Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
36,2401
Dolar
Arrow
34,4862
İngiliz Sterlini
Arrow
43,5545
Altın
Arrow
2962,0000
BIST
Arrow
9.549

Denetim

Türk Dil Kurumu denetlemeyi “bir işin doğru ve yöntemine uygun olarak yapılıp yapılmadığını incelemek” olarak tanımlamaktadır.

Denetim konusunda 1961 Anayasası’nın yürürlüğü, çağdaş bir dönemi işaret etmektedir. 1961 Anayasası ile “hukukun üstünlüğü” ve “hukuk devleti” ilkeleri ve idarenin tüm eylem ve işlemlerinin yargı denetimine tabi olması Anayasal güvenceye kavuşturulmuştur.

1982 Anayasası ile de yenilenen bu ilke ve kurallar sonrasında denetim, Türk kamu yönetiminde büyük bir önem ve ağırlık kazanmıştır.

Denetim organlarının hukuki statülerine göre denetim; yasama, yargı ve yürütmeye bağlı denetim birimlerinin denetimi olarak üçe ayrılır. 

AKP’nin iktidara geldiği Kasım 2002 tarihinden itibaren denetim gitgide işlevsiz ve taraflı hale gelmiştir. Anayasa’nın 98. maddesinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin soru, meclis araştırması, genel görüşme, gensoru ve meclis soruşturması yolları ile denetleme yetkisini kullanacağı belirtilmiştir. Ancak bu denetim yetkisi, AKP ve MHP’nin meclis çoğunluğu tarafından engellenmekte ve  bu yetkinin kullanıldığından söz etmek mümkün bulunmamaktadır.

Muhalefetin soru önergelerine cevap verilmemekte, verilse bile tatmin edici olmaktan uzak olmaktadır.Genel ve katma bütçeli idareler ile yasalarında Sayıştay denetimine tabi oldukları belirtilen kuruluşların gelir ve giderleri ile mallarını TBMM adına denetlemek görevli Sayıştay kararları ise yaptırımdan yoksun birer tavsiye kararı niteliğine dönüştürülmüştür.

Anayasa Mahkemesi ile idari yargı kararlarına genellikle uyulmamaktadır. Her zaman Anayasa Mahkemesi'nin etkin bir yargı denetiminden söz etmek de olanaklı değildir.

Cumhurbaşkanlığı, bakanlıklar ve diğer kamu kurum ve kuruluşlarının örgüt yapısı içinde yer alan teftiş ve denetim kurullarınca gerçekleştirilen idari denetim ise en yetersiz durumdadır.

Önceleri kısmen özerk bir yapıya sahip teftiş ve denetim kurumları, iktidarın elinde kullanışlı bir araç haline gelmiş ve siyasi etkiler ile görev yapamaz veya taraflı görev yapan   birer kurul haline dönüştürülmüştür.

Yukarıda belirtilen denetim türleri argo deyimle "devletin freni"dir.

Gizleyecek bir şeyi olmayan, şeffaf yönetimler denetim sistemlerini gittikçe geliştirir ve sonuna kadar kullanır.

Denetim zafiyeti gerek devlette gerekse toplumda büyük sorunlara yol açar.

Son zamanlarda kamuoyuna yansıyan yenidoğan çetesi olayı, adresi meçhul göçmen sayısı, asayiş eksikliği ve yolsuzlukların denetimsizlikle nasıl kritik bir noktaya geldiğimizi açıkça göstermektedir.

İktidara mensup belediyeler, basına yansıyan usulsüzlük ve yolsuzluk iddiaları konusunda hiçbir denetime tabi tutulmazken, muhalefete mensup belediyelerin yoğun denetimlerle karşı karşıya kalmaları, denetim sisteminin nasıl taraflı hale getirildiğini ispat etmektedir.

Memurların görevlerini yaparken her türlü korku ve endişeden uzak tutulmaları yoluyla kamu hizmetlerinin düzenli ve gerektiği biçimde yürütülmesini sağlamak amacıyla getirilen özel yargılama yöntemi de, tıpkı denetim gibi bürokraside taraflı olarak uygulanmaktadır.

 Suç işleyen iktidara yakın memurlar hiçbir kovuşturmaya tabi tutulmazken, yandaş olmayan memurlar sudan bahanelerle çesitli çeşitli yaptırımlarla karşı karşıya bırakılmaktadır.Denetim sistemi, bugün iktidarla ters düşen, iktidar tarafından onaylanmayan davranışlarda bulunan memurları ve kamu görevlilerini cezalandıran bir sistem haline getirilmiştir. 

Mezuniyet töreninde ''Mustafa Kemal'in askerleriyiz'' diye bağıran ve mezuniyet coşkusunu yaşayan teğmenlerin disiplin soruşturmasına tabii tutulması bunun en tipik örneğidir. 

Özetle etkin ve tarafsız bir denetim sistemi olmadan yolsuzlukla mücadelede başarılı olmak ve toplumsal barış ve huzuru sağlamak olanaksızdır.