Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
48,1615
Dolar
Arrow
41,1780
İngiliz Sterlini
Arrow
55,6235
Altın
Arrow
4755,0000
BIST
Arrow
11.288

Sudan: Afrika'nın kalbinde bitmeyen satranç oyunu

Afrika kıtasının kalbinde yer alan Sudan, son yıllarda yeniden dünya gündeminin merkezine oturdu. Kimi zaman “insani kriz”, kimi zaman “demokrasi mücadelesi” başlıklarıyla anılan bu ülke, aslında küresel güçlerin sessiz ama derin bir hesaplaşmasının sahnelendiği Sudan’da yaşanan gelişmeler, büyük ölçüde Afrika’daki enerji ve nüfuz rekabetinin yansımalarıdır.

Bağımsız Ama Özgür Değil

Sudan, 1956’da bağımsızlığını kazandığında Afrika’nın geleceği için umut kaynağıydı. Ancak tıpkı birçok Afrika ülkesi gibi “siyasi bağımsızlık” ekonomik bağımsızlığı getirmedi. Sömürgeciler kıtadan çekilmişti ama onların yerini bu kez çok uluslu şirketler, dış destekli siyasetçiler ve ekonomik bağımlılık ilişkileri aldı. Böylece sömürgecilik biçim değiştirerek devam etti.

Bugün Sudan, 500’ü aşkın kabilesi, onlarca etnik grubu ve yüzlerce diliyle adeta bir mikro Afrika görünümünde. Bu çeşitlilik, ülkenin zenginliği kadar, kırılganlığının da kaynağı oldu. Etnik, dini ve bölgesel ayrılıklar doğal kaynaklar üzerindeki çıkar çatışmalarıyla birleşince Sudan sürekli bir iç savaş döngüsüne sürüklendi.

Bugünün Sudan’ı: Bitmeyen Krizler Ülkesi

Sudan’daki mevcut kriz yalnızca dış aktörlerin rekabetiyle değil, ülke içindeki güç merkezlerinin derin bölünmüşlüğüyle de yakından ilişkilidir. 2019’da Ömer el-Beşir’in devrilmesi “yeni bir başlangıç” umudu yaratmıştı. Fakat askeri-sivil geçiş hükümeti kısa sürede çöktü. Ekonomik kriz, gıda kıtlığı, etnik çatışmalar ve ordunun kendi içindeki güç mücadelesi, ülkeyi yeniden kaosa sürükledi. 

2023’ten bu yana Sudan, General Abdülfettah el-Burhan komutasındaki Sudan Ordusu ile Muhammed Hamdan Dagalo (Hemedti) liderliğindeki Hızlı Destek Kuvvetleri (RSF) arasında tam ölçekli bir iç savaşa sahne oluyor. Kuzey Darfur’un başkenti Faşir’de RSF’nin ilerlemesi, savaşta stratejik bir kırılma noktası oluşturdu. BM verilerine göre binlerce insan hayatını kaybetti, 12 milyon kişi yerinden edildi ve 18 milyon insan kıtlık riskiyle karşı karşıya.

Sudan’daki iç savaşlar yalnızca Afrika’nın değil, dünyanın da en uzun ve en kanlı çatışmaları arasında yer alıyor. Yarım yüzyılı aşan bu savaşlar, milyonlarca insanın yaşamını yitirmesine ve milyonlarcasının da yerinden edilmesine yol açtı. Bugün Sudan’da yaşanan her kriz, bu acı tarihsel mirasın gölgesinde şekilleniyor.

Petrol, Altın ve Su: Zenginliğin Laneti

Sudan’ın kaderi sahip olduğu doğal kaynaklarla yakından ilişkilidir. Yaklaşık 2 milyar varil civarındaki petrol rezervleri, zengin altın ve uranyum yatakları ile Nil Nehri’nin su kaynakları, ülkeyi hem ekonomik açıdan cazip kılmakta hem de bölgesel rekabetin hedefi hâline getirmektedir.

2003’te Darfur’da patlak veren savaşın arkasında yalnızca “etnik gerilim” değil, petrol ve altın gelirlerinin paylaşımı da vardı. Bu açıdan bakıldığında, Sudan’ın kaynak zenginliği bir nimet değil, istikrarsızlığın ana kaynağı olmuştur.

Sudan, Afrika’nın kaderini yansıtan bir ayna gibidir:Zengin kaynaklara sahip ama yoksul bir ülke, genç nüfusa rağmen umutsuz bir toplum, stratejik konumuna karşın siyasi olarak kırılgan bir yapı…

Sudan’da Bitmeyen Paylaşım Savaşı

Afrika’da uzun süredir devam eden sömürgecilik mirası, biçim değiştirerek devam ediyor. Günümüzde kıtada Çin, Rusya, ABD, AB, İran, Hindistan, İsrail ve BAE gibi aktörler yeni bir nüfuz mücadelesine girişmiş durumda. Bu rekabetin merkezlerinden biri de Sudan’dır.

İran, Sudan’ı Afrika’ya açılan kapı olarak görmektedir.

Rusya, altın rezervleri ve Kızıldeniz’de üs kurma planlarıyla bölgeye ekonomik ve askeri açıdan yerleşmek istemektedir.

Çin, Tek Kuşak Tek Yol girişimi çerçevesinde Sudan’da altyapı ve madencilik yatırımlarını sürdürmektedir.

Hindistan, enerji güvenliği açısından Sudan’la ilişkilerini güçlendirmeye çalışmaktadır.

Avrupa Birliği, Sudan petrolünü ve göç akışlarını kontrol altına almayı hedeflemektedir.

ABD, Çin ve Rusya’nın artan etkisinden rahatsızlık duymakta; bu nedenle Afrika’daki diplomatik girişimlerini yeniden canlandırmaktadır.

İsrail, Nil Nehri ve Kızıldeniz bağlantısı üzerinden Sudan’ı stratejik bir ortak olarak görmektedir.

BAE, bölgesel etkinliğini artırma hedefiyle Sudan’daki taraflara mali ve askeri destek sağlamaktadır.

Bu nedenle Sudan, Afrika’daki küresel güç rekabetinin en sıcak cephelerinden biri hâline gelmiştir.

Türkiye’nin Afrika Hamlesi ve Sevakin Adası

Türkiye açısından Sudan, Afrika’daki stratejik denklemin özel bir parçası. Osmanlı mirası olan Sevakin Adası’nın Türkiye’ye tahsisi, 2017’de iki ülke ilişkilerini stratejik düzeye taşımıştı. Ancak bu adım, Mısır, Suudi Arabistan ve BAE’de rahatsızlık yaratmıştı. Çünkü Sevakin, Kızıldeniz’in tam kalbinde, ticaret yollarının kavşak noktasında bulunuyor.

Türkiye’nin Afrika açılımı, yalnızca ekonomik değil, tarihsel, kültürel ve diplomatik bir stratejinin de parçası. Ancak Sudan’daki her yönetim değişikliği, Türkiye’nin bölgedeki pozisyonunu yeniden gözden geçirmesine neden olmuştur.Özellikle Türkiye’den tedarik edilen Bayraktar SİHA’ların iç savaşta kullanılması, Ankara açısından tarafsızlık dengesinin dikkatle korunmasını zorunlu kılıyor.

Sonuç 

Sudan’daki kriz, yalnızca yerel bir iç savaş değil, enerji, ticaret ve nüfuz mücadelesinin Afrika’daki en sert yansımalarından biridir. Bu satranç oyununun galibi henüz belli değil, ancak kaybedenin Sudan halkı olduğu ortada.

Sudan halkının yaşadığı trajediler, Gazze ve dünyanın diğer çatışma bölgelerinde yaşananlar kadar uluslararası ilgiyi hak ediyor. Daha fazla insanın çatışma kurbanı olmasını önlemek için uluslararası toplumun arabuluculuk çabalarını artırması ve taraflar arasında kalıcı bir ateşkesin sağlanması büyük önem taşımaktadır.