Türkiye’de emlakçıların Sahibinden’de ilan yayınlayabilmesi için artık MYK-5 belgesi gerekiyor. Yani bir sertifika. Bu uygulama ilk bakışta güven vermek için tasarlanmış görünüyor. Ama aslında işin özünde başka bir mesele var: güveni insandan alıp kâğıda devretmek.
Bizim asıl önceliğimiz, insanın sözüne inanmak olmalıydı. Yalan söyleyenin toplumdan dışlanacağı, ciddi cezalarla karşılaşacağı bir düzen kurabilseydik bugün sertifikalara ihtiyaç duymazdık. Çünkü güveni sağlayacak şey belge değil, karakter olurdu.
Oysa biz tam tersini yaptık. Yalanı normalleştirdik. Dizilerde, siyasette, iş hayatında her gün görüyoruz: Kurnazlık, kıvırtmak, “idare etmek” başarı gibi sunuluyor. İnsanların birbirine inanması yerine herkesin birbirine şüpheyle baktığı bir düzen yaratıldı. Sonra bu şüpheyi gidermek için sertifika şartı getirildi.
Ama sorun şurada: Sertifika veren kurumlar da ticarete döndü. Kimi kurumun tek amacı belge satmak oldu. Üstelik diploma skandallarıyla birlikte bu güven büsbütün çöktü. Makam sahiplerinin sahte diplomalarla yıllarca görev yapabildiği bir ülkede, hangi sertifika gerçekten güven verebilir ki?
Böylece güveni tesis etmesi gereken sertifika da aslında güvenilmez hale geldi. İnanılacak hiçbir şey kalmadı.
Toplumun merkezine belgeyi değil, dürüstlüğü koymadıkça bu kısır döngü sürecek. Çünkü insanın sözünün değerini kaybettiği yerde, en sağlam mühür bile sahte kalır.
Labubu Bebeklerle Çirkinleşen Influencer Kavramı
Labubu bebekler, estetikten uzak ve işlevsiz görünmelerine rağmen bir anda küresel modanın parçası oldu. Bunun sebebi basit: Sosyal medya algoritmalarının sürekli tekrarladığı görsellerle gözümüz alışıyor (New Exposure Effect) ve yüz binlerce takipçili influencer’ların onayıyla beğenmeye başlıyoruz (sosyal kanıt teorisi).
Böylece çirkinlik bile bir tür “antiestetik sermaye”ye dönüşüyor. Influencerlar bu sürecin başrolünde; kültür aktarmak yerine sadece vitrindeki ürünleri gösteriyorlar. Oysa bir zamanlar bilgi ve düşünceyle toplumu dönüştüren bu kavram, bugün tüketim sahnesinin vitrinine indirgenmiş durumda.
Sam Altman Ne Dedi, Ne Anlaşıldı, Aslında Ne Diyor?
San Francisco’daki yemekte Sam Altman, “Evet, yapay zekâda bir balon var” dedi. Medya bunu hemen “sektör çöküyor” diye manşete taşıdı. Oysa asıl mesaj farklıydı.
Altman’ın söylediği şu: yatırımcılar küçük, gerçekliği olmayan projelere kapılmasın. Balon bu şirketlerde. İnternette dolaşan “ChatGPT bitti, Perplexity’yi silin” videoları tam da bundan ibaret.
Gerçek tabloya bakalım: Apple bile yapay zekâda zorlanırken, birkaç ucuz numarayla ortaya çıkan küçük girişimlerden devrim beklemek hayal. Altman, balonu kabul ediyor ama aynı anda trilyon dolarlık yatırımlar planlıyor. Yani mesaj net: Yapay zekâ bitmedi, sahte mucizelere kanmayın.
Çok Okunanlar
                Papa’nın Ziyareti Hayır mı Şer mi - 2
                Fakirliğin gölgesinde sessizce yok oluyoruz!
                Operasyon hamlesi işe yaramadı
                Moldova'dan sonra Karadağ
                Bahçeli'nin geçmişteki Demirtaş sözleri yeniden gündemde
                Kılıçdaroğlu çalışma ofisini boşaltıyor
                Hakan Fidan için şaibeli diploma iddiaları gündem olmuştu
                Devlet Bahçeli: Selahattin Demirtaş'ın tahliyesi hayırlara vesile olacak
                Sahip olmadan yaşamak: Kiralarsın ve yeni nesil tüketim ahlakı
                Nafakaya yeni düzenleme geliyor