Özgür Özel: Kardeşim senin besleyip semirttiğin FETÖ'cüler darbe yapıyordu, ben sahip çıktım sana
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, katıldığı canlı yayında gündeme dair soruları yanıtladı. Özel, açıklamalarına Kartalkaya yangını ve başlayan dava sürecine dair konuşarak başladı.

Özel, Halkt TV'de katıldığı canlı yayında Sinem Fıstıkoğlu, İsmail Saymaz ve Kürşad Oğuz'un sorularını yanıtladı.
Bolu'da Kartalkaya'da bölgesinde yer alan Grand Kartal Otel'inde çıkan yangına ilişkin görülen davayı takip eden Özgür Özel, "Turizm Bakanı gördük yatından takip ediyor. Hesap vermekten kaçıyorSonunun Soma gibi olması için mücadele edeceğiz" dedi. Özel, Soma maden faciası ile Kartalkaya arasında benzerlikler olduğunu belirtti.
"6 ay önce klasik denetim yöntemleri işlevsiz kalıyor, bu konuyu Meclis araştırsın diye bir önerge verdim. Soma'da daha müfettişe söylemeden maden şirketlerinin haberi oluyormuş. Madende bir alet çalışacaksa elektrikli olmalı ve şarj ediliyor olmalı. Bunlar benzinli araçları kazıların içine gömüyorlarmış. Havalandırma yetmez demişler, para hırsından yapmamışlar. Burada da sezon geçsin bakarız demişler. Bugün ilk sanık genel müdürdü, ben diğer otelin müdürüyüm diye konuştu. Bir avukat dedi ki 'Senin otelinde var mı?' o da 'Yok' dedi. Tamam belki buradan tamamen sorumlu değil ama aynı eksikleri orada da yapmışlar."
Özel'in yaptığı açıklamalar şöyle:
Dava çok eksik başladı, yangında 8 evladını kaybeden isim AKP için çok önemli bir isim... Milletvekili değil ama AKP'de sözü geçen bir isim... Bu mahkemede yargılanması gereken esas sorumlu kişiler burada yok olmalarının nedeni de bakanın bu izin vermemesi. Savcılık istedi, bakan izin vermedi. Umuyorum ki mahkeme bakanın bu kararını bozacak.
Bakanlık hesap verme aşamasında yok! Bolu belediyesine sorulması gereken sorular da sorulmasın demiyoruz....
Almanya'dan maden kazaları konusunda örnek veren Özel, iş kazaları ve iş güvenliğine ilişkin eğitimlerin sıkı olduğunu belirterek 13 yıldır madende can kaybının olmadığını vurguladı.
METAN GAZI ZEHİRLENMESİ SONUCU 12 ŞEHİT
Pençe Kilit Harekatı bölgesinde şehit düşen Nuri Melih Bozkurt'un naaşının aranma çalışmasında 19 askerin metan gazından zehirlenmesi ve 12'sinin şehit olmasına ilişkin Özel, "2 sene önce bir Mehmetçiğimiz şehit olmuş. Onu bulmak önemli ama içeride ölçüm yok, dışarıda kimse yok. Devlete emanet 19 civciv ölse hesabını sorarsın. Koskoca devletsin. Ama 12 aslan parçası öldü. Nasıl böyle boşu boşuna bir hata yapıldı? Biz Meclis zemininde bu işin soruşturulması için orada olacağız. Tabii ki cenazeler kalktıktan sonra" dedi.
ÖZGÜR ÖZEL'E CUMHURBAŞKANINA HAKARETTEN YENİ SORUŞTURMA
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, hakkında açılan soruşturma ve Meclis'e gelen fezlekeye ilişkin ise şu ifadeleri konuştu:
"Bana soruşturma açmasa, dese ki 'İfade özgürlüğü var, gerek yok soruşturma açmam' o savcıyı sürerler. Hem de pazar akşamı açılmış. Çünkü pazartesi sabaha bıraksalar Akın Gürlek açacak. Memnuniyet duyduğum şey Akın Gürlek'in yetkisi altında değil. Adamda kibir var, şımartılmışlık var. Ama bu majestelerinin savcısı olduğu için her şeyi yapıyor. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı çok iyi yapmış. Hiç olmazsa kendisini o Akın'a ezdirmemiş. Hakkımda bir tazminat davası açmış. Vaktiyle Hulusi Akar da açmıştı onu da kazandık. Ama AKP'nin Gençlik Kollarından kürsüye yerleştirilmiş arkadaşlar var. Hiçbirimizin gözünün yaşına bakmıyor."
Dokunulmazlığının kaldırılmasının gerçekleşme ihtimalini ve olası sonuçlarına ilişkin soruya Özgür Özel şu yanıtı verdi:
"Her şey beklenir. Göze alır demektir. Bunun da bir maliyeti olur. Ama pek çok maliyete katlanıyorlar buna da katlanmayı göze alırlar."
Seçimden sonra birinci parti olduk. Gittim ziyarete bulundum. Türkiye Belediyeler Birliğini beraber yönetelim dedik, onlar hiç yapmadılar. Ama bu normalleşme CHP'ye yarar dediler.
CHP terör bitsin ister. Terör örgütünün başı ile devlet görüşüyor. Bizi suçluyorlar ki DEM ile görüştünüz. Meselenin özü şu, seçim kazandığım yerde kazanırım, kazanamayacağım yerde kente karşı suç işlemeyecek olan kişiyi desteklerim. Benim adayım Ahmet Özer. Kendisi de Kürt. Kürt siyasi hareketinden isimler bulmuşum koymuşum. Bunları suç saymış. Orada bir şey yok ama bu tarafta belediye meclisine bir Kürt girdi diye suç. Bizimkiler içeride yatacak, öbür tarafta süreç işleyecek."
Bu sertleşmenin normalleşme olarak nitelendirilen süreçte CHP'nin yükselmesi ile bağlantılı olduğunu söyleyen Özel, "Sesler kaybolmuyor ama atmosferde kalırmış ya. O sesleri duyarsak, biri diyor ki 'Normalleşme CHP'ye yarıyor' o da 'Bitirmeyin, bitirtin' diyor. Önce teğmenler oldu. Döndü dolaştı Akın Gürlek'i görevlendirdi. Anayasa diyor ki biri kürsüden ayrılırsa geri dönemez. Ama Akın Gürlek döndü. Bakan yardımcısı yazmıyor diye saymıyorlar. Akın Gürlek AKP'li bir siyasetçiyken İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı oldu" dedi.
Tüm CHP'li belediye başkanları ile yarın toplantısının olduğunu açıklayan Özgür Özel, sonrasında MYK toplantısı yaparak yol haritası çizeceklerini ifade etti.
Her hafta yapılan il ve ilçe mitinglerine değinen Özgür Özel, "Bir siyasi partinin mitingleri böyle popülerleşmez. Bu bir eylemlilik hali. Tarihte bu eylemin bir yerinde yer almak istiyor" ifadelerini kullandı.
Özgür Özel, konuşmasına şöyle devam etti:
"Bana diyor ki, 'sokaklardan çekil, genel merkezine dön'. Bir yandan tehdit var. Ekrem'i bırak dediği adamın arkasında 15,5 milyon oy var. İki elinde bastonuyla oy vermeye giden teyzeye borçluyum. Bana 'Ekrem'i bırak' diyor. Türkiye'nin bütün sokaklarında görülmedik kalabalık vardı. Ekrem İmamoğlu'na sırtını dönen, millete sırtını döner. Artık ne Özgür'ün ne de partinin adayıdır. O milletin adayı.
Düşmüş yüzde 29'lara. Bizim partimizi karıştırmaya çalışıyor. Kendince siyaset mühendisliği. Her şeyin bir sonu var işte. Ben seçildim ben yaparım, diyordu. E şimdi de ben kazandım.
Özgür Özel:
— 12punto (@12puntocomtr) July 7, 2025
Her şeyin bir sonu vardır, 'kazandım yaparım' diyordu şimdi de ben kazandımhttps://t.co/P0QCvL8SyH pic.twitter.com/0LcsEKJlT9
Türkiye'de seçim hukuku itiraz hukukudur. YSK'nın kararı kesindir. Başka yere gidemez. Bundan sonra 'tam kanunsuz' derseniz her seçim tartışmalı hale gelir. Asliye hukukun YSK'nın temyiz mahkemesi olarak görev yapması mümkün değil. O davayı uzatmaya bakıyorlar. Bir sonuç olmaz."
ERKEN SEÇİM NEDEN 2 KASIM OLSUN İSTENİYOR?
Özgür Özel, 2 Kasım'ın özel bir gün olmadığını kışa girmeden seçimin yapılmasını istediklerini söyledi. Özel, "Onun şöyle bir sorunu var. 31 Mart'ta kaybetti ve kötü adaylarına mal etti. Uçakta kendine sordurtmuş anketleri. Anketlerde birinci çıktığını söylemiş. Madem birincisin koy sandığı. Cesaret bugüne dair bir şeydir. Gel Kasım'da cesur ol" dedi.
AZİZ İHSAN AKTAŞ'IN İDDİALARI VE MANAVGAT SORUŞTURMASI
Özgür Özel, "O görüntüler montajsa arkadaşımızın arkasında dururuz. Ama montaj değilse Allah onun bin kere cezasını versin. Böyle bir dönemde kendi ve ailesinin namusunu bırak, partisinin geleceğini düşünmediyse affetmek mümkün değil. Bir takım bilgiler var ve iç açıcı değil. Erken bir şey söylemek istemem tabii." dedi.
Özel, bir yerde yolsuzluğun olduğu durumda CHP'nin bunun karşısında olacağını söyledi. AKP'nin havuz oluşturarak medya organlarını satın aldıklarını belirten Özel, "AKP için medya satın aldılar. Biz karşısında oluruz. Cebinizdeki anahtar ne kasanın ne gelecek döneminizin, partinin iktidarının anahtarıdır dedim. Bir çürük yumurtanın tüm sepeti çürütmesine izin vermeyiz. Senin hırsızın benim hırsızım diyecek parti de değiliz" ifadelerini kullandı.
Ekrem İmamoğlu'nun 20 yıl önce bile ev sattığı kişilerin ifadeye çağrıldığını söyleyen Özel, "Kişi kendinden bilir işi. Polis kazmaktan perişan oldu, Ekrem Başkan haksız yere İstanbul'dan uzak olduğu için perişan oldu" dedi.
Aziz İhsan Aktaş'ın iddialarına dair konuşan Özel şunları söyledi:
"Aziz İhsan Aktaş taşıma ihalelerine giriyor. Bu çaptaki işlere 4-5 firma giriyor. Biri geliyor oradan çekiliyor. O geliyor diğerleri oradan çekiliyor. Birbirlerinin ayağına basmıyorlar. CHP'li belediyelere de genelde AKP'lilerle çalışmanın sonrasında gelmiş. Utku Caner Çaykara hiç ihale vermemiş. Gelmiş, devam edeyim, demiş. O da bir daha ihale vermemiş. AKP'liler seçim arabasını park edecek yer bulamaz. Biz zar zor araç buluyoruz. Bir seçim komisyonu kurmuş. Sesli araç giydirmek için biri verse parti tamam der. Utku'nun haberi yok, teması yok. Ama adam demiş ki 'Baba bana dediler ki, CHP'liler kazanacak, onlara oyna. Hep AKP'lilere yapıyorum biraz CHP'lilere yapayım bana ihale versinler dedim.' Bu ifadesi kabul edilmemiş. Adam yalanı TRT1'den atıyor, ben Halk TV'den düzeltiyorum."
ÖZGÜR ÖZEL'E SOKAK SORUŞTURMASI
AKP'nin muhalefete alan tarif ettiğini söyledi. Avrupa'da konuşmanın yabancılara şikayet olmadığını belirten Özel, "Ben orada başkan yardımcısıyım. Sen ülkenin bir sonraki cumhurbaşkanı adayına darbe yaptın. Ben de bunu anlatmayacağım. Ne münasebet?! Yapıyorum. Bu tarz siyasette AKP'nin çizdiği sınırda siyaset yapmak yok. Bunlar da gösteri ve yürüyüşü yasakladı. Ben de çağırdım. Evet dedim sokak çağrısı yapıyorum. Bunlarla başka türlü mücadele etmenin yolu yok. İzin geldiği gün miting yaparım dersen seni çıtır çıtır yerler. Geçmişte bir sürü örneği var. Bana şehit cenazesinde saldırdılar. AKP kağıdı getirdi yok birlikte kınayacağız. O camiinin olduğu ilçeyi yüzde 60'la aldık. O gün bugündür ben bir A4'ün altında AKP'nin günahını paylaşmıyorum" diyerek siyasette kendi belirledikleri gibi ilerleyeceklerini aktardı.
19 Mart gecesi vapur, tramvaylar ve otobüslerin iptal edildiği durumda bile 115 bin kişi ile Saraçhane'yi topladıklarını söyleyen Özgür, "Sokağa çağıracağım günü ben bilirim. Mısır'da bahsettikleri meydanlardan birine selam yapıyordu(Rabia ile) Mursi'ye darbe yapan Sisi ile ahbap oldun mu olmadın mı? Bana martaval okuyor. Lüzum gördüm ben de sokağa çağırdım. Kayyumu püskürttüler. Kardeşim senin besleyip semirttiğin Fetöcüler darbe yapıyordu, ben sahip çıktım sana. Darbe fikrinin adamı değilim ama Erdoğan'ı gördük." dedi.
Özel, "Ben desem ki Ekrem İmamoğlu'nun yargılanmaması için kanuni düzenleme yapalım, bu kaçmak olur. Ben TRT'den yayınla diyorum. TRT'den izleyen kişi arsayı 20'den 1'ine satıldı sanıyor. Dönüp bizi dinlese, sonra kredi çekilip 10 yılda ödenmiş. Ne yapıyor bunu duyan savcı? 'Bunu geçelim' diyor." diyerek yeniden yargılamaların canlı yayınlanmasını talebini duyurdu.
TUNÇ SOYER'E AÇILAN SORUŞTURMA NASIL BAŞLADI?
İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin (İzBB) eski başkanı Tunç Soyer geçtiğimiz günlerde tutuklanmıştı. Özgür Özel, soruşturmanın şu anki İzBB Başkanı Cemil Tugay;'ın şikayeti sonucu başlatıldığı iddialarına yanıt verdi.
"2023 yılının Temmuz ayında başlayan bir soruşturma var. Ama bunun devamında bir iç denetçi raporu var. Bu iç denetçi raporunu Cemil Bey'in anlattığı kadarıyla ve anladığım kadarıyla Sayıştay bir denetim yapmış. Sayıştay denetiminden sonra demiş ki buraya bir iç denetçi görevlendirin. Görevlendirmişler. İç denetçinin raporunu daha başkanlık onayına bile sunmadan Sayıştay demiş ki o raporu bana da verin. O raporu sonrasında o rapor savcılığına gitmiş. Ona hitaben yazılmadığı için yeniden istemiş.
Bir kamu görevlisi olarak savcı, müfettiş ya da Sayıştay denetçisi bir evrakı istediği zaman vermemek gibi bir şey olamaz. Yani böyle bir şey yaparsan görevi ihmalden, görevi kötüye kullanmaktan, kamu malını zarara uğratmaktan işleme tabi tutulursun. Yani burada bu bir yasal zorunluluk. Yani bir muhasebeleşme bu konuda bir takdiri olamazdı. Siyasi bir husumet ile böyle bir mesele çıkmaz."
Özgür Özel yayının devamında şu konular üzerine konuştu:
“Şimdi Ümit Beyle ilgili o işi biraz büyüttüler. Şu açıdan büyüttüler, biz mitingler yaptık, her mitingde de Ümit Bey’in adını elbette andık. Çünkü bir siyasi partinin genel başkanı, diğer partilerin genel başkanına emanettir, onun hukuku. Ben yarın birisi, şimdi Tayyip Bey demeyeyim, o cumhurbaşkanı olunca, herhangi bir genel başkanı, iktidara yakın partilerden bir genel başkanı alsalar ben ona da karşı çıkarım. Derim ki ‘Yanlış bir iştir bu.’ Doğrusu bu. Bizim mitingle ilgili o günlerde Leman Dergisinin bir karikatürü ile ilgili bir tartışma olunca bir risk değerlendirmesi, bir istihbarat değerlendirmesi yapmışlar, ‘katılmayacağız’ dediler. Yazılı bir açıklama yaptılar. Orada da onlara çok ağır eleştiriler oldu, işte ‘Siz içerdeyken sahip çıktı’ diye. Ben o duyguyu besleyen birisi değilim. Bir kere ayrı bir siyasi partileriz biz. O kadar birebir aynı düşünüyor olsak da riski aynı değerlendiriyor olsak da Ümit Bey geçmişte attığı bir, iki tweet, söylediği bir, iki sözden, krizli anlarda paldır küldür içeri atılmış. Yoğurdu üfleyerek yemeye hakkı var bence, durduk yerde beş, altı ay yattı, Bir krizli Kayseri gecesinde kurduğu bir, iki cümleden. O yüzden yazılı bir ifadeyle ‘Biz oraya gelmiyoruz’ demiş, biz bunu anlayışla karşıladık. Sonra bu iş başımıza gelince, arkadaşlar bir telefon diplomasisi yaptıklarında ‘Ya bir ziyarete gelmek isteriz’ deyince, ‘Başımızla beraber’ dedik, pazar günü ilk onlar geldi. Şu kısmını da çok önemsedim işin. Bizim başımıza cumartesi bir nahoş durum geldi. Pazar günü sabah Zafer Partisi, öğleden sonra DEM Partisi geldi CHP’ye. Bu önemli bir iş. Şu açıdan önemli bir iş. Biz mitinglerde de hem Zafer Partisi’nin sayın genel başkanının hukukuna sahip çıkarken hem Selahattin Demirtaş’ın, Figen Yüksekdağ’ın. Çünkü birileri siyasi rakiplerini alıp içeri tıkıyor. Onunkini tıkınca sen sevinirken, seninkini tıkınca o sevinirse hep aynı kişi seviniyor. Herkes mağdur. Orada çok sert siyasi rekabet, uzlaşmaz karşıtlıklar olsa bile muhalefetin birbiri ile uğraşmak yerine kendisine bunu yapanlara karşı kendini savunması önemli. Ben demiyorum ki Zafer Partisi ile DEM kol kola girsin bir şey yapsın. Elbette yapmayacaklar. Çok da anlaşılır. Pazar günü bize her iki partinin de taziyeye geliyor olması, üzüntüsünü belirtiyor olması, muhalefette kurulan ilişkilerin ve muhalefetin birbiriyle kurduğu ilişkilerin samimi olduğunu gösterir. Bu illa Zafer’le DEM’in bir ilişki kurmasını gerektirmiyor. Ama bu Türkiye’de muhalefetin bir eşiği aştığını gösteriyor. Ben demiyorum ‘Bütün muhalefet birleştik, topyekûnuz, bilmem neyiz. Her şeyde birlikte olacağız.’ Ama bir eşik aşıldı. Esas mağduriyetleri yaratanların kim olduğunu görmek ve onlara karşı gerekli yerde, gerektiği yerde durabilmek. Bu önemli bence.”
“SOYLU’DAN DA DİĞERLERİNDEN DE YANIT GELMEDİ”
(DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan’ın açıklamaları ve gelişen süreç hakkında) “Kayyım belediyesi hatırlatması şu açıdan çok kıymetli. Bizim Abdurrahman Tutdere’ye ‘24 bin liralık yemek faturası’ falan diyorlar ya. Sadece Mardin kayyım belediyesi yolda geçerken… Videoyu da hatırlarsınız. Kayyım döndürüp Süleyman Soylu’ya, ‘Bir bakalım’ diyor. Orada sanıyorsun ki teşbihçi, tespih hediye etti. Arkadan 36 bin lira faturayı geçirmiş, bundan beş yıl önce ve o kayyım Cumhurbaşkanı Yardımcısına da yapmış bilmem ne de yapmış. Bu düzenle Süleyman Soylu’ya bir tespih 36 bin lira, bir bilmem ne. O zaman hepsini söyledim, Süleyman Soylu’dan da hiçbirinden de bir cevap gelmedi. Sonradan da Sayıştay raporlarından ispatlandı. Daha sonraki dönemde görev vermeme falan gibi bir şey oldu hatırladığım kadarıyla. Kayyımlar bile, AK Parti’nin kayyımları bile bir tespihle Abdurrahman’a atılan suçun 1,5 katını istemişler, Abdurrahman’ın yoksulun yemek parasını kapattırmak ki başka biri yapmış gibi anlaşılıyor. En kirli belediye yönetimleri kayyumların ve AK Parti’nin yönettiği bazı belediyelerin. Hele hele Mansur Yavaş, 97 dosya çıkarmış kendinden önceki dönemle, Melih Gökçek’le ilgili. Araya böyle kayarak girdi, koşarak geldi. Futbol maçında kayarak girerler ya araya. Geldi, Süleyman Soylu dosyalara el koydurdu. ‘Bunlara biz bakacağız’ dediler ve o dosyaları vermediler. İstanbul’da da 32 tane dosya aynı şekilde. Akıl almaz yolsuzluk dosyaları AK Parti dönemine ait, kapatılmış durumda. Bizimkilere yönelik yolsuzluk bulunmadığı için icat ettirilme ya da iftira edilme sürecinin içinde. Birincisi bu. DEM’in buradaki tutumu kıymetli. Cumhuriyet Halk Partisi’nin tarihsel tutumu ortada. Bir aralar anlaşılmaz bir şey oldu. Bizim bir Parti Meclisi üyemiz televizyonda konuşurken, MHP’den bir genç arkadaş ‘Vay efendim ben bu tweeti Devlet Bey’in bilgisi dahilinde atıyorum. Bir daha CHP ile konuşmayız. Terörsüz Türkiye, diyemiyorlar.’ Döndüm baktım, ne demiş Ali Haydar Fırat? Sonra dedim ki ‘Hiç üzülme, bizle kavga etmeleri icap etmiş. Seni kurban seçmişler. Senin dediğinde bir şey yok.’ Sonra da dedim ‘Biz terörsüz Türkiye istiyoruz ama demokratik bir Türkiye de istiyoruz.’”
“AKSİ, ÇOCUKLARIMIZIN GELECEĞİNİ YOK ETMEK DEMEKTİR”
“Biz o konuda üstümüze düşeni samimiyetle yapıyoruz. Çünkü terör örgütü silah bırakacaksa ben ‘Bırakma’ mı diyeceğim? Ben bunun en büyük destekçisi olurum. Türkiye’de silahlar sustuğu anda hem şehit gelmeyecek, hem Kürt-Türk arasında gözyaşı bitecek, kan bitecek, her şey bitecek. Hem de oraya harcadığımız parayı millete harcayacağız. Ben geleceğin iktidar partisiyim yani altı ay-bir sene sonra, en bilemedin iki sene sonra. O teröre akan parayı ben emekçilere akıtacağım, emeklilere akıtacağım. Bundan kıymetli bir şey yok. Ayrıca işin şu tarafında söylemek isterim. 100 yıl önce bu ülke birlikte kurtarıldı Kürtlerle Türkler, barış ve beraberlik halinde, kol kola. Hani hep deriz ya ‘Çanakkale’de koyun koyuna yatıyor dedelerimiz.’ 100 yıl sonra bu meseleyi aşıp, Türkiye bu terör sorunundan kurtulup, Kürt’ü-Türk’ü kol kola, Alevi’si-Sünni’si kol kola bir fırsatı değerlendirirse… 21’inci yüzyılın ikinci çeyreği başlıyor; yapay zekası, bilmem nesi, bu tren kaçtı mı bir daha yakalanmayacak. Biz Osmanlı’nın matbaayı geç getirmesinin ve bir takım eksikliklerinin dezavantajını Birinci ve İkinci Dünya Savaşı’nda gelişmişler birbirini mahvedince, biz de özellikle Kurtuluş Savaşımızı verdik ama İkinci Dünya Savaşı’na girmeyerek kıyıdan yakaladık, ucundan çağı yakaladık. Gerisindeyiz ama halen ‘gelişmekte olan ülke’ falan. Bu sefer öyle bir yerde ki Türkiye, öyle kötü yakalandık ki… Çağı yakalamaz, buradan sonra bu üç-beş yılı kaçırırsa şöyle olacak: Dünyayı yöneten ülkeler ve yönetilen, onlara hizmet eden ülkeler. Biz üçüncü sınıf bir ülke - üçüncü dünya ülkesi tanımından da başka- üçüncü, dördüncü sınıf bir ülke… Dünyayı yöneten ülkelere hizmet eden, onlara gıda üreten, onlara hizmet üreten, onlara penye üreten gariban ülkeler arasında kalabiliriz. Bu Kürt’ün de Türk’ün de Laz’ın da Çerkes’in de Alevi’nin de Sünni’nin de çocuğunun geleceğini yok etmek demektir. Bu fırsatı değerlendirirsek, zaten Avrupa Birliği, CHP’nin vizyonuna destek veriyor. Türkiye Cumhuriyeti’ni Avrupa Birliği’ne tam üye bir ülke yapıp bütün kaçırdığımızı yaparsak, hepimizin çocuğunun geleceği kurtulacak. Ben bundan heyecan duyuyorum.”
“DEVLETİN TÜM PARTİLERLE KONUŞUYOR OLMASI GEREKİR”
(PKK Süleymaniye’de silah bırakacak) “O konuda henüz bir gelişme yok. Ben bütün yetkili organlardan bilgi aldım. Bir devlet projesi olarak anlatılıp bütün partilerin katılımıyla bir şey olsa, ki keşke Meclis Komisyonu kurulsa. Ama şu anda o işin organizasyonu biraz muğlak. O yüzden şu anda o konuda verilmiş bir kararımız yok. Bütün partilerin, yani keşke Meclis Komisyonu oluşmuş olsa, komisyon da kendi içinden bir gözlemci heyet yollardı oraya, iyi olurdu. Onun dışında şimdi partilere davetler yapılıyor ama… (Size geldi.) Geldi ama bize DEM’den geldi. Devletin bu organizasyonun içinde olması ve net olarak bütün partilerle konuşuyor olması gerekir. O süreçte büyük ihtimalle biz orada olamayacağız. Ama bu, süreci desteklemediğimiz anlamına gelmez. (Davet geldi ama CHP orada olmayacak.) Evet. AK Parti, MHP, diğer partilere eşzamanlı bir davet ve bir devletin organizasyonu, garantörlüğü… Yani orada o tören neye gebedir bilemiyorsun. O açıdan şimdilik. Ama Meclis Komisyonu oluşsaydı ve onun eliyle olsaydı iyi olurdu. Süreci baltalamayız. Silah yakılmasını, bırakılmasını destekliyoruz. Sürecin karşısında değiliz ama bir zamanlama ve yönetim problemiyle karşı karşıyayız.”
“BU DA HALKIN HABER ALMA HAKKINA BİR DARBE”
(Halk TV’de ekran kararmayla ilgili alınan yürütmeyi durdurma kararı için) Dayanışma için gelmiştim, yürütmeyi durdurmaya da çok memnun olduk. Ama hem Sözcü’ye de desteklerimizi ifade ediyoruz. Tele1’e de. Ben esas buradaki hedefin ne patronlar, ne sizler; hedefin vatandaşın gerçek habere, doğru habere, dürüst habere… Ve biraz önce dedik. Yani TRT’de izliyor adam, ‘Ya öbür taraf ne diyor?’ deyip de bakabileceği, doğrusunu dinleyebileceği yere, halkın haber alma hakkına yapılan bir müdahale oldu. Bu da bir darbe. Yani sonuçta halkın haber alma hakkına, doğru habere… Düşünsenize 15 Temmuz gecesi darbeciler bütün televizyonları zapt edip bir tek FETÖ’nün televizyonlarını açsaydı ne olurdu? Bir yandan yalan-yanlış bilgilendirme olurdu. Bu 19 Mart darbe sürecinde siz olmasaydınız biz derdimizi nerede anlatacaktık? O açıdan bu çok kritik ve çok önemli bir şey. Yürütmeyi durdurma çok doğru ve ümit ediyoruz bundan sonra hiç böyle cezalar olmaz. Bütün kararlar da lehinize yargıdan döner. (Son sözünüz varsa?) Cumhuriyet Halk Partisi, birlik ve beraberlik içinde. Bugün milletvekili grubumuz tam bir mutabakatla muhteşem bir toplantı yaptı. Tüm organlarımızla bu tarihin partinin kurumsal kimliğine yapılmış en büyük saldırısına karşı birlik, beraberlik içinde dimdik ayakta duruyor, büyük bir mücadele veriyoruz. Bu darbeyi püskürtmeye kararlıyız. Türkiye’nin yarınlarında bu yorgun iktidar, yaşlı iktidar yok. Gençlerin geleceğine önünü açacak, Türkiye’yi Avrupa Birliği’nin bir üyesi yapacak, vizesiz ve yasaksız Türkiye’yi gençlere kazandıracak Cumhuriyet Halk Partisi var.”
Haber Kaynağı : 12punto
Çok Okunanlar

AKP kulislerinde itiraf gibi değerlendirme

Fenerbahçe'den ezeli rakibine transfer çalımı!

Teröristbaşı Öcalan'dan aylar sonra ilk görüntü

Cumhuriyete düşmanlık millete ihanettir

Nihat Genç’in ardından

Sapık

Şimdi de Cumhuriyet'i 'Alevi katliamı' ile suçladı

Atatürk döneminde nasıl tarım ülkesi olduk

Boğaz’da kaçak alarmı: 6 yapı için yıkım kararı çıktı!

Sistematik eğilimler hukuki delil sayılmalıdır
