Merhabalar,
Fikri hür, vicdanı hür, güzel insanlar.
Sanatın aynasından bakmaya devam…
Sanatın aynasından bugün bize görünen,
Bir öykü…
Acaba nasıl bir öykü…
Kimin öyküsü?
Can sıkıcı bir zalimliğin öyküsü mü?
Yoksa iç ferahlatıcı bir iyiliğin öyküsü mü?
Sanatın aynasından dediğimize göre,
Yoksa sanatın öyküsü mü?
Sanatın da öyküsü olur mu demeyin…
Sanatın iki eli, iki ayağı, iki gözü, iki kulağı, bir ağzı mı var ki, öyküsü de olsun demeyin.
Çünkü var.
Şimdi içinizden bazıları, ne diyor bu kendini hoca zanneden adam diyebilirsiniz.
İzninizle anlatayım efendim.
Sanatın, 1909 yılında Viyana’da Yahudi kökenli müzisyen bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen ve II. Dünya Savaşı öncesi İngiltere’ye göç etmiş olan sanat tarihçisi, eleştirmen ve kuramcı Sir Ernst Gombrich tarafından 1950 yılında Sanatın Öyküsü başlığıyla yazılmış olan bir öyküsü var.
Sir Ernst Gombrich (1909-2001)
Sanat tarihi alanında yazılmış en popüler kitaplardan biri olan Sanatın Öyküsü’nün yazarı Gombrich kitabının giriş bölümünde ne diyor biliyor musunuz?
Kulaklarınıza inanamayacaksınız ama,
"Sanat" diye bir şey yoktur aslında. Yalnızca sanatçılar vardır. Diyor.
Bizim, yani kendini insan olarak tanımlayan türün, kendi icat ettiği insallaşma ütopyasında, yaslandığı sanat diye tanımladığımız şeyin bir kutsal olmadığını, insan işi bir şey olduğunu söylüyor.
Güler misin, ağlar mısın?
Sevgili dostlar ne ağlayalım ne de gülelim.
Delphi’deki Apollon Tapınağı’nın kapısında yazan “kendini bil” gibi “kendimizi mi bilelim,
Evet, kendimizi bilelim…
Yani içimizdeki büyücüyü bilelim.
Geçen yazımda “büyüymüş” diyerek ipucunu vermiştim.
Bizi büyülen şeyin, büyüymüş gibi olsa da aslında insan yaratıcılığı olduğunu göstermek istemiştim.
Totalde yaratıcı etkinliklerin tümünün sonucu ve göstergesi olan medeniyet, insanın, taşı yontarak gerçekleştirdiği ilkel alet yapımından başlayarak katman, katman iç içe geçmiş bir kompaktlığa ulaşmıştır.
Dolayısıyla insan aklının ve emeğinin sonucu olan sanat, potansiyel olarak her birey de uyanmayı ve uyandırılmayı bekleyen bir edim olarak içimizde bir yerlerde saklanmaktadır.
Gombrich’de "Sanat diye bir şey yoktur aslında. Yalnızca sanatçılar vardır” derken tarihin yapıcı öznesi olarak insana işaret etmektedir.
Tarih öncesi çağlardan başlayarak, gezegenimizin tüm coğrafyalarında ortaya çıkmış olan topluluk kültürleri, inançları ve ritüellerinin arka planında sürekli çalışan ve çalışmaya devam eden yaratıcı insan imgelemi ve onun pratik hayatta karşılığı olan sanatsal etkinlikleri vardır.
Dolayısıyla, ortada, insan medeniyeti olarak anlatılan bir öykü varsa, aslında bu insanın öyküsüdür.
Benim gibi sizin gibi insanların öyküsü.
Başlangıçta öğretici hiçbir usta veya rehberlik edici bir eğitmen yoktu.
Sadece insanın imge dünyası ve onun anlam arayışı vardı.
Şimdide hayallerimizle beslediğimiz imge dünyamız üzerinden bir anlam aramıyor muyuz?
Ya da gerçek sanattan o kadar uzak kaldık ki; anlamsızlık denizinde boğuluyoruz…
Kendi varoluşumuzu, kendi sanat eserimize dönüştüremediğimiz için, hiçlik duygusunun için de savrulup duruyoruz.
Hadi yine sanatın aynasına bakalım,
Gördüğünüz şey, atalarımızın on binlerce yıllık emeğinin gözlerinizin içine yansıyan ışıltısı olsun.
Neymiş “Sanat diye bir şey yoktur aslında. Yalnızca sanatçılar vardır”.
Yani sen varsın, senin hikayen var.
Atalarından sana kalan.
Neymiş?
Bir dahaki buluşmamıza kadar, şimdilik hoşça kalın, şu an ve her zaman, sanatla nefes alın, sanatla kalın.
Çok Okunanlar
Gelinim Mutfakta kim elendi? 10 bileziği kim aldı? 22 Kasım 2024 puan durumu
Netenyahu'yu tutuklayacak ülkeler belli oldu!
Lüks araba markası Jaguar logosunu neden değiştirdi? Yeni logosu ne oldu?
BEDAŞ açıkladı... İstanbul'da elektrik kesintisi
23 Kasım 2024 günlük burç yorumu
Mauro Icardi’nin Greeicy ile kulis paylaşımı Nara’yı çileden çıkardı
İsmi Fenerbahçe ile anılıyordu: Al Nassr'da flaş Talisca gelişmesi
Bankalardan promosyon yarışı
Samsun’da intihar eden Kavaklı ile aynı mülakata giren genç 12punto’ya konuştu
Yalı Çapkını dizisinde ayrılık