşananları paylaşsın lütfen.