Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
48,1615
Dolar
Arrow
41,1780
İngiliz Sterlini
Arrow
55,6235
Altın
Arrow
4755,0000
BIST
Arrow
11.288

2026’dan beklediklerim

2026 geldi çattı.

Her yıl olduğu gibi bu yıl da “umut” kelimesi bolca kullanılacak. Ben o kelimeyi biraz daha az, karşılığını biraz daha fazla görmek istiyorum. Sözü uzatmadan, olanın gerçekten çalıştığı bir yıl hayal ediyorum.

Çünkü çoğu problem eksiklikten değil, yarım bırakılmışlıktan kaynaklanıyor.

Bu yazı da tam olarak bunun listesi.

1. Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu’nun alan adlarında gerçekten “first come first served” ilkesine geri dönmesini umut ediyorum.

Yıllardır ODTÜ’den BTK’ya devredilen alan adları sürecinde savunulan ilke buydu. Ben de yıllardır Netizen adını kullanan, köşe yazılarında bu ismi istikrarlı biçimde taşıyan biri olarak netizen.tr alan adını almak istedim. Hosting şirketim Natro, BTK’nın onlarca belge talep ettiğini söyledi. Sonuç değişmedi: Alan adını alamadım. Yıllarca neyi savunduk o zaman? “First come first served” kâğıt üzerinde kalacak bir ilke değilse, BTK’nın bu işi gerçekten çözmesi gerekiyor.

2. RTÜK’ün bir gün içerik hakemliği yapan bir kurum olmaktan çıkmasını diliyorum.

Kamuya ait frekansları yöneten, teknik standartları koruyan, yayıncılığı özgürlük–yasak ekseninde değil mühendislik disipliniyle tanımlayan bir yapıya dönüşmesi mümkün. Yani Amerika’daki muadili olan Federal Communications Commission gibi çalışması. Kimin ne söylediğiyle değil, sinyalin nasıl yayıldığıyla ilgilenen bir kurum.

3. Türk Hava Yolları’nın Miles&Smiles sadakat programının gerçekten işe yaramasını istiyorum.

Sadakat programları müşteriye “seni tanıyorum” demenin yoludur. Ama çoğu zaman miller birikir, karşılığı gelmez. 2026’da Miles&Smiles’ın ekranda değil, bilette ve deneyimde anlam kazandığı bir yıl görmek istiyorum. Sadakat, bir tablo değil, hissiyat meselesidir.

4. Türk Dil Kurumu’nun “yılın kelimesi”, “selfie’nin Türkçesi” gibi sembolik işlerle oyalanmak yerine, gerçek bir dil altyapısı meselesine odaklanmasını istiyorum.

Türkçe bugün en çok yapay zekâ, konuşma tanıma ve doğal dil işleme alanlarında sınanıyor. Buna rağmen TDK’nın hâlâ vitrine kelime koymakla meşgul olması tuhaf. 2026’da TDK’nın; yapay zekâ ve speech recognition için kapsamlı kelime havuzları oluşturan, bağlam setleri çıkaran, telaffuz ve kullanım verisi üreten bir kuruma dönüşmesi mümkün. Hatta Türkçeye yerleşmiş Arapça kökenli kelimeleri sistematik biçimde sadeleştiren bir irade de ortaya koyabilir.

5. Apple’ın Tim Cook’suz ve fabrika ayarlarına döndüğü bir yıl olmasını diliyorum.

Apple uzun süredir kusursuz çalışan ama heyecan yaratmayan bir makine gibi. Oysa Apple’ı Apple yapan şey, sadece sorunsuzluk değil; yön gösteren cesaretti. 2026’da yazılımda yine güçlü olsun ama donanımda vitrinlik hamleler yerine kalıcı yenilikler planlasın. “İlk kim yaptı”yı değil, “uzun vadede kim doğru yaptı”yı konuşalım.

6. Jony Ive’ın OpenAI ile yaptığı projenin, en kısa zamanda makul ücretli bir telefona dönüşmesini diliyorum.

Uzun zamandır teknoloji dünyasında yeni bir cihaz değil, yeni sürümler konuşuyoruz. Ive’ın adı geçtiğinde mesele donanımdan çok düşünme biçimi olur. Eğer bu proje elit bir oyuncak olmaktan çıkıp erişilebilir bir cihaza dönüşürse, 2026 gerçekten yeni bir kategori tartışmasının başladığı yıl olabilir.

7. Samsung’un sektörü katlanır telefon fantezisine sürüklemediği bir yıl olmasını diliyorum.

Samsung, mobil dünyada yön belirleyen markalardan biri. Bu yüzden attığı her adım yalnızca kendi ürünlerini değil, tüm sektörü etkiliyor. Katlanır telefonlar ilginç olabilir ama herkesin hayatına karşılık gelmediği de ortada. 2026’da Samsung’un “ne mümkün”den çok “ne gerekli” sorusuna odaklandığı bir yıl görmek istiyorum.

8. Para verdiğimiz Disney+’ın bize bir de reklam izletmemesini istiyorum.

Abonelik basit bir anlaşmadır. Ben öderim, içerik bölünmez. Reklam izlemek isteyenin zaten ücretsiz seçenekleri var. 2026’da dijital platformların müşteriyi izleyiciyle karıştırmadığı bir yıl olmasını diliyorum.

9. Instagram’ın kullanıcı arayüzünü 1990’lardan kalma Türkçeleştirme reflekslerinden kurtarmasını istiyorum.

“Follow” butonuna “takip” yazmak gibi çözümler, dili yerelleştirmekten çok kullanıcıyı yormaya yarıyor. Sorun sadece kelimelerde değil; genel olarak Instagram arayüzü artık evrensel, sade ve sezgisel olmaktan uzak. İyi arayüz tercüme edilmez; anlaşılır olur.

10. Allianz’ın tamamlayıcı sağlık sigortasının, gerçekten tamamlayıcı olmasını istiyorum.

Üç yıldır Allianz müşterisiyim. Bu yıl bir pazar günü ilk kez gerçekten ihtiyaç duyduk ve sistem çalışmadı. Doktorun ve hastanenin ısrarına rağmen ödeme yapılmadı. Ben ödeyip çıktım. Aylar geçti, konu hâlâ çözülemedi. Oysa sigortacılık tam da bu anlarda anlam kazanır. Büyük markalar en çok ihtiyaç duyulan günlerde hatırlanır. Yazık.