Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
48,1615
Dolar
Arrow
41,1780
İngiliz Sterlini
Arrow
55,6235
Altın
Arrow
4755,0000
BIST
Arrow
11.288

Ünlüler, baskınlar ve gözden kaçan asıl cinnet

Bu mesleğe başladığım günden beri aynı cümleyi tekrarlarım:

Siz bir olay görüyorsanız, biz onun en az on katına şahit oluyoruz.

Siz bir trafik kazasını haberlerde okursunuz; bilin ki o gün ülkede yaşanan 15–20 kazadan en “işe yarayanı” seçilmiştir. En çok ölü olan, en dramatik hikâyesi bulunan, manşeti taşıyacak kadar kanlı olan… Geri kalanlar sessizce istatistiğe gömülür.

Siz “Vay be” derken, biz o kazaların nasıl olduğunu, hangi ihmalle yaşandığını, kimin frene basamayıp gaza yüklendiğini, kimin direksiyon başında kalp krizi geçirdiğini defalarca okuruz. Bu yüzden gazeteciler, yakın çevrelerinde biraz çekilmez olur.

“Aman dikkat edin” diye başlar, felaket senaryosunu anlatmadan susamayız.

Bu bir meslek deformasyonu değil sadece; bu, fazla bilmenin sinir bozucu bedelidir.

Türkiye günlerdir ünlülere yönelik uyuşturucu operasyonlarını konuşuyor. Kulüp başkanları, medya yöneticileri, ekran yüzleri, sanatçılar… Liste kabardıkça kulisler de kabarıyor. Kapalı kapılar ardında dolaşan iddialar dudak uçuklatıyor. Ama ilginç olan şu: Gözaltına alınan, ifadesi alınan herkes aynı cümlede buluşuyor:

“İtibar suikastı.”

“Algı operasyonu.”

Peki gerçekten öyle mi?

Yoksa her dumanın altında bir ateş mi var?

Bunu zaman gösterecek. Ama asıl mesele, birkaç ünlünün ya da onların şoförlerinin yakalanması değil. Bu ilişkiler neden kuruluyor, kim kazanıyor, kim koruyor, bu çark kimler sayesinde dönüyor? Asıl sorular bunlar.

Bu hengâmenin ortasında uzun zaman sonra televizyonu açtım. Ajanslardan değil, kulislerden değil… Ana haber bültenlerinden baktım memlekete. Yandaşından muhalifine kadar kanalları gezdim. Yaklaşık 30–40 haber izledim.

Ve şunu gördüm:

Türkiye’nin asıl gündemi ne ünlüler, ne uyuşturucu baskınları, ne altının fiyatı, ne borsanın inişi çıkışı, ne Trump ne Putin.

Asıl gündem cinnet.

İllegal bahis borcunu ödemek için karısıyla birlikte komşusunu bilezikleri için bıçaklayanlar…

Ortağıyla kavga edip babasının dükkânına el bombası atanlar…

Trafikte yol vermedi diye kadın sürücünün aracını tekmeleyenler…

12 yaşında çocuğun okul müdürünü tüfekle vurduğu bir ülke burası.

Ortağı “vur beni” diye silah uzatıyor, diğeri çekinmeden tetiğe basıyor; yetmiyor, araya giren eş de vuruluyor. Köpek bile cinnetten payını alıp yerdeki yaralıyı ısırıyor.

Abartmıyorum. Bunlar tek tek ana haberlerde anlatıldı.

Kimi kanalda ballandıra ballandıra, kimi kanalda oklarla işaretlenerek…

Biz gazeteciler de farkında olmadan “boyalı gündemin” peşine düşmüşüz. Eskiden üçüncü sayfa dediğimiz haberler artık memleketin manşeti. Suç, kartopu gibi büyüyor; çığ olup üzerimize geliyor. Sokakta suç işlemeyen neredeyse kalmadı.

12 yaşından 70 yaşına kadar herkes bir illegal işin ucundan tutmuş:

Uyuşturucu, bahis, fuhuş, silah, şiddet…

Peki bu çürümeyi durdurmanın bir yolu yok mu?

Ne oldu da toplum bu hale geldi?

Meclis’te her gün kavga var. Hakaret, yumruk, bağırış…

Oysa kurulması gereken komisyon, kimin kime ne dediği değil; bu toplum neden bu hale geldi komisyonu. Sosyologlar, psikologlar, toplum bilimciler bir araya gelmeli. Çünkü mesele siyaset üstü bir çürüme.

Ekonomi düzelir. Siyaset el sıkışır. Dün kavga eden yarın barışır.

Ama ahlaki değerlerini kaybetmiş, kendi hukukunu sokakta yazan bir toplumu onarmak kolay değildir.

“Allah ıslah etsin” deyip geri çekilmek de çözüm değil. Devletin en temel görevi, halkının huzurunu ve güvenliğini sağlamaktır.

Halkın huzuru kalmazsa, ahlak sükût ederse; övündüğümüz her şeyin içi boşalır.

Ve geriye sadece şunu sorarız:

Biz ne zaman bu kadar karanlık olduk?