Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
43,9108
Dolar
Arrow
38,9249
İngiliz Sterlini
Arrow
52,4032
Altın
Arrow
4123,0000
BIST
Arrow
9.356

Bir yargıcının isyanı ve avukatlık ilkeleri

Bolu’daki otel yangını ve 15 yaşında bir çocuğun İstanbul’da pazar yerinde öldürülmesinden bahsetmek istiyorum. 

Hukuk-siyaset ilişkisinin anlaşılması ve hukukçuların görüş bildirirken nasıl davranmaları gerektiği konusunda örnekler içeriyor bu olaylar.

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde Bolu Kartalkaya’da meydana gelen yangınla alakalı Meclis Araştırması Komisyonu kuruldu. 

https://www.tbmm.gov.tr/MeclisArastirmasiKomisyonlari/KartalKayaYangin-Anasayfa

Yangında hayatını kaybeden stajyer doktor Yiğit Gençbay’ın babası Abdurrahman Gençbay komisyondaki oturumda bir konuşma yapmış. Acılı baba Abdurrahman Bey 2019 yılından bu yana Danıştay 9’uncu Daire Başkanlığı görevini yürütüyormuş. 

Ülkemizde devletin ve hukukun nasıl işlediğini iyi bilen bir hukukçu olarak komisyondaki konuşmasında sarf ettiği sözlerin bir kısmını, yorum yapmaksızın, paylaşmak istiyorum. 

Açıkçası haberi ilk okuduğumda üst düzey bir yargıcın bu ifadelerinin daha çok tartışılacağını düşünmüştüm. Yargı üzerinde yoğun baskı olduğu bu dönemde açık sözlü ve cesur tespitlerinden dolayı kendisini kutluyorum.

(Haber metninin tamamını yazının sonunda yer alan linkte bulabilirsiniz.)

Gençbay, kendisinden önce konuşanların “Ya, bizim burada ne işimiz var? Ya, biz niye acımızı yaşamıyoruz? Biz niye yangın raporu okumanın peşine, iş müfettişi raporu okumanın peşine, Turizm Bakanlığının yetkilerini araştırmanın peşine düşmüşüz? Bizim ne işimiz var ya?” sorularına atıfta bulunarak, “Evet, asıl sorun tam da burada düğümleniyor. Sorun ne biliyor musunuz? Sorun aslında yargıya olan güven sorunu” dedi.

Ben on üç sene Adalet Akademisinde ders anlattım ve o çocuklara en son dersimde... Ki sekiz on sene oldu ayrılalı çünkü o zaman da yargıya olan güveni indirmiştik yüzde 20'lere. Bugün yargıya olan güven yüzde 20'ler seviyesine indi. Ben o derslerine girdiğim arkadaşlara diyordum ki: Bizim nesil sınıfta kaldı yargıya olan güven konusunda.”

Gençbay, “Kimse ben iyi bir yargıcım demesin” diye vurguladı, “hepimiz sınıfta kaldık, yenildik, bizim nesil sınıfta kaldı.”

Sonuçta, organize kötülük ortaya çıkmış. Bir tarafından belediye, bir tarafından il özel idaresi, bir tarafından Turizm Bakanlığı, bir tarafından Çalışma Bakanlığı bunların tamamı sorumlu.

İkinci gün, daha biz evlatlarımızı toprağa vermeden Turizm Bakanı bir televizyona çıkıyor, kendini televizyoncu gören bir kişinin karşısına, ‘Ben sorumlu değilim.’ Bir sürü yönetmelik sayıyor. Ya, sen Turizm Bakanı mısın, kamu hukukçusu musun? Ben bunu Bolu Başsavcısı’na söyledim. Üç gün sonra evladımızın adli emanetteki eşyalarını almaya gittiğimizde bizi makamına çağırdı. Dedim ki: ‘Sayın Başsavcım, bu yargıyı etkileme değil de nedir?’ Sen eğer sorumluysan zaten yargı senin yakana yapışır, sorumlu değilsen niye feryat ediyorsun? Oturursun yerinde, kimse de sana dokunmaz.”

Uzun yıllardır yargının içerisinde olduğunu belirten Gençbay, “Adalet Bakanlığının bu yargılama sürecinde Tarım Orman Bakanlığından ya da Turizm Bakanlığından ya da adına ne derseniz deyin, diğer bakanlıktan bir farkı yoktur, Adalet Bakanlığı soruşturmaya dâhil olmaz, Adalet Bakanlığının hatta hassasiyet gösterip soruşturmanın etrafından bile uzaklaşması gerekir” dedi.

“Adalet Bakanlığı, soruşturmayı yürüten savcılığa talimat verebilir mi? Veremez. Savcılık ya da başsavcılık Adalet Bakanlığı’ndan bir talimat bekler mi? Beklemez."

Danıştay 9. Daire Başkanı’nın dile getirdiği konular hukuk ve devlet üzerine düşünen, kafa yoran herkes tarafından dikkatle okunmalı.

Kısaca değinmek istediğim diğer olay ise Mattia Ahmet Minguzzi isimli çocuğun öldürülmesi olayında kullanılan bıçakla ilgili. 

Kasten öldürme suçu ile yargılanan SSÇ B.B’nin üzerinde ele geçirilen bıçağın 6136 sayılı “Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanun” kapsamında belirtilen özellikleri taşımadığı yönündeki İ.E.M Kriminal Polis Laboratuvarı Müdürlüğünce düzenlenen uzmanlık raporu ile SSÇ hakkında, yalnızca bu suç için, takipsizlik kararı verildi.

Kasten öldürme olayında “suç aleti” vasfındaki bu bıçak 6136 sayılı yasa kapsamına girmiyor. Ancak, bu durum işlenen suçu ortadan kaldırmıyor veya hafifletmiyor. İki ayrı suç var; kasten öldürme ve kanunda niteliği belirtilen türde bıçağı taşıma suçu. İkincisinin unsurlarının oluşmaması kasten öldürme suçunu etkilemiyor.

Durum çok açık olduğu halde, kamuoyunun dava üzerindeki baskısını arttırmak ve maalesef reklam yapmak için avukatlar tarafından verilen takipsizlik kararı hakkında gerçeklere aykırı beyanda bulunulmasını doğru bulmuyorum. 

Bu beyanlar sonrası ceza hukuku bilmeyen yurttaşlar özellikle sosyal medyadaki rüzgâra kapılarak adeta galeyana geliyorlar. 

Avukatların şöhret ve mesleki ikbal peşinde koşarak yaptıkları bu tarz açıklamalar için bağlı bulundukları Baroların harekete geçerek disiplin soruşturması başlatmaları gerektiğine inanıyorum.

 

https://haber.sol.org.tr/haber/boludaki-yanginda-oglunu-kaybeden-danistay-daire-baskani-sorumlulari-topa-tuttu-bu-yargiyi