Duran Bülbül'den çarpıcı tespitler: Türkiye ekonomisinde derin kriz ve toplumsal bedeller
12punto yazarı Prof. Dr. Duran Bülbül, 19 Mart’tan itibaren yaşanan belediye başkanları operasyonları ve yolsuzluk krizinin toplumsal etkilerini, Türkiye ekonomisindeki yapısal sorunları, döviz kuru dalgalanmalarının olası sonuçlarını ve kur istikrarsızlığının küçük ve orta ölçekli işletmeler üzerindeki finansal yansımalarını kapsamlı şekilde değerlendirdi.

Prof. Dr. Duran Bülbül, 19 Mart’tan itibaren başlayan belediye başkanlarına yönelik operasyonların ve yolsuzluk iddialarının, siyasi bir krize dönüştüğünü ifade ediyor. Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) bu süreci doğru yönetemediğini belirten Bülbül, CHP’nin yolsuzluk iddialarına karşı net bir duruş sergileyemediğini ve konuyu iktidarın haksız uygulamalarına indirgediğini söylüyor. CHP’nin, yolsuzluk iddialarını araştırmak için bir komisyon kurarak şeffaf bir rapor sunması gerektiğini vurgulayan Bülbül, partinin bu yönde bir adım atmadığını ve adeta yolsuzlukları koruyan bir konuma düştüğünü belirtiyor.
Bülbül, bu durumun halka ağır bir ekonomik bedel ödettiğini rakamlarla açıklıyor:
“Merkez Bankası’nın 100 milyar TL’lik rezervi bir gecede eridi. Bu, 85 milyon vatandaşa kişi başı 49.361 TL ek yük getirdi. Dış borç, kur artışı nedeniyle 51 milyar dolar (2 trilyon 100 milyar TL) arttı, bu da her bir vatandaşa 28 bin TL’lik yük demek. Hanehalkı borçları ise 500 milyar TL artarak kişi başı 6 bin TL ek maliyet yarattı. Toplamda, her bir vatandaş yaklaşık 100 bin TL borçlandı.”
Bülbül’e göre, bu yük halka artan vergiler, akaryakıt, elektrik, doğalgaz ve gıda fiyatları üzerinden yansıdı. “Yaz aylarında tarım ürünleri fiyatlarının kış fiyatlarını aşması, bu krizin halkı nasıl vurduğunun göstergesi” diyen Bülbül, yolsuzlukların bedelinin yoksuldan alınıp belirli kesimlere servet transferi olarak gerçekleştiğini vurguluyor.
TÜRKİYE EKONOMİSİ: KUMARHANE KAPİTALİZMİNDEN ÜRETİM EKONOMİSİNE GEÇİŞ ŞART
Türkiye ekonomisinin borç ve faiz odaklı bir “kumarhane kapitalizmi” üzerine kurulu olduğunu savunan Bülbül, üretim ekonomisine geçiş olmadan refah seviyesinin artmayacağını belirtiyor. “Türkiye, küresel rekabette yer alabilmek için tarımda, sanayide, bilimde ve teknolojide üretime odaklanmalı. Ancak son yıllarda günlük krizler, döviz ve faiz artışlarıyla yaşayan bir tüketim ekonomisine dönüştük” diyor.
Bülbül, gelir dağılımındaki adaletsizliğe dikkat çekiyor:
“Gayrisafi milli hasılanın %90’ını nüfusun %10’u bölüşüyor. Bu, demokrasi ve hukukta da adaletsizliği getiriyor.” Kısa vadede fiyat ve ekonomik istikrarın sağlanmasının mümkün olmadığını ifade eden Bülbül, Türkiye’nin dışa bağımlı (%80 ithalat) yapısının ihracatı artırmadan düzelmeyeceğini söylüyor. “Şeffaflık ve demokratik normlar yükseltilmeden ekonomi düzelmez” diyerek, krizin bir yaşam biçimi haline geldiğini ve bu durumun tehlikeli bir “hastalık” olduğunu vurguluyor.
DÖVİZ KURU: GÜVEN OLMADAN İSTİKRAR MÜMKÜN DEĞİL
Döviz kuru istikrarsızlığına değinen Bülbül, Türkiye ekonomisinin dışa bağımlılığı ve siyasete bağlı yapısı nedeniyle kırılgan olduğunu ifade ediyor. “Ekonomi bir güven işidir. İnsanlar sabah kalktığında fiyatların, faizin, enflasyonun değişmeyeceğine inanmalı. Bu güven sağlanmazsa ekonomi her olaya gebe kalır” diyor. Deprem, yangın, sosyal ve toplumsal krizlerin ekonomiyi sürekli etkilediğini belirten Bülbül, “Kriz politikalarından kurtulmalıyız. Bu ülkede yaşayan bu ülkedeki tüm muhalefet partilerinin, sendikaların, demokratik kitle örgütlerinin, derneklerin herkesin görevidir.” değerlendirmesini yaptı.
Bülbül, Türkiye’nin bir “milli kalkınma ve iktisat modeli”ne ihtiyacı olduğunu vurguluyor. Aksi takdirde, küresel süreçlerin Türkiye’yi daha ağır bedellerle karşı karşıya bırakabileceğini vurguladı.
“Etrafımızdaki olaylar, milyarlarca dolarlık ekonomimize ve milyonlarca insanın yaşamına zarar verecek bir ihanet olarak karşımıza çıkabilir.”
KUR İSTİKRARSIZLIĞI : İFLASLAR VE İŞSİZLİK KAPIDA
Kur istikrarsızlığının küçük ve orta ölçekli işletmeler ( üzerindeki etkilerini değerlendiren Bülbül, Türkiye’nin %80 ithalata dayalı üretim yapısının ithal enflasyonu ve maliyet artışlarını tetiklediğini belirtiyor. “Kur artışları, yoksullaşma ve fakirleşmeyi getiriyor. Bu, şirket iflasları, küçülmeler ve konkordato süreçlerini artıracak” diyor. İşsizliğin kaçınılmaz olduğunu vurgulayan Bülbül, yüksek vergiler ve deflasyonun bu durumu körüklediğini ifade ediyor.
“Enflasyonu resmi olarak düşük gösteriyoruz, ancak halk gerçek enflasyonun açıklananın iki-üç katı olduğunu biliyor” diyen Bülbül, ekonomi politikalarının deflasyonu durduracak, vergileri düşürecek ve enflasyonu uzun vadede aşağı çekecek şekilde düzenlenmesi gerektiğini söylüyor. Aksi takdirde, ekonominin daralması, yoksullaşma ve işsizlik sarmalının kaçınılmaz olduğunu belirtiyor.
Haber Kaynağı : 12punto
Çok Okunanlar

Menzil'in 'üniversitesi' yarıda kaldı!

TÜİK, Türkiye'nin en mutsuz şehirlerini açıkladı

Şamil Tayyar, Saray'daki o ismi işaret etti!

'Aklıevvel'

Marmara’daki tekne faciasında çarpma izi ortaya çıktı

AKP'li Mehmet Metiner isyan etti

Şener Üşümezsoy Türkiye'deki en güvenli yeri açıkladı

Rezan Epözdemir davasında tanık ifadeleri ortaya çıktı

Fatih Altaylı Türkiye için felaket senaryosunu açıkladı

AKP'li Külünk'ten Epözdemir tartışmaları üzerinden çarpıcı Akın Gürlek uyarısı
