Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
41,1306
Dolar
Arrow
37,9898
İngiliz Sterlini
Arrow
49,1971
Altın
Arrow
3768,0000
BIST
Arrow
9.659

Türk’ün açılımla imtihanı

1984’ten beri Türk Milleti bölücü terör örgütünü defalarca mağlup etti. Türk Silahlı Kuvvetleri, Emniyet Güçlerimiz, Jandarmamız, korucularımız başta olmak üzere bu millet eline silah almış ayrılıkçı, ırkçı, narko-terör örgütünü dağlarda, şehirlerde yeri geldi hendeklerde bozguna uğrattı. 

Silahlı mücadele veren bu örgüt ülkemize tarif ve tazmin edilemez zarar vermesine, acılar çektirmesine rağmen asıl amacına asla ulaşamadı. Komşusunun boğazına bıçak dayamadı bu millet. Yugoslavya olmadı. Emperyalizmin aparatı ayrılıkçı terörist ile etnik kökeni farklı komşunu bir tutmadı. Çoğu zaman “bizden adam olmaz” diye aşağılanan Türk Milleti başka hiç bir milletin yapamacağını yaptı, kardeşliği bozmadı.

Yeniden dile getirelim; silahsız askerleri kurşuna dizen, köy basan, yaşına ve cinsiyetine  bakmadan insanları öldüren, öğretmenleri doktorları işçileri katleden bu örgütü Türk Milleti yendi. Savaşta veya mücadelede kazanan tarafın mağlup tarafın koşullarını kabul ettiği nerede görülmüştür? Neden Türk Milleti bugün dayatılan şartları kabul etmek zorunda kalsın? AHİM tarafından da adil yargılandığı kabul edilmiş hükümlü örgüt liderinden neden medet umalım? Kapanmış defteri açmanın bize ne yararı olacak.

Türkiye’nin terörle en yoğun mücadele ettiği doğu ve güneydoğu bölgelerinde geride kalan 40 senede görev yapan asker-sivilleri düşünelim. Milyonlarca insan zor şartlarda ölümle burun burna görev yaptılar. Aynı şekilde bölgede yaşayan yurttaşlarımız da büyük acılar çektiler. Ölüm korkusu ile yaşamak, göç etmek zorunda kalmış milyonlarca insanımız oldu. Ülke olarak büyük acılar çektik.

10 sene önce yaşanan hendek operasyonlarını hatırlayalım. Yine ne olduğu belirsiz bir açılım dönemi sonucunda yüzlerce can kaybı ve yaralı ile sonuçlanan bu operasyonlarda güvenlik güçlerimiz sokak sokak, bina bina hatta oda oda mücade ettiler. Asker-polis omuz omuza verilen bu kahramanca mücadeleyi anlatan kitapları okumak veya videoları izlemek gerekiyor. Özelikle birer sayı olarak verilen yaralıların bir çoğunun maalesef uzuv kaybı gibi ağır tıbbı sonuçlarla yaşamak zorunda kaldıkları gerçeğini de unutmamak lazım. 

İsrail Gazze’de hiç bir insani ve ahlaki kural dinlemeden katliam yaparken, yukarıda bahsettiğim hendek operasyonlarında Türk güvenlik güçleri masum yurttaş ile teröristi ayırt etmek saikiyle hareket ettiği için bu kadar çok kayıp verdi. Terörle mücadele ederken bizim kadar özen gösteren başka devlet var mı? 

Şimdi bu yeni açılım/çözüm hakkında düşünülmesi ve yanıtlanması için kıymetli “devlet büyüklerimize” bir kaç soru sormak isterim:

Silahlı mücadele ile yendiğimiz, yerli ve milli silahlarımız, teknolojilerimiz ile ayakkabı numaralarına kadar bildiğimiz bir avuç mensubu kalan bu örgütle neden masaya oturuyoruz? Anayasada yer alan yurttaşlık tanımı mı değişecek, üniter devlet yapısı mı değişecek? Türkçe haricinde bir dilde eğitim söz konusu olacak mı? Bu yeni sürece başlanılması için yabancı bir devletten tavsiye/telkin/talimat mı alındı? Üstü kapalı laflar yerine halka neden gerçek hedefi açıkça söylemiyorsunuz?

Devleti yönetenler halka dürüstçe durumu izah etmelidirler. İçersinde bulunduğumuz koşul bize mevcut süreci dayatıyor diyebilirler. Kabul etmezsek çeşitli tehlikeler kapıda diyebilirler, bilmek hakkımız. Veya “oyun kurucu devlet” olduğumuz için başka hedeflerimiz mi var? (Oyun kurucu devlet: Yurttaş yetersiz beslenirken semirmekten gömlek düğmeleri kapanmayanların ekranlarda kullandıkları bir kavram). Üniter devlet yapısı, Türkiye’nin birleştirici unsurudur, tartışma ve pazarlık konusu ise bunu millete açık dille anlatmak gerekir. Demokrasi ve hukuk devletini bırakın asil-vekil ilişkisi bile vekilin asile bilgi ve hesap vermesini gerektirir. Verdiğimiz bir oy hatrına bilmek hakkımız. Korkarım ki bir süre sonra taleplerimizi Allah rızası için gerekçesiyle dile getireceğiz.

Girilen yol şayet ülkemizin yararına olacaksa da anıları ve acıları bu kadar taze olan topluma doğruların söylenmesi şarttır. Eğer yolun sonu esenliğe çıkacak olsa bile makul gerekçelerle Türk Milleti’nin onayı alınmalıdır. Ben ortalama akla sahip sıradan bir yurttaşım. Televizyon kanallarında boy gösteren her şeyi bilen uzmanlarından değilim. Lafı uzatmadan ve dolandırmadan aklımın kavracacağı şekilde izahat beklemek hakkım. 

Olgunluğunuzu övdüğümüz Türk Milleti için de artık karar vermek zamanı geldi diye düşünüyorum. Yaşadığımız olaylarda yaptıklarımız kadar yapmadıklarımızın da etkisi var. Çuvaldızı kendimize  batırmamız lazım.

İlk açılım döneminde şehir merkezinde örgüt yandaşları arasından koşturularak kışlalarına gönderilen askerlerimizi hatırlıyor muyuz? Aşağılan, taciz edilen askerlerimiz. Hangi toplum, hangi devlet hazmedebilirdi bu manzarayı? Biz hazmettik. Kumpas davaları ile hedef alınan gazi subaylarımız onurları için intihar ederken arkalarından iğrenç yazılar yazanlar öldükleri güne kadar toplum içinde utanmadan gezmeye devam edebildiler. Asker eşlerine takvime soyunsunlar diyebilenler bugün hala her masada baş köşedeler. İnanın yarın da öyle olacaklar.

27 Şubat 2025 aslında çok önce yaşandı. Bugün şartlar uygun olduğu için aynı karakterler sahneye çıktılar yine. Diyarbakır’da şeyh sait anması yapan, İstanbul’da yeşil ve sol görünümlü ama her zaman biji serok Obama diyen ekibimiz yine karşımızdalar. 

“Sivilleşme, vesayete son, yargı tahakkümü bitsin” çığlıkları neticesinde 2025 itibariyle milletin var olma konusunda bile görüş beyan edebilecek bir tane kurumumuz yok. Seçilmişler ne derlese o olacaktır. En ufak bir itiraz veya karşıt görüş bile en hafifinden azil, biraz ısrar edilirse Silviri ile sonuçlanacaktır. Birlikte yaşamak için on yıllar boyunca sayısız evladını feda eden bu milletin hukukunu artık sadece kendisi koruyabilecektir.

106 yıl önce Amasya Genelge’sinde yer aldığı gibi “Milletin istiklâlini yine milletin azim ve karârı kurtaracaktır.”