Hiç yüz yüze sohbetimiz olmadı kendisiyle. Oturup çay içmişliğimiz de yoktu, yemek de yememiştik. İlk kez Ankara’da, Mektebi Harbiye’de ihtiyat zabiti olarak vatani görevimi yaparken, bir kitap fuarında tanışmıştık. Son 10 yıl içinde de telefonla, ortalama ayda, iki ayda bir, uzun uzun sohbet ederdik.
Bana “kardeşim” derdi genelde, bense ona Nihat Ağabey. Bir yazımdan veya bir televizyon programındaki yorumumdan sonra arar, tebrik ederdi beni. Konuştuğumuz konular hep aynıydı. Ülkemizin geleceğine, Cumhuriyetimize, dış politikaya, siyasete ilişkindi. Hastaneye yatmadan kısa süre önce yine uzun bir konuşma geçmişti aramızda.
Sanki 40 yıllık dost gibi, yakın konuşurduk birbirimizle. Aynı yolda yürümenin, aynı soydan, aynı boydan gelmekten daha önemli olduğunu bilen tüm insanlar gibi, bilince dayalı bir dostluktu bizimkisi. İdeolojik temelliydi.
Ülkesine ilişkin ülküsü, kaygısı, iddiası olan, hayata ilkeli bakan bir düşünce ve yazı insanıydı Nihat Genç. Bir yönüyle edebiyatçı, bir yönüyle savaşçı bir dava adamıydı. Fikr-i müstakim bir Türk aydınıydı Nihat Genç.
Her şeyden önce Cumhuriyetçiydi. Onun Cumhuriyetçiliği, sadece siyasi, ideolojik, felsefi değil, aynı zamanda vicdani, ahlaki, insani boyutları da olan sağlam, bütüncül bir Cumhuriyetçilikti.
Ülkücü gelenekten gelen, toplumcu, halkçı, devrimci, millici Kemalist çizgiye varan, Jön Türk geleneğini sonuna dek sahiplenen, yiğit bir Kuvayı Milliyeci idi Nihat Genç. Sapına kadar antiemperyalistti. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün istiklal-i tam ve hâkimiyet-i milliye hassasiyetini sonuna kadar sahiplenen bir Kemalist idi.
Türkiye’nin, bu toprakların yiğidi, çelebisi, sevdalısı idi Nihat Genç. Yurdumuza olan sonsuz ve sınırsız sevgisi, sadakati, muhabbeti, memleketimizin dağını taşını, kurdunu kuşunu, havasını suyunu savunmaktaki cesareti ve gayreti büyüktü, çok büyüktü.
Türk idi Nihat Genç. Türkiyeli değildi. Türk aydını idi Nihat Genç. Türkiyeli entelektüel değildi. O nedenle ülkemizdeki liberal solun önemli merkezlerinden, etnikçi, mezhepçi, batıcı çevrelerin gözde yayınevlerinden, Alman’a Alman, Fransız’a Fransız diyen ama Türk’e Türk diyemeyen İletişim Yayınları’nın yıllar önce Nihat Genç’in kitaplarını basmaktan vazgeçmesi, Nihat Genç’in göğsündeki onlarca şeref madalyasından biriydi. Üstelik bu şeref madalyaları, batılı fonların, yabancı istihbarat servisleriyle bağlantılı düşünce kuruluşlarının, lobilerin verdiği değil, kalem kavgalarıyla, cephelerde kazanılmış savaşlardan sonra milletin verdiği madalyalardı.
İdeolojik berraklığı, düşünsel tutarlılığı, kavramsal bilinci olan mütefekkir ve münevver geleneğinin mümtaz temsilcilerinden biriydi Nihat Genç. O nedenle mevki makam, para pul, şan şöhret konusunda da çok yüksek duyarlılığı, tutarlılığı, kararlılığı vardı. Ahlakıyla bunu kanıtladı. Halkçıydı ve halktandı.
Solcu geçinen ve soldan geçinen, Atatürkçü geçinen ve Atatürk’ten geçinen, milliyetçi geçinen ve milliyetçilikten geçinen, Cumhuriyetçi geçinen ve Cumhuriyetçilikten geçinen siyaset esnafının, kalem sahibinin, akademi mensubunun, sendika ağasının, gazetecinin, yorumcunun, avukatın, mühendisin, bürokratın çok, pek çok olduğu ülkemizde, bunların hepsine ağzının payını veren yorumcu ve yazardı Nihat Genç. Bu zevata sövmek, ağzının payını vermek yakışırdı Nihat Genç’e.
Ankara’da, binlerce yurttaşımızın katıldığı cenaze töreninde, bizzat gördüm, vatan, millet, namus ve Cumhuriyet hassasiyeti olan yurttaşlarımız, hangi siyasal gelenekten gelirse gelsin, ustam Attila İlhan’ın benzetmesiyle, Türk Kurtuluş Savaşı’nda kan veren, can veren yıldız, hilal ve kalpak üçlüsünden hangisine mensup olursa olsun sahip çıktılar Nihat Genç’e.
Jön Türklerden, İttihatçılardan bildiğimiz “Kahrolsun istibdat, yaşasın hürriyet” sloganı atan gençlerimiz de, “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” diye haykıran kardeşlerimiz de, “Ne ABD, ne AB tam bağımsız Türkiye” diyen yoldaşlarımız da, “Enver, Cemal, Talat, İttihat, İttihat, İttihat” diye bağıran çocuklarımız da biliyorlardı Nihat Genç’in, ülkemizin fedakâr fedailer kuşağının en cesur temsilcilerinden olduğunu.
Erdem Atay söyledi, son sözü, “Cumhuriyet’i yaşatın” olmuş Nihat Genç’in. Tam da ona yakışan bir veda, bir vasiyet, bir sonsözdür bu.
Bizim de bir sözümüz var, bu toprakların yiğit, coşkulu, tutkulu, mert yazarı Nihat Genç’e.
Cumhuriyet’i yaşatacağız, hem de sonsuza dek.
Çok Okunanlar

Ortalığı karıştıran evlilik teklifi

Gel bakalım Yiğit Bulut efendi

“İkinci Habur mu, İkinci Mondros mu?”

Gazeteler, terör örgütü PKK'nın silah bırakmasını nasıl gördü?

İkinci Habur mu ikinci Mondros mu?

Parmağına krem süren vekil gündemde

CHP'li Yavuzyılmaz'dan LGS sonuçlarıyla ilgili çarpıcı iddia

Özgür Özel’e hakkında başlatılan jet soruşturmaya CHP’li isimlerden sert tepki

Spotify'la yaşanan 'Emine Erdoğan listeleri' krizinde yeni gelişme

'Terörsüz Türkiye masalının gerçek yüzü' toplantısı