Rivayete göre adını “kına çiçeğinden” veya aşk tanrıçası Kipris’ten alan Kıbrıs, bazı tarihçilere göre ise zengin bakır madenlerinden dolayı Yunanca “bakır” anlamına gelen Kypros kelimesinden türemiştir. Ada, 1571’de Osmanlı İmparatorluğu’nun hakimiyetine girmesiyle Türk nüfusunun yerleşmeye başladığı bir bölge haline gelmiştir.
Kıbrıs, 19. yüzyıldan itibaren çözümü zor uluslararası sorunlardan biri olarak öne çıkmıştır. Adada yaşayan Türkler ve Rumlar dışında Yunanistan, Türkiye, İngiltere, ABD ve AB ülkeleri gibi çok sayıda aktörün bulunması, çözümün önündeki en büyük engellerden biridir.
STRATEJİK BİR KAVŞAK NOKTASI
Akdeniz’deki üç stratejik adadan biri olan Kıbrıs, Anadolu ve Kuzey Afrika kıyılarını kontrol etme olanağı sunar. Bu özelliği nedeniyle tarih boyunca birçok devletin hakimiyet mücadelesine sahne olmuştur. Ada, Ortadoğu petrolünün Batı’ya aktarımı ve Süveyş Kanalı üzerinden Hint-Pasifik hattına uzanan deniz yollarının güvenliği açısından da kilit bir konumdadır. Ayrıca, olası bir bölgesel çatışmada askeri ve lojistik üs olarak kullanılabilme potansiyeli, adanın stratejik değerini daha da artırmaktadır. Bu çerçevede Kıbrıs yalnızca bölgesel değil, küresel güvenlik mimarisinin de önemli bir parçası haline gelmiştir.
Doğu Akdeniz ve Kıbrıs, Orta Asya ile Hazar petrollerinin Batı’ya taşınmasında bir enerji koridoru işlevi görmekte; aynı zamanda Cebelitarık, Süveyş ve Karadeniz üzerinden geçen deniz ticaret yollarını kontrol edebilme avantajı sunmaktadır. Bu durum, “enerji kaynaklarını kontrol eden dünyayı kontrol eder” sözünü adeta doğrular niteliktedir.
Kıbrıs, dünyanın en yoğun şekilde silahlandırılmış bölgelerinden biri olmasının yanı sıra, İngiltere’nin askeri ve istihbarat faaliyetleri açısından da kritik bir merkezdir. Tarih boyunca kriz ve savaşlarda oynadığı roller, adanın bölgesel ve küresel güvenlik açısından taşıdığı önemi bir kez daha ortaya koymaktadır.
AB, İsrail, İngiltere ve Türkiye arasında süregelen güç mücadelesi, Doğu Akdeniz’in geleceğini yeniden şekillendiriyor.
AB, İsrail, İngiltere ve Türkiye arasındaki güç dengesi, Doğu Akdeniz’in geleceğini şekillendirmektedir. Avrupa açısından Kıbrıs, enerji arz güvenliği, dış ticaret yolları ve Akdeniz politikaları açısından stratejik bir öneme sahiptir; AB, Kıbrıs’ı bu açıdan kritik bir nokta olarak görmektedir.
Sovyetler Birliği’nin dağılmasının ardından AB, Ortadoğu ve Doğu Akdeniz’de etkinlik kazanmak amacıyla Kıbrıs’a yönelmiş, bu süreç Rum Kesimi’nin üyeliğiyle sonuçlanmıştır. Bugün AB’nin Kıbrıs üzerindeki etkisini kaybetmek istememesi, bu jeopolitik hesabın bir parçasıdır.
Enerji yolları, askeri üsler ve büyük güçlerin hesapları arasında Kıbrıs, Türkiye için hem güvenlik hem kimlik meselesi olmaya devam ediyor.
Bugüne kadar pek çok imparatorluğun yönetiminde kalan Kıbrıs, halen büyük güçlerin rekabet alanı olmayı sürdürmektedir. Bu nedenle ada, kalıcı bir barış ve istikrara ulaşamamıştır.
Kıbrıs, Türkiye açısından yalnızca stratejik değil, aynı zamanda millî bir meseledir. Güney sahillerimizin güvenliği bakımından adanın önemi büyüktür. Mustafa Kemal Atatürk’ün, bir tatbikat sırasında söylediği “Efendiler, Kıbrıs düşman elinde bulunduğu sürece, bu bölgenin ikmal yolları tıkanmıştır. Kıbrıs’a dikkat ediniz. Bu ada bizim için çok önemlidir.” sözü, bu stratejik gerçeği açıkça ortaya koymaktadır.
Ancak Kıbrıs’ın Türkiye için en temel anlamı, aynı dili, kültürü ve kökeni paylaşan Türk toplumunun adada varlığını sürdürmesidir. Türkiye sınırlarından sadece 40 deniz mili uzaklıkta yaşayan bu toplumun güvenliği ve özgürlüğü, Türkiye için kırmızı çizgidir. Girit’in kaybından alınan ders, Kıbrıs konusundaki hassasiyetin nedenini açıkça göstermektedir.
YENİ İTTİFAKLAR, ESKİ ENDİŞELER
Son yıllarda İsrail ile Güney Kıbrıs Rum Yönetimi arasında kurulan ittifaklar, İsrail’in bölgeye hava savunma sistemi konuşlandırması ve Yunanistan’ın benzer adımlar atması Türkiye açısından ciddi güvenlik endişeleri doğurmuştur.
İngiltere’nin üsleri, Gazze, Suriye ve İran’a yönelik operasyonlarda lojistik destek sağlama kapasitesine sahiptir. Bu durum, Türkiye ile İsrail arasındaki gerilimin Kıbrıs’ı da kapsayan bir bölgesel bağlamda şekillenmesine katkıda bulunmaktadır.
İKİ ÇÖZÜM PLANI VE KUZEY KIBRIS'IN İMAJ MÜCADELESİ
Türkiye iki devletli çözümden yana bir politika izlerken, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Tufan Erhürman iki bölgeli, iki toplumlu federal yönetim modelini savunmaktadır. Ancak Erhürman, siyasal eşitlik ve Türkiye’nin garantörlüğünün dokunulmazlığının ön planda olacağı sonuç odaklı görüşmelerden yana olduğunu ifade etmiştir. Birleşmiş Milletler de sorunu halen “federal çözüm” ekseninde ele almaktadır. Bu nedenle, seçim sürecinin tamamlanmasının ardından Türkiye’nin yeni yönetimle diyalog ve iş birliği kanallarını güçlendirmesi önemli bir adım olacaktır.
Öte yandan Kuzey Kıbrıs, son yıllarda yasa dışı kumar, kara para aklama, silah ve insan kaçakçılığı gibi olumsuz faaliyetlerle anılmaktadır. Bu imajın değişmesi için hukuk sisteminde reform, şeffaf denetim ve Türkiye’nin desteğiyle sürdürülebilir bir ekonomik yapı gereklidir. Erhürman yönetimi bu konuda kararlı adımlar atarsa Kıbrıs Türk toplumunun meşruiyeti ve itibarı güçlenecektir.
SONUÇ
Kıbrıs sorununun temelinde iki toplum arasındaki karşılıklı güvensizlik yatmaktadır. 2017’de İsviçre’de yapılan görüşmelerde “siyasi eşitliğe dayalı iki bölgeli, iki toplumlu federasyon” formülü sonuçsuz kalmıştı. Mevcut koşullar değerlendirildiğinde, bu modelin yakın gelecekte başarıya ulaşması zor görünmektedir.
Tarih göstermiştir ki Türkiye’nin etkin rolü olmadan Kıbrıs meselesi çözülemez. Türkiye, garantör devlet statüsünü sürdürecek, adadaki barış ve istikrarın teminatı olacaktır. Ancak bu süreçte tüm tarafların ayrıştırıcı dilden uzak, diplomasi ve karşılıklı saygı temelinde hareket etmesi, kalıcı çözümün tek anahtarıdır.
Çok Okunanlar
Teröristbaşının videosu... İmamoğlu’nun duruşması... Bir 12 Eylül anısı...
Bülent Arınç'tan Cübbeli Ahmet'e Kuzey Kıbrıs göndermesi
Üreten devlet, kazanan halk: Komprador burjuvaziye karşı yeni kamuculuk modeli
Mehmet Şimşek'in ardından sıradaki hedef Ali Yerlikaya!
Gözler Ankara'ya çevrildi: İşte olası senaryolar!
İBB soruşturmasında Hamdi Akın'a Ekrem İmamoğlu sorgusu!
Cumhuriyet, Kurtuluş Savaşı ve emperyalizme mücadele
Tanju Özcan'dan dikkat çeken mutlak butlan çıkışı
Bir ada, çok hesap: Kıbrıs üzerindeki küresel satranç
Seda Sayan’ın Sadettin Saran ile ilgili hatırası yeniden gündemde