1914 yılında bir Dünya Savaşı çıktı.
Adına da Birinci Dünya Savaşı denildi.
Savaş sürerken ABD Başkanı Woodrow Wilson 8 Ocak 1918 günü ABD Kongresi'nde Dünya Barışı için 14 madde attı ortaya.
Adına da “ Wilson İlkeleri” dendi.
Açıkça denmese de bu maddeler aslında yeni bir dünya düzeni masalının habercisiydi.
Dünya Barışı deniyordu ama, o barışın içinde biz yoktuk. Bizim için de yok olmaktan başka bir şey değildi bu. Çünkü ABD’nin başkanı Woodrow Wilson fazla değil, sadece 2,5 ay önce, 10 Ekim 1917’de Türkiye hakkında şunları söylemişti:
“Türkiye’nin haritadan silinmesi gerektiğine dair düşüncemi açıkça savunmak istiyorum!”
Fazla zaman geçmedi,
30 Ekim 1918 e gelindiğinde Osmanlı Devleti ile İngiltere arasında Mondros Ateşkes Antlaşması imzalandı. Bu aslında bizim için bir esaret antlaşmasıydı. Yok oluşumuzun başlangıcıydı.
Henüz Anadolu’ya işgaller başlamamıştı. Ama başlayacaktı.
Mustafa Kemal Paşa Kurtuluş Mücadelesi için daha Samsun’a çıkmamıştı.
Zaman ilerliyordu tabii ki.
10 Ocak 1920 günü I.Dünya Savaşının galip devletleri İsviçre'nin Cenevre kentinde bir araya geldiler ve bir Cemiyet kurdular.
Adına da “Cemiyet-i Akvam” dediler. Yani Milletler Cemiyeti idi kısaca. Milletler Cemiyetiydi ama, milletler yönetmiyordu ki, İngiltere, Amerika ve Fransa yönetiyordu milletleri.
İşte bu cemiyetin kuruluş toplantısında ilk defa açıkça ‘Yeni Dünya Düzeni’ tabiri kullanıldı.
Zaman ilerliyordu ama, aleyhimize ilerliyordu.
Yeni Dünya Düzeni masalıyla Milletler Cemiyeti kurulduktan tam 8 ay sonra, 10 Ağustos 1920'de Paris'in 3 km batısındaki Sevr kasabasında, bir Seramik Müzesi'nde bize Sevr, yani yok oluş antlaşması dayatıldı imzalamamız için.
Ancak Mustafa Kemal Atatürk Samsun’a çıkmıştı ve imzalamamıştı tabii ki. Yırtıp atmıştı. Ve Mustafa Kemal Paşa’nın başlattığı Kurtuluş Savaşları sonunda zafere ulaşan Türk Milleti oldu ve yok oluştan kurtuldu.
Ardından 24 Temmuz 1923'te Lozan Antlaşmasını imzalayarak hayat bulduk.
Sevr Antlaşmasının bir hükmü kalmadı. Geçerliliğini kaybetti.
Derken İkinci Dünya Savaşı patlak verdi.
Savaşı İngiliz-Sovyet ve ABD ittifakı kazandı ve savaş sonrasında yine yeni bir dünya düzeni sloganı atıldı ortaya.
Yeni Dünya Düzeni dedikleri şey, kendi düzenlerinin masalıydı yine.
Bu masal güya Dünya Barışı içindi ama masalın ana hatları İngiltere Başbakanı Winston Churchill tarafından açıklanıyordu. Fakat Churchill’in açıklamaları biraz garipti.
Churchill “Dünyanın yönetilmesi, kendileri için bir şey beklemeyen tok uluslara bırakılmalı. Dünyanın yönetimi aç ulusların eline geçerse, tehlike her zaman kapımızda olur. Gücümüz bizi ötekilerinin üstüne yerleştirdi. Kendi malikanesinde huzur içinde yaşayan zengine benziyoruz” diyordu.
Ne demekti bu? Demek istediği şuydu; “Dünyayı biz yönetiyoruz. Biz güçlüyüz, zenginiz, biz efendiyiz, sizler kölesiniz” demek istiyordu.
Emperyalistlerin Yeni Dünya Düzeni buydu.
IMF, Bretton Woods, Truman Doktrini ve Marshall Planı da bu düzenin ayaklarıydı.
II.Dünya Savaşı bittikten sonra dünya iki kutba ayrıldı ve soğuk savaş başladı.
Ama 44 yıllık bir aradan sonra Kasım 1989’da Berlin Duvarının yıkıldı. Soğuk savaş kesin olarak son buldu. Ardından yine “Yeni dünya düzeni” masalı atıldı ortaya.
Yeni dünya düzeni kapsamında bir yıl sonra Körfez Savaşları başladı Ortadoğu’da. Amerika, İngiltere’nin de desteğini alarak Ortadoğu’ya girdi. 1990-1991 körfez çatışması için İngiliz askeri tarihçi John Keegan şöyle dedi; ”Körfez Savaşı İngiltere’nin çok iyi bildiği emperyalist duyguları canlandırdı”.
Sunday Telegraph’ın editörü Peregrine Worsthorne ise İngiltere’nin Chirchill’ci misyonu üstlenmeye hazır olduğunu söyledi.
Yani kendileri efendi, diğerleri köle.
Egemen devletler, dünya sorunlarının Chirchill’ci yaklaşımla, yani Efendi/Köle düzeni ile çözülmesinden yanaydılar. Yani dünyanın yönetilmesi “Efendilere” bırakılmak isteniyordu.
Amerika da boş durur mu?
Körfez müdahalesiyle Yeni Dünya Düzeni kapsamında Churchill’in “Efendi” misyonunu İngiltere’den devir alıyordu.
Bu kapsamda Prof. Samuel Huntington, 1993’te “dünyanın çıkarı için ABD’nin uluslar arası önceliğini sürdürmesi gerektiğini” söyledi.
Körfez Savaşı bitti.
2010'ların başına gelindi, “Yeni Dünya Düzeni” masalı ortaya atıldı yine.
Adına da “Arap baharı” dendi.
Tunus Libya, Mısır, Fas, Irak, Yemen, Suriye ve Bahreyn olmak üzere beş ülkeye yayıldı. Bu ülkelerde büyük isyanlar ve şiddet olayları başladı ve bunun sonucunda bu ülkelerin yönetimleri çöktü.
Şimdi de sıra Türkiye’ye geldi. Suriye yönetiminin tamamen el değiştirmesi ve Batı Emperyalizminin etkisine girmeye başlamasıyla birlikte Türkiye’nin içinde ve dışında “Yeni Dünya Düzeni” sloganları atılıyor yine.
Ulusal kimliğimiz ve toprak bütünlüğümüz Lozan tartışmaya açılıyor.
Lozan’ın ilgası, Sevr’in ifâsıdır.
Sevr’de yok oluş demektir.
Vural Savaş’ı hatırlar mısınız?
Hukukçu/yazar ve bir düşün ve bir mücadele adamıydı aynı zamanda. Yeni Dünya Düzeni’nin Türkiye ayağı için şöyle demişti geçmişte;
“Emperyalist Devletler, mazlum milletleri daha rahat sömürmek için, Yeni Dünya Düzeni diye niteledikleri politikalarını zorla veya işbirlikçi politikacılar eliyle uygularlar. Ulus devletleri çökertmeye ve parçalamaya çalışırken, karşılaştıkları tek engel “Kemalizm” ve onun yılmaz savunucuları olmuştur.”
Yeni dünya düzeniymiş;
Hepsi sizi uyutmak için bir masal.
Mazlum milletleri düzmek için uydurulmuş bir düzen.
Anlayın artık...
Çok Okunanlar

AKP’ye kalelerinde büyük şok!

Türkiye'de en çok beğenilen siyasetçi belli oldu!

Bu memleket bizim!

Yerel yönetimde büyük değişim: 51 ile Büyükşehir statüsü geliyor!

Savunma Sanayiinde bir şüpheli ölüm daha

DEM Partili Belediyeden tepki çeken karar

TSK’da yeni 'Vesayet'!..

Kurban Bayramı tatili 9 gün olacak mı?

Efsane kaleci Muslera’dan veda gibi gol: Gözyaşlarıyla kutladı

İBB operasyonuyla aynı güne denk geldi