Karar vermişti.
15 Ekim 1911’de Osmanlının Kuzey Afrika’da kalan son topraklarını savunmak için bazı silah arkadaşları ile birlikte gizlice Tralusgarp’a gitmişti. Binbaşıydı ve Kod adı; ‘Mustafa Şerif Bey’di.
Gidenler arasında Enver Bey, Ömer Naci, Süleyman Askeri, Nuri Conker, Eşref Kuşçubaşı ve Yakup Cemil gibi silahşorler de vardı.
Yaklaşık 1 yıl orada mücadele etti. Trablus’a gittiği günden beri Mustafa Kemal annesini görememişti. Halkı örgütledi ve İtalyan işgaline karşı koydu. Çarpışmalara bizzat katıldı, sol gözünden yaralandı. Ama sonuçta başarılı oldu. İtalyanları karaya sokmadı.
Ancak Balkan Savaşı patlak verdi ve Selanik Osmanlı’nın Alaylı paşalarından Kara Tahsin Paşa tarafından Yunan askerine bizzat teslim edildi.
09 Kasım 1912’de Selanik düştü.
Ve Trablusgarp Savaşı bitti. Mustafa Kemal acil bir şekilde İtalya üzerinden Viyana’ya geldi. Viyana’da gözünden ameliyat oldu ve tedavinin sonucunu beklemeden Romanya üzerinden İstanbul’a vardı.
Balkanlar elden çıkınca on binlerce savunmasız aile çoluk çocuk genç ihtiyardan oluşan göç dalgaları Balkan hezimetinden kurtulmak için İstanbul’a dolmuştu.
Buraya kadar her şey normal.
Ancak buradan sonra Mustafa Kemal’in annesinin de o göç dalgalarının içinde İstanbul’a geldiği, o mağdur ailelerin içinde arayarak annesini bulduğu, kalabalık içerisinde annesi ile sarılıp kucaklaştığı hikaye edilir. Buna dair makaleler yazılmış, filmler yapılmış ve yayınlanmıştır.
Ancak bu doğru değildir.
Atatürk’ün annesi kız kardeşi ile birlikte Selanik’te kalmıştı. Ve Zübeyde Hanım’ın oğlu ile irtibatı kopmuştu. Üstelik, oğlu subay olduğu için, hatta Trablusgarp’taki başarıları nedeniyle İngilizler ve İtalyanlar tarafından da aranan bir subay olduğu için Selanik’teki evleri sık sık Yunan askeri tarafından aramalara tabi tutulmuş ve baskı görmüştü.

Atatürk, o tarihlerde bütün İstanbul’u aramış, annesini bulamamıştı.
Mustafa Kemal İstanbul’a gelir gelmez Genelkurmay’da arkadaşları ile birlikte bir değerlendirme yaptı ve ilerleyen Bulgar işgaline karşı hemen Bolayır’da önlem alınması gerektiği fikrine vardı. Ve oraya gitti.
Yanında Ali Fethi Bey vardı.
Bolayır’da yaklaşık 1 yıl kadar Bulgarlara karşı savaştıktan ve Bulgarları durdurduktan sonra tayini Sofya Askeri Ataşeliğine çıktı. 27 Ekim 1913 günü İstanbul Sirkeci Garından Sofya’ya hareket etti.
Tam 2 yıl olmuştu annesini görmeyeli.
Bolayır’da görev yaparken annesi ile irtibat kurduğuna dair bir belge yok.
Ancak Mustafa Kemal’in 17 Ocak 1914'ün günü Sofya’da iken Cemal Paşa'ya gönderdiği bir mektup var. O mektupta Mustafa Kemal Sofya'da yaşadıklarını yazar. Çektiği sıkıntıları anlatır. O dönemde Osmanlı maliyesi memur aylıklarını vermekte zorlanmaktadır. Bu yüzden maaşını zamanında alamayan Mustafa Kemal zor durumda olduğunu, annesi ile kız kardeşinin parasızlıktan dolayı ‘‘çırpındığını’’, eniştesinin İstanbul'da “sefil süründüğünü’’ söyler. Bu mektup bize Yarbay Mustafa Kemal’in annesi ve kız kardeşinden eniştesi Lütfü Bey aracılığıyla haberdar olduğunu gösterir.
Mustafa Kemal Sofya’da boş durmuyordu elbette.
Balkan ülkelerinin askeri ve politik durumları ile yaklaşan I.Dünya Savaşı ile ilgili olarak Osmanlı Genelkurmayına tam 104 adet rapor çekiyor. Ayrıntılı bilgiler veriyordu.
Bulgar Meclisinde 4 Türk Milletvekili vardır.
Mustafa Kemal köy köy dolaştı. Seçim hazırlığı yaptı. Balkan hezimeti sonrasında dağıtılmış Türkleri toparladı. Bir araya getirdi ve örgütledi. Uzun ve yorucu çalışmalardan sonra Bulgaristan’da yapılan seçim sonrasında 4 Türk Milletvekilini 17’ye çıkardı. Bu milletvekilleri ile Bulgar Radoslavof Partisini destekledi ve Radoslavof Partisi’nin güvenoyu almasını ve iktidar olmasını sağladı. Bu sayede Bulgarların yaklaşan Dünya Savaşında Osmanlı safında durmasını sağladı.
Tahmin edildiği üzere 1914’te Birinci Dünya Savaşı patlak verdi ve Mustafa Kemal hemen cephe görevi istedi. Ve Çanakkale 19’mcu Tümen Komutanlığına atandı. Sofya’ya veda edip, Çanakkale’ye gitmek üzere İstanbul’a geldi.
Aklı annesindeydi.
Ne yapıp annesini İstanbul’a getirtmeliydi. 1911 yılında Trablusgrap’ta kendi emrinde olan genç bir üsteğmen vardı. Adı Necati (Pankoğlu) idi. Şimdi yüzbaşı olmuştu. Çok cesurdu. Akıllıydı. Çok da iyi Rumca konuşuyordu. Onunla buluştu.
Onun gizlice Selanik’e gitmesi ve annesini gizlice kaçırıp İstanbul’a getirmesi için ona bir görev verdi. Onunla birlikte bir plan yaptı.
Daha sonra ayrıldı.
Mustafa Kemal 19’ncu Tümeni kurmak için Tekirdağ’a gitti.

Necati Yüzbaşı Selanik’e gitmiş, gerekli hazırlıkları yapmış, Zübeyde Hanım ile irtibata geçmiş ve belirledikleri günün akşamında evin önünde beklemeye başlamıştı.
Valizleriyle birlikte kapıya çıkan Zübeyde Hanım’ı aldı ve Selanik tren istasyonuna götürdü. Kömür vagonlarından birine gizlice yerleştirdi. Ve soğuk havada kış günü onu götüren tren Selanik’ten ayrılarak Nisan ayının ilk günlerinde Dedeağaç’a getirdi.

Dedeağaç o tarihte Bulgar sınırındaydı. Necati yüzbaşı Dedeağaç’tan Mustafa Kemal’e mektup yazdı ve müjdeli haberi verdi.
Tarih 5 Nisan 1915’i gösteriyordu.
Mustafa Kemal o an Çanakkale cephesinde çarpışıyordu. Kendisine gelen mektubu eline aldığında çok mutlu oldu. Hiç vakit kaybetmeden aynı gün 5’nci Ordu Komutanlığı aracılığıyla Sofya Elçiliğine bir telgraf çekti.
“İstanbul’a seyahat etmekte olan annemi araması için Dedeağaç’taki Konsolosumuza emir verilmesini rica ederim. Dedeağaç’tan mektubunu aldığımdan orada olduğunu zannediyorum” dedi.
Annesinin güvenli bir şekilde İstanbul’a varmasını sağladı. Ancak annesini yine göremeyecekti. Çünkü Mustafa Kemal’in cepheden ayrılması mümkün değildi.

Mustafa Kemal emrindeki askerlere “Size ölmeyi emrediyorum” diyerek İngilizleri Kocaçimen’de durdurmuş ve geri püskürtmüştü. Conkbayırı’nda göğsüne şarapnel parçası isabet etmiş ancak annesinin verdiği saat onun hayatını kurtarmıştı.
Conkbayırı ve Anafartalar’da kazandığı savaşlarla düşmanı bozguna uğratmış ve Çanakkale’de adeta destanlaşmıştı. “Payitahtı kurtaran adam” unvanını almıştı.
Ve Türk tarihinde bir kurtarıcı doğmuştu.

Kazandığı Çanakkale Savaşından sonra valizini topladı, aracın üst bagajına attı. Gelibolu’ya kadar araçla gitti.
11 Aralık 1915 akşamında Gelibolu’dan gemiye bindi.
Hemen, vakit geçirmeden Beşiktaş Akaretler’deki 76 numaralı eve gitti. Annesi oğlunu görür görmez sevinçten çılgına döndü. Mustafa Kemal annesini kucakladı, sarıldı, öptü.
En son Trablusgarp’a kaçak giderken annesi ile vedalaşmadan ayrılmıştı. O sürede Balkanlar elden çıkmış, Selanik işgal edilmişti. Ege Adaları İtalyanlara verilmiş, Bulgar askerleri İstanbul kapılarına dayanmıştı.
Mustafa Kemal ömrü boyunca annesi ile ilk defa bu kadar uzun ayrı kalmış,
annesi ile vedalaşmadan ve habersizce ve gizlice Trablus’a gitmiş, orada savaşmış, gözünden yaralanmış, Bolayır’a gelmiş savaşmış, Sofya’ya gitmiş, Çanakkale’de cepheden cepheye koşmuş ve ölümden dönmüştü.
Annesi de oğlundan habersiz, Selanik’te düşman mezalimi altında, yaşayan bir ölüye dönmüştü adeta.
Öyle annesi Selanik’ten kaçıp geldi, Sultanahmet Meydanında oğlu onu buldu hasret giderdiler filan.
Öyle bir şey yok. Mustafa Kemal 4 sene sonra annesini düşman elinden kaçırıp getirdi.
Düşünsenize tam 4 yıldan fazla süredir birbirlerini hiç göremeden baskı altında, zulüm altında, savaşlarla, acılarla, hasretliklerle, yaralanmalarla yaşanan zorlu bir dönem.
Düşünmesi zor değil mi?
Bir de diyorlar ki, Mustafa Kemal’in annesi ve kendisi erken öldü filan.
He canım he.
Bu kadar acıya hangi ana, hangi oğul dayanır ki?
Çok Okunanlar
Mehmet Akif Ersoy soruşturmasının tanık ifadesinde şok ayrıntılar!
Özgür Özel'in elindeki noter onaylı belgede ne var?
Yandaştan al haberi... ROK yeni operasyon için şifreyi verdi!
Oya Başar'dan yıllar sonra gelen Levent Kırca itirafı
'Ela Rümeysa Cebeci bir kolonya içmemiş neredeyse' diyerek açıkladı
Takke düştü!
Ela Rümeysa Cebeci, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın danışmanının yeğeni çıktı
Gazeteci Mehmet Akif Ersoy ve Ela Rümeysa Cebeci'nin uyuşturucu testi sonuçları
AKP'nin açılım raporu ortaya çıktı
Vergi yüzsüzleri listesi açıklandı