Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
35,8790
Dolar
Arrow
32,9500
İngiliz Sterlini
Arrow
42,5402
Altın
Arrow
2506,0000
BIST
Arrow
10.891

Herkes Araplaşırken, Ne mutlu Türk’üm diyene...

Yafa’da staj yapıyordu.

Eğitimlere katılıyor, askerleri yetiştiriyor, onların atışları ile ilgileniyor, ordusu için iyi yetiştirilmiş asker olmaları için çalışıyordu.

Bu kişi, Yüzbaşı Mustafa Kemal’di. 24 yaşında genç bir kurmaydı.

Şam’da bulunan, 5’nci Ordu emrinde görevliydi. Emrindeki askerleri birbirinden üstün görmüyordu. Her asker ona göre eşitti. Köyünden, yurdundan, ana ocağından ölümüne kopup gelmiş birer neferdi. Mustafa Kemal her bir askeri eşit görüyordu ama, eşit görmeyenler de vardı. Her Bölük Komutanı aynı değildi. Bazı Bölük Komutanları Arap askerlerini Türk askerlerinden üstün görüyordu. 5’nci Ordu Komutanlığı Arap Bölgesinde olduğu için, eğitim verilecek askerler daha çok Arap askerlerinden oluşuyordu.

Bu askerlere eğitimi veren kıta çavuşları Anadolu’dan gelen Türk askerleriydi.

Arap askerleri de çok iyi Türkçe bilmedikleri için Kıta çavuşları ile zaman zaman aralarında anlaşmazlıklar çıkıyordu. O gün, yaşlı bir Alaylı Yüzbaşı, Türkçe bilmediği için verilen emirleri uygulamakta zorlanan Arap askere sert davranan Türk çavuşundan birini odasına çağırdı. Ve askere önce sert davranmaya, sonra da hakaret etmeye başladı. Kıta çavuşu sağlam cüsseli iri yapılı bir askerdi. Mustafa Kemal’de oradaydı. 

Müfit ile beraber Yüzbaşının odasında oturmaktaydılar. Yüzbaşı, Türk askerinin onurunu kıracak şekilde söylenmeye başladı;

-“Sen” dedi. ”Nasıl olur da Kavm-i necip Araplara ait, Peygamber efendimizin soyundan gelen bu çocuklara sert davranırsın” dedi.

Benzer cümlelerle hakaretin boyutu artmaya başladı. Yüzbaşı Türk’tü. Ama Arap soyunu yüceltirken, kendi Türk soyuna hakaret ediyor ve aşağılıyordu. Sesi yükseldikçe yükseliyordu. Mustafa Kemal çavuşun yüzündeki ifadeye baktı, çavuş gayet saygılıydı. Ancak Yüzbaşı hakaret ettikçe bu durumu onuruna yediremeyen çavuşun gözünden yaşlar akmaya başladı. 

Bu manzarayı gören Mustafa Kemal daha fazla dayanamadı. "Yüzbaşı sus!” diye aniden bağırdı. Yüzbaşı şaşırdı, sustu. Korktu. Kısık sesle;

-“Yoksa kötü bir şey mi söyledim” demekle yetindi. Sinirlenen Mustafa Kemal şu sözlerle noktayı koyarak orayı terk etti.

-“Evet, çok kötü hakaret ettin. Buna hakkın yok. Arap kavmi birçok bakımdan üstün olabilir, fakat senin de, benim de, Müfit’in de, çavuşun da ait olduğu Türk Kavminin de ne kadar büyük ve asil bir millet olduğu asla reddedilemez bir gerçektir” dedi.

Bu söz son sözdü.

Yüzbaşı pişman oldu yaptığına. Mustafa Kemal de odadan çıktı gitti. Sinirlenmişti.

Ancak bu olayı unutmadı Mustafa Kemal. Kafasına bir mıh gibi saplandı. Kendi ırkına hakaret ederek başka bir ırkı üstün görmek ne demekti? 

Bu nasıl bir toplum hastalığıydı?

Oysa kendi ırkını aşağılayan hiçbir toplum, hiçbir devlet ayakta kalamazdı.

Ancak Mustafa Kemal burada başka bir şey daha öğrendi. Bir devlet, kendi ırkını reddetmemekle birlikte, hiçbir ırkı da üstün görmemeli ve topluma da bunu dayatmamalıydı. O gün; kendi kuracağı ve kafasında tasarladığı devletin, kendi halklarına yalnızca üst bir kimlik, çatı bir kimlik vermesi gerektiğini, halkların bu üst kimliği kabul etmesiyle de, kendi alt kimliklerini her yönüyle ifade edebilecek bir özgürlüğe sahip olması gerektiğini öğrendi. 

İşte bu düşünceden yola çıkarak Mustafa Kemal o gün; “Ne Mutlu Türk olana” demedi.

“Ne Mutlu Türk’üm diyene” dedi.

Bugün ise baktığımızda tarihin tekerrür ettiğini görüyoruz bu konuda. Türkiye Cumhuriyeti Araplaşıyor, bazı yöneticiler Arap milletini Türk Milletinden üstün görüyor, okullarda ve üniversitelerde Arapça açılışlar ve açış konuşmaları yapılıyor, kimine göre de Türk kimliği maalesef ayaklar altına alınıyor.

Arap kimliği yeğ tutuluyor.

Mustafa Kemal’in deyimiyle “Unutmayalım ki kendi kimliğini(benliğini) unutanlar, başka milletlerinin avıdır” 

Mustafa Kemal bu sözleri elbette bu günleri görmüş de söylemiş. Sanki hissetmiş. Başka bunun izahı ne olabilir ki? 

O gün Osmanlı Devleti olarak Emperyalistlerin avı idik. Mustafa Kemal’in kişisel mücadelesi sayesinde kurtulduk. 

Bu gün de başka milletlere av olmak istemiyorsak, haydi hep birlikte;

Bir kez daha,

Ne mutlu Türküm diyene...