Türkiye kamuoyu 2024 yılı ağustos ayından beri “Narin cinayeti” olarak bilinen 8 yaşındaki Narin Güran isimli çocuğun öldürülmesi olayıyla yakından ilgileniyor. 21 Ağustos 2024 günü kaybolduğu bildirilen küçük kız 8 Eylül 2024 tarihinde maalesef ölü olarak bulundu.
7 Kasım 2024’te ilk duruşma yapıldı ve nihayetinde 28 Aralık 2024 Cumartesi günü karar açıklandı. Öldürülen çocuğun annesi, ağabeyi ve amcası ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası, bir diğer sanık ise 4 yıl 6 ay hapis cezası aldılar.
Olayın duyulmasından itibaren önce herkes umutla çocuğun canlı olarak bulunmasını temenni etti ancak acı haber alındıktan sonra toplumda büyük ve haklı bir infial yaşandı. Kamuoyunu rahatsız eden küçük bir çocuğun öldürülmesinin yanı sıra soruşturma evresinde yaşanan olaylardı. Çocuğun ailesi ve yaşadığı köyün sakinleri verdikleri çelişkili ifadelerle ve delillerin toplanmasını güçleştirici tavırlarıyla büyük tepki topladılar. Soruşturma devam ederken bir siyasi parti yöneticisinin ne amaçla söylediği anlaşılmaz “aileyi tanırız” açıklaması da olayın yarattığı infiali büyüttü.
İnsanın içini acıtan ve öfkelendiren bir olaya şahit olduk. Yaşanan cinayet, soruşturma evresi, yargılama süreci ve medyanın aktarma biçimi üzerinde durulması gereken hususlar var.
Olayın öğrenildiği andan itibaren medyanın olayın üzerine gitmesi şüphesiz ki kamuoyunun gerçeği öğrenme hakkına hizmet etti. Aynı zamanda soruşturma ve yargılama aşamasında zaten gösterilen özeni daha da üst düzeye taşımaya yardımcı oldu. Medyanın yaklaşımı ile alakalı iki konu bence önemliydi. Birincisi soruşturmanın gizliliği ile toplumun haber alma hakkı arasındaki dengenin korunması. Yapılan haber ve yayınlar toplumu bilgilendirmeli ancak bununla birlikte delil toplanmasını ve şüpheli-tanık ifadelerini etkilemeyecek şekilde olmalı. Narin olayında gördüğüm kadarıyla bu dengenin korunmasına olabildiğince dikkat edildi.
Eleştirebileceğim husus ise cinayetin nedeni olduğu ileri sürülen; iddialara göre küçük kızın tanık olduğu bir olayın, gereğinden fazla konuşulması oldu. Çocuğun tanık olduğu ileri sürülen olayın ne olduğunun büyük bir merak uyandıracak şekilde kullanılmasının doğru olmadığını düşünüyorum.
Bir çocuk iştirak halinde öldürüldü. Neredeyse bir köyün tamamı tarafından failler korunmaya çalışıldı, ifadeler çelişkiler içeriyordu ve delillere ulaşılması zorlaştırıldı. Durum bu iken “çocuk acaba ne gördü de öldürüldü?” sorusunun öne çıkarılması yersizdi. Maddi gerçeğin ortaya çıkarılması elbette esas, ancak olayın çok yönlü vahametinin yanında tali sayılacak bir konuyu öne çıkarmanın suçluları cezalandırmaya faydası yok.
Soruşturma evresi ve yargılama açısından olaya baktığımızda özellikle delil toplanması ve şüpheli-tanık-sanık ifadelerinin sağlıklı bir biçimde alınmasının önünde zorluklar vardı.
Olayın yaşandığı yerin sosyal ve kültürel yapısı, gördüğümüz kadarıyla, işlenen bir suçun açığa çıkartılması ve mahkeme eliyle cezalandırılmasına direnç gösteriyor. Aile hakkında gereksiz yere beyanat veren siyasileri de düşündüğümüzde konunun ne kadar çetrefilli olduğu daha da belirgin hale geliyor. Bu durumun sebepleri üzerine kapsamlı ve uzun tartışmalar yapılabilir.
Sanıkların arasında yakın akrabalık ilişkisi olması bir diğer zorluktu. Burada bir kanun maddesine bakmamız gerekiyor. Ceza Muhakemesi Kanunun 45.maddesinde tanıklıktan çekinme koşulları yer alıyor. Birlikte sanık sıfatıyla yargılanan ve ceza alan maktulenin annesi-ağabeyi-amcası aynı zamanda birbirleriyle alt-üst soy bağı ve hısımlık ilişkisine sahipler. Kendileri sanık olmasalar yargılama sürecinde diğer sanıklar için tanıklık yapmaktan çekinme hakkına sahipler. Ancak birlikte sanık sıfatıyla yargılanmaları durumu karmaşık hale getiriyor. Yakınlarının bir suçu işlediğini ifade etmeme baskısı ile kendilerini savunmak durumunda olmaları verilen çelişkili ifadelerin ana nedenlerinden biri diyebiliriz.
Son olarak; yargılamanın ilk derece mahkemesinde iki ay gibi kısa bir sürede tamamlanması kamuoyu vicdanın tatmin edilmesine hizmet etti. İnfial yaratan bir olayın faillerinin hızlı yargılanması elbette önemli. Dilerim diğer kanun yolları da hızlı ve adil bir şekilde tamamlanır. Ancak dile getirmekte fayda var, gerekçeli karar henüz açıklanmadığı için mahkemenin kurduğu hüküm üzerine yorum yapmak şu anda çok doğru değil. Umuyoruz ki hızlı olduğu kadar adil bir karar da tesis edilmiş olsun.
Yargı faaliyetlerinin hızlı ve adil bir şekilde tamamlanması hukuk devleti olmanın başlıca koşullarından bir tanesi. Yazıya konu ceza davaları için konuşursak, suçlular bir an önce cezalandırılmalı masumlar ise bir gün bile şüpheli veya sanık sıfatı ile yaşamamalılar.
Çok Okunanlar
Yangında hayatını kaybeden Nedim Türkmen'in kızının son mesajı ortaya çıktı
Yangında THY çalışanı da hayatını kaybetti! Ortaya çıkan son mesajı kahretti
Kartalkaya'daki büyük felakette hayatını kaybedenlerin kimlikleri açıklandı
Gelinim Mutfakta 22 Ocak Çarşamba puan durumu: Bugün çeyrek altını kim aldı?
BEDAŞ 22 Ocak'ta İstanbul'da elektrik kesintisi yaşanacak mahalleleri açıkladı
Bolu'daki otelde yangın merdivenleri işte böyle görüntülendi
Erdoğan hakkındaki fezlekelere ne oldu?
Felaketin ardından otelin geçmişi ve sahipleri hakkında tüm bilinenler
Devlet tam da budur
Otel yanmış Bakan Ersoy neyin derdinde!